SAYFALAR

2 Mart 2017 Perşembe

UYAN EY TÜRK MİLLETİ

Dilimizde bugün argo olarak kullandığımız 'mankafa' sözcüğü, 'mankurt, mankafa, mankut, mankof' sözcükleri ile aynı anlamdadır fakat mankurtlaşmak kavramını Cengiz Aytmatov açıklamadan önce kimse bilmiyor ve bilinçsiz bir şekilde mankurtlaşıp, kendi bilincinin dışında başkasına köle olarak yaşıyordu.

Mankurtlaştırma; bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak, ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati yaratarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyo-kültürel bir kavramdır. Bu süreçten geçenlere mankurt denir ve mankurt, mankafa, mankut, mankof, Çok eski yıllara dayanır. Milattan önce 330-551 yıllarında Orta Asya da yaşayan Juan-Juanlar (Cücenler, Aparlar) zamanında uygulanırmış. Ama bugünkü şekilde değil de o zaman ki şartlara göre daha değişik bir şekilde. (Bknz İnternet) 

Juan-Juanlar  Türk yerleşim yerlerine anı baskınlar yapar, esir aldıklarından güçlü kuvvetli olanları, sesleri duyulmasın diye çöle götürür, saçlarını yolup kafa derilerini yüzdükten sonra, kafalarına deve derisi geçirir ve yere çaktıkları dört kazığa ellerinden ayaklarından bağlarlar, bir ay güneşin altında kaldıktan sonra sağ kalanları çok sadık birer köle olarak kullandıkları anlatılmaktadır. Çünkü yolunup yüzülen kafada, yeniden gelen kıllar deve derisini delip yukarı çıkamaz, geri dönerek beyine saplanırlar ve beyin daha görev yapamaz hale gelir, şahıs anne baba hiç kimseyi tanımaz, sadece sahibini tanır, o ne derse onu yaparmış. Böyle bir insana da MANKAFA, MANKURT, MANKUT, MANKOF denirmiş. Köle denmezmiş. Çünkü köle de düşünme yeteneği var. Mankurtlarda düşünme yeteneği hiç yok. İşte dilimize de 'mankafa' ta o zamanlardan gelmiş.

Osmanlı döneminde ise; savaştan çekinen düşman milletler KARDEŞ ÇOCUKLAR CEMİYETİ adı altında bir cemiyet kurmuşlar ve kaçırdıkları küçük Osmanlı çocuklarını İmparatorluğun içinde kurdukları gizli okullarda veya derneklerde İmparatorluğa düşman olarak yetiştirmişler ve İmparatorluğun yıkılması için terör olaylarında kullanmışlardır. Bu dönemlerde elleri kolları bağlanan vatan perver ASKERİ PAŞALAR bile askerleri ile birlikte dağa çıkarak vatanı kurtarmak için eşkıyalık bile etmişlerdir. (Bknz. İnternet Resneli Niyazi, Mustafa Kemal, Enver Paşa) 

CUMHURİYET döneminde ise bu faaliyetler çok daha değişmiş, daha tehlikeli bir hal almıştır. Sadece insanları öyle güneşin altına bağlayıp ta bağırtarak mankurt yapmak sistemi kalkmış, yerine çok daha tehlikeli sistemler getirilmiştir. Mesela çocuk kaçırıp MANKURT yaparak Türkiye ye düşman yetiştirmek sistemi, çocukları hiç kaçırmadan okullarda eğitimle MANKURT yaparak ülkeye düşman yetiştirme sistemi, çocukları uyuşturucu yoluyla MANKURT yapma yöntemi, gençleri kadın ve kızlarla; kız çocuklarını da erkek çocuklarla kandırıp MANKURT yapma yöntemi, Vatandaşlara kendini aynı dinden gösterip kandırarak MANKUT yapma sistemi. 

Soruyorum bu yazdıklarımın hangisi olmadı, Türkiye de? Veya hangisi yanlış? Vaktiyle Fetüllah Gülen için Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli bile ‘Türklüğün yayılmasını isteyen bir kahraman’ deyip hakkında soruşturma açan Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ı kızağa almadılar mı? Şimdi buyurun; geçen internette bir yazı gözüme ilişti. Ermeni Yazar Arthur Akopyan bir yazı yazarak Fetüllah Gülen’in Ermeni olduğunu ve Erzurum isyanını başlatıp Türk ve Kürtleri katledenlerin torunu olduğunu açıklamış. (www.asikurtlar.com/ermeni-yazar-gercegi-acikladi-fethullah-gulen-ermenidir.html ve biliyomusun.com) 

Ben meslek hayatımda 8 sünnetsiz cami imamına rastladım. Onun için her zaman diyorum ki Allah ile aranıza kimseyi almayınız. Bilhassa konu memleket meselesi ise. Bizim vatan sevdasından başka bir lüksümüz yok. Onun için bunları anlatıyoruz. Herkese selam ve saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder