SAYFALAR

5 Ekim 2020 Pazartesi

VATANSEVER ERMENİLER

Dünyada insanların ve dolayısıyla devletlerin münasebetleri doğru olarak anlatılmalı. Kim ne yaparsa herkes tarafından doğru olarak bilinmeli. Fakat bazı insanlar çıkıp ta doğruyu söylemezler. Çünkü bazı insanların doğruyu söylemek işlerine gelmez. Menfaatleri ağır basar. 

Bütün dünya Ermenilerin Türklere karşı soy kırımı uyguladıklarını, akıl almaz vahşetler yaptıklarını bilirler. Zaman zaman da olaylara şahit olan Rus ve Batılılar tarafından dile getirilmesine rağmen çıkıp ta açık açık söyleyen pek az. Çünkü bu vahşetleri Ermenilere yaptıranlar kendileri. Türkleri dünya yüzünden kaldırmak için bütün Batı Ülkeleri bir olmuşlar, birlikte hareket ediyorlar.

Bu olan haksızlıklardan rahatsız olan Ermeni veya Batılı yok mudur? Evet, var, hem de çok sayıda. Fakat onlar seslerini çıkaramıyorlar. Vicdanen rahatsız olan Amerikalı bir yazar bakın ne diyor:

“Türk tarihi ile uğraşan bütün Avrupalı tarihçilerin biricik gayesi vardır, o da Türkleri tarihlerinden ve kimliklerinden koparmaktır.”

ABD li Araştırmacı Yazar: Arthur Mills Perce Stratton

Şimdi de Ermeni Türk vatandaşlarından vicdanının sesiyle hareket edenlere gelelim. Gevond Turyan isimli Ermeni din adamı ve araştırmacı yazar Türkiye de yaşadığı zamanlarda 1917 yılında çıkardığı DADJAR isimli Ermenice dergi ve Ermeni Kronolojisinde anlattıklarına göre; 1100-1200 yıllarında; Karadenizde Ermenilerin yaşadığı zamanlarda, Arapların Doğu Karadeniz Bölgesine giderek çok kanlı savaşlar yaptıkları ve yerli halkın tamamını öldürdükleri, sağ kalan Ermeniler kıymetli eşyalarını toprağa gömerek bölgeyi terk etmek zorunda kaldıkları anlatılmaktadır. Ayrıca Türkleri yok etmek için Türkiye de ve dünyada ki kiliseler nasıl kullanıldığı, bütün kirli oyunların buralarda çevrildiği ve bazı zamanlar kiliselerin silah deposu olarak kullanıldıkları anlatılmaktadır.

Bu yazılarından dolayı Rahip Gevond Turyan Londra da 1933 te kilise de ayın sırasında vaız verirken iki Ermeni militan tarafından katledilmiştir.

Ermeni Diasporası’nın gerçek yüzünü gören, Ermeni asıllı vatandaşımız, Artin Penik, ASALA terörüne tepkisini göstermek ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için 1982 yılında Taksim’de kendini yakarak, intihar etmiştir.

Ve işte Kurtuluş Savaşımız esnasında Türklerle aynı tarafta savaşıp ta Türkiye’nin kurtulmasında yardımcı olan ve İstiklal Madalyası alan Ermeni vatandaşlarımız;

ARMAN PANDIKYAN 

Ermeni asıllı Türk, İngilizlerin İstanbul u işgalinde İngiliz İstihbaratı, Deniz İstihbaratı Örgütünün Amiri ve en yetkilisi. Hem de İngiliz İstihbarat Amiri Yüzbaşı John Berett’in tercümanı olmasına rağmen, emrindeki Türk asıllı İngiliz ajanları ve diğer ajanların melanetini Türk İstihbarat servislerine haber vermiş ve; “Ailemi, çocuklarımı size rehin ederken şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Bu dakikadan itibaren hem düşmanın parasını alacağım, hem de emrinizde olarak vatanıma hizmet edeceğim.” diyerek, Kuvayı Milliyetcilerin İstanbul’dan kaçırdıkları silah ve cephanelerin kazasız belasız Anadolu’ya ulaşması için yardımcı olmuştur. Ajan BENNET’in Anadolu’ya sızdırmaya çalıştığı Telkis ve Ohannes adlı iki ermeni genç, Arman Pandikyan EFENDİ’nin yardımıyla “Mehmet ve Ramiz” olarak İshak KAPTAN’ın motoruyla Ankara’ya yollanır. Karşı casusluk oyunlarının en alası sergilenerek, bu kanaldan İngiliz ajanlarının raporları Türk Genel Kurmayınca elde edilir. Verilen sahte bilgilerle İşgal ajanları oyalanır ve yanlış yönlere sürülürler. İstanbul'un kurtarılmasında çok büyük katkıları olur.

BERÇ KERESTECİYAN
Osmanlı Bankası Müdürüdür. Atatürk ün bindiği Bandırma Vapuruna İngilizler torpido atacaklardı. Onu haber verdi ve Atatürk ün hayatını kurtardı. Milli Mücadele yıllarında Anadolu ya sandıklarla ilaçları ve silahları gizli olarak gönderdi.

ARTİN GÜLÜKYAN
Gülükyan da Kuvayı Milliye’ye katılanlar arasında. İstiklal Harbi sırasında İstanbul’daki Selimiye Kışlası’ndaydı, tezkeresini Diyarbakır’dan aldı. Cephe gerisinde 18. İnşaat Taburu’nda görev yaptı.

KARABET KARGICI
Isparta’da doğdu. Amcası Kugas Kargıcı, pehlivandı. Karabet Kargıcı, hayvan alım satımıyla, besicilikle, ticaretle uğraştı. Babası Kirkor’la birlikte askere gitti,cephede esir düştü ama kurtuldu.

AGOP ÖZEL
Zir’de doğdu. İstiklal Harbi’nden sonra sıvacılık yaparak hayatını kazandı. İstiklal Madalyasını 1971’de aldı.

KARABET AYVAT
Marangozdu. İstiklal Madalyasını 1980 yılında, 85 yaşındayken alabildi. Yunan işgali sırasında askere alındı. Savaş sırasında Garp Cephesi’nden Ankara’ya gönderildi. Hem cephede hem de cephe gerisinde görev yaptı.

OHANNES ERKAN
Zir doğumlu. 20 yaşında askere alındı. İstiklal Harbi’nde Eskişehir’deki askeri inşaatlarda çalıştı. Madalyasını 1971’de aldı, 1980’te vefat etti.

OHANNES ÖZÇINAR
Madalyasını, ailesi 1976 yılında aldı. Savaş sırasında develerle Yozgat’tan Kayseri’ye cephane taşıdı. Develerin altında kalıp yaralandı, üç ay hastanede yattı.

AGOP AYIK
Zir doğumlu. İlk görev yeri 1920’de Kırşehir’deki taburdu. Tezkeresini Eskişehir’den aldı. Askerliğinin son aylarını sıhhiyeci olarak tamamladı. 1968’de İstiklal Madalyası’yla ilgili kanunun güncellenmesiyle, başvurusunu yapıp 1970’te madalyasını aldı.

OHANNES KASPARYAN
Afyon doğumlu doktor. Hem askerlik hayatında hem de sivil hayatında Türk milleti için bir çok fedakarlıklar yaptı. İstiklal Madalyası aldı.



4 Ekim 2020 Pazar

KÖPEĞİNİZİ SEVİYORUM

Atatürk, halka şapkayı tanıtmak için 1925 yılının Ağustos ayında, dokuz gün süren Kastamonu gezisine çıkmıştı.

Yanında Foks da vardı.

Bu gezide Atatürk Terzi Mehmet Ağa' nın konağında kalmıştı.

Konağın yan tarafında başka bir konaktaysa bir öğretmen ailesi kalıyordu. Ailenin Belkıs adında bir de küçük kızları vardı.

Küçük Belkıs, konağa girip çıkarken gördüğü Foks'u çok sevmişti.

Foks da onu görünce hemen kuyruk sallamaya başlıyordu.

Fırsat buldukça birlikte oynuyorlardı.

Bunu farkeden Atatürk, bir gün çocukla sohbet ederken: "Beni mi çok seviyorsun, köpeği mi" diye sordu..

Küçük Belkıs bir Atatürk'e baktı bir de çevresinde dolanan Foks'a...

Doğruyu söyleyiverdi:

"Köpeğinizi daha çok seviyorum,"

Atatürk, küçük bir şaşkınlıkla gülümsedi:

"Niçin?"

Küçük Belkıs bir an düşündü, sonra Atatürk'e dönüp:

"Çünkü o sizi koruyor" dedi.

Beklemediği cevap Atatürk’ü hem şaşırttı hem de güldürdü.

Kaynak: Mustafa Eski, Atatürk' ün Kastamonu Gezisi.


3 Ekim 2020 Cumartesi

KARADENİZ DEYİMLERİ

Okut okut, bi da burnina kokut

Baktun olmayı, bakmayacaksun

Lafun tutarsa hakimsun, tutmazsa sen çimsun?

Eğer Karadeniz kızına kafa tutayisan, ya çok yağlu yidun dilun kayayi, ya da mermidan hızlı koşayisun

Geliysan gel gelmiysan haydee.

Sevduğuni alamadiysan, alduğuni seveceksun.

Cidenun peşinden ağlayamam, yüreğum ağır değil, her öküzi bağlayamam. 

Yarumden ayri düştum gözlerum nemli, içki haramdur deyi çay içtum demli.

İçune atarsun ama içunden atamazsun.

Anasinun sütiyla adam olmayani, siğur neylesun.

Bakmayun siz hamsinun ufak olduğune, sülalesi kalabaluktur.

Oksijen değilsun ğoş, sensuzde yaşarum da.

Habu yalan dünyada eleceksen elenle, sevdaluk eyi şeydur edeceksen bilenle.

Dik cidup, arkırı celesun.

Ben yol olur uzanurum nazli yarum gezerse.

Kalbim defter, dilum dönmez.

Sevduğunu alamiyasan, alduğunu seveceksun.

Kalktı rahmetli, oturdi korbakor.

Karının eyisi ele celmez, çotisi yere cirmez.

Finduk kadar aklun vardi, ondada kurt çikti.

İlan bile topraği katuk ederek yer.

Karınca çi kanadlanur, gebermeği yakin olur..

Kedi anasının canı içun sıçan tutmaz.

Kedinun kuyruğuna basmayinca sana ğırlamaz.

Kestane kumuşiden çıktı, gerisini beğenmedi.

Kim verursa bağa yerum, ben ondan yana derum.

Sesun kemençe sesu cibi, adami costurayi.

Adami yapan da karidur, yikan da karidur.

Anzer balı cibi dadlisun, Giresun findugu cibi şirinsun.

Kendume yer edeyim, bak sağa ne edeyim.

Varliğun adami, rüzgarin yelkeni savurduğu cibi sallayi.

Laz diyip geçme sakın, o da üç harflidir. Çarpar ha!

Sevdaluk deduğun ince bir maraz, yürek yakar ama can almaz.

Habu moral Çin malimudur? Ula, herkezin ki bozuk.

Kız çay yaprağına benzer, zamanını çeçurdun mi kartlaşur.

Afkurmasını bilmeyen köpek, koyuna kurt getürür.

Gemi aldın kıçına, toprak aldın içine, karı aldın başına, geç otur.

Sevdaluk, gönüllü yanmak demektur.

Karabiber karadur, diremlan satiliyi, kar da öyle beyazdur çureklen atiliyi.

Ayranum budur, yarısı sudur, yersan da budur, yemesan da budur.

Haçan yeni gelin olursun ederler seni huri, sonra mısır ekmeği da vermezler, sana kuri.

Hamsinin ufak olduğuna bakup aldanmayasun, soγu kalabaluktur.

Habu yalan dünyada öIecesun öIenlan, sevdaluk eyi şeydur edecesun biIenle.

Gözlerun ayder yaylasi gadar cuzel, culdugun zaman yüzün cunes cibi parlayi.

Korkma kışın kişundan, kork aprilun beşinden, okuz ayrilur eşinden.

Hukumet işine karışma, delinun işine karışma, Allağun işine hiç karışma.

İlan eğri buğri gider ama, deliğune düz girer.

İyiluk yap at bayışağa.

Sevdaluk edeceksan, olacak memleketlin, sen ona balum dersun, o da sana kıymetlim.

Misur ekmeğunun kara lahanaya verdugu dad cibi, hayatma dad verdun cüzelum.

Güli seven tikenine katlanur.

Adam deduğun çay gibi demIenmiş olacak, oγIe sallama, dallama olmayacak.

Sığır yavaş yavaş otlar, toprak sabırla bekler.

Çok gülen tez ağlar.

Kimse unum siyahtur demez.

Erken kalkan çok yol alır.

Siçan deliğe sığmayınca, gorgaları arkasına bağlarmış.

Eceli gelen köpek, cami duvarına işer.

Kediyi çok darlatırsan yüzüne gözüne dalar.

Lazutu değirmen dönerken öğüteceksin.

Kenduni met etme seni başkaları beğensin.