SAYFALAR

19 Aralık 2023 Salı

LAGARİ HASAN ÇELEBİ

Osmanlı’da gerçek olduğunu düşündüğümüz yaygın bir efsane olan Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuşunun gerçek olmadığını geçtiğimiz haftalarda anlatmıştım. Kanıtları ve gerekçeleriyle anlattığım bu içeriğin sonunda Lagari Hasan Çelebi adında bir şahsın ismini geçirmiştim. Şimdi ise merak edenler için, Lagari Hasan Çelebi kimdir? Gerçekten uçtu mu? İşte tüm detaylarıyla sizlerle.

Lagari Hasan Çelebi’nin şahsi hayatı hakkında elimizde fazla bir kaynak bulunmamaktadır lakin bu onun gerçekliğini çürütmez. Onun nerede doğduğu ve zamanı kesin olarak bilinmese de ufak bir tahminde bulunmak mümkündür ki yaşı konusuna daha sonra değineceğiz.

İstanbul’da, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin on yedinci hakanı olan IV. Murat Han’ın kızı Kaya Sultan dünyaya gelmişti. Kızının doğumuna pek sevinen Han, bu sevinçli haber üzerine Payitaht’ta bir eğlence kutlama düzenlemişti.

Kutlamaların sürdüğü bu günlerde, Lagari Hasan Çelebi çok enteresan bir planı kafasında kurmuştu. Kendisini göğe yükseltecek bir aracın maketini kafasına oturttuktan sonra, bu icadın yapımına geçmişti. İçine yerleşeceği düzeneğin etrafına birkaç roket benzeri minik yapılar yerleştirmiş ve bunları düzenekle birleştirmişti. Ardından roketlerin hepsine kaynağa göre 50 Okka’yı pay etmişti. (Bir Okka, günümüz ölçüsü ile 1282 gram eder) Günümüz ölçüsüyle 64-65 kiloya eşit olan bu ağırlık, Lagari Hasan Çelebi gibi ince, zayıf birisini kolaylıkla taşıyabilecek durumdaydı. Hasan Çelebi, aklındaki uçma fikrini ve kendi emeğiyle yapmış olduğu icadı sultan’a kadar duyurmayı başarmıştı.

Sarayburnu’nda eğlenceler sırasında, Hasan Çelebi hünkarın tahtına yaklaşıp, padişahın elini öpmüş ve şu cümleleri söylemişti: “Hünkarım, seni Hüda’ya ısmarladım. İsa Babamızla konuşmaya gidiyorum.” Ardından o dönemdeki imkanlarla yaptığı roketine binmiş ve hazır olunca yardımcılarına fitili ateşlemelerini emretmişti. Fitil ateşlendiği gibi mükemmel bir duman etrafa yayılmış ve Lagari Hasan Çelebi roketiyle birlikte göğe doğru fırlamıştı. Çok kısa bir süre sonra roket düşmeye başlamış, Hasan Çelebi ise tedbir amaçlı yanına almış olduğu paraşüt benzeri aletiyle roketten atlamış ve denize yavaşça inmişti. Ardından derhal karaya çıkmıştı.

Sırıl sıklam bir şekilde tekrar Sultanın yanına varmış olan Hasan Çelebi, hünkarın elini ikinci kez öpmüş ve Sultan Murat’ın alaycı bir merakla sorduğu soruya cevap vermişti. “Ee Hasan Çelebi, İsa Babamızdan ne haber getirdin?” Sultanın alaycı sorusundan hayli keyiflenmiş olan Hasan Çelebi cevaben; “Size selamımı iletmemi söyledi Devletlüm.” diyerek mizacı sert olan padişahı güldürmeyi başarmıştı.

Ardından yaşanan gelişmelerin bir kısmı güzel gitse de sonu hiç iyi olmamıştı. IV. Murat Han, Hasan Çelebi’yi takdir ettiğini göstermek amacıyla ona bir kese altın vermiş ardından onun sipahi olarak yanında çalışmasını sağlamıştı. Fakat Osmanlı’nın çoğunluğunu kapsayan yobaz kesim ve gerici devlet adamları tarafından ayıplanmış ve Tanrı’ya şirk koşmakla suçlanmış olan Hasan Çelebi, hünkarın emriyle Kırım topraklarına sürgüne gönderilmişti.

Selamet Giray’ın hizmetinde bir süre çalışmış olan Çelebi, Kırım’da vefat etmişti. Böylesine büyük bir mucidin Avrupa’da göreceği değerin haddi hesabı olmazken kendisi maalesef Orta Doğu ve Osmanlı’nın en gerileme döneminde parlamış ve hemen sönmüştü.

Modern dünyadaki roket çalışmalarının, Hasan Çelebi’nin çalışmalarının incelenerek yapıldığı pek çok kişi tarafından bilinmemektedir. Hatta Hasan Çelebi’nin varlığından birçok insan haberdar bile değildir.  

Peygamber Efendimiz "Ey Müslümanlar, ilim Çin de olsa bile gidip öğreniniz!" demiştir. Müslümanlık gericilik yobazlık dini olmamalı. Kültürlü, ilim sahibi Müslüman olmak herkesin hayalı olmalı. Din adamları Müslümanların ileri gitmelerini engellememeli. ALINTI 


16 Aralık 2023 Cumartesi

MOUSTPHA KEMAL

Naciye Günçavdı· 13 Aralık, 09:30 Facebookta anlatıyor;

Kanada'nın Ontario eyaleti, İngiliz bölgesidir. Benim de hayatımın önemli bir kısmı ve çocukluğum burada geçti.

Burada doğdum ve bu kültürün eğitim sisteminde temel eğitimi aldım.

Bir öğretmenimiz vardı, şimdi ismini hatırlamıyorum. Orta boylu, turuncu kafa, yuvarlak gözlüklü sevimli bir tipti. Bildiğin İngiliz kızılı.

Badi badi yürüyen, koltuğunun altında hep bir kitaplar olan, arada onları düşüren bu adamı hepimiz severdik.

Tuhaf da konuşurdu ama her şeyi bilirdi bak. Ne sorsak; 'şak' diye cevap verirdi.

Birleşik Krallığa bağlı ülkelerin eğitim sisteminde, Çanakkale ve Türkiye konuları biraz hızlı geçilir. Çünkü bu savaşlarda mağlup olmuşlardı, pek anlatmazlar.

Aylarca Paupa Yeni Gine'yi ne biçim fethettiklerinden bahseder de, bundan pek söz etmemeye çalışırlar.

Ama gerçekler, acıtsa da gerçektir...

Bir gün, konu dönüp dolaşıp birinci dünya savaşında gelmişti.

Bizim turuncu kafa, öyle örtbas edebilecek bir adam değil, yekten anlattı.

"Savaşı kazanırken kaybettik." dedi.

Devam etti.

"Biz aslında birinci dünya savaşında bu Osmanlı ve Almanya'yı feci şekilde yendik. (Biz dediği, Birleşik Krallık ve oyun arkadaşları)

Fakat nasıl olduysa; Türkler, bu işten daha karlı çıktı.

Bir devlet kurdular, yok olmaya yüz tutan kültürel değerlerini geri getirip, batının çok ilerisinde bir cumhuriyet ilan ettiler" Dedi.

O dedikçe, ben sıramda devleşiyor, triplere giriyordum.

Devam etti ve tahtaya;

"Moustpha Kemal Ataturk"

Yazdı.

"Bakın millet"

dedi ve doğru cümleyi kurabilmek için elindeki tebeşiri çevirerek biraz düşündü kafasını kaldırdı;

"Bu ismi iyi tanıyın. Hatta kafanıza yazın ve hiç unutmayın. Dünya tarihinde, bu adamın vizyonuna sahip başka birisine ben hiç rastlamadım.

Çok iyi bir asker, çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir yönetici, çok iyi bir matematikçi, çok iyi bir tarihçi, çok iyi bir diyebileceğiniz bir sürü şeyi, kendinde barındıran başka bir insan yok.

Tanıyın ve unutmayın." dedi.

Çocuğum, en çok 12 falan sanırım. Başladım ağlamaya.

Yanıma geldi;

"Senin yerinde olsam böyle hissederdim" dedi, başımı okşadı ve yerine gitti.

İngiliz Hoca böyle dedi..”

                   Gülerden Altıntaş Sayın Dr. Mehmet Okan Özdemir

11 Aralık 2023 Pazartesi

TECRÜBE

Yıllar önce öğretmenlik yaparken bir toplantıda 'TECRÜBE' nedir? diye bir soru sordular. Herkes kendine göre çeşitli tarifler ettik. İçlerinden bir tanesini beğenildi ve birinci kabul edildi. İşte o tarif; "Hayatta her konuda deneyimlerle elde edilen bilgilerdir." 

50'li yaşlarda bir adamın doğum gününde yazdığı 21 maddelik hayat dersleri tecrübe olabilir mi? Bence olması gerek!

-Her gün ne kadar aptal olduğumu daha iyi anlıyorum. Aptal olmak normaldir. Ama ben 18 yaşındayken kendimi bir dâhi sanıyordum. Şimdi ise tam bir ahmak olduğumu fark ediyorum.

-Deneyim, her türlü maddiyattan daha değerlidir.

-Hayatınızda yapacağınız en önemli kariyer seçimi, eş seçiminizdir. Bir insanın hayatını eşleri şekillendirir.

-Parayla ilgili üç yetenek vardır; kazanmak, elde tutmak ve büyütmek. Bunların üçü de birbirinden çok farklı yeteneklerdir.

-Çocuk sahibi olmak korkunç ve muhteşem bir şeydir. 

-İnsanın hayatında sekiz saatlik bir uyku çok önemlidir.

-Yiyip içtiklerinize dikkat edin ve her geçen yıl porsiyonlarınızı biraz daha küçültün. Yaş ilerledikçe ne kadar spor yaparsanız yapın bir faydası olmuyor.

-İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü önemsememek için çaba sarf edin. Bu, benim için hâlâ çok zor ama öğreniyorum.

-İletişim kurduğunuz herkesi sanki kendi çocuğunuzmuş ve yarın ölecekmiş gibi hayal edin. Böylece dinlemeyi ve nazik olmayı öğrenirsiniz.

-Öfke aslında gerçek bir his değildir. Onu yaratan korkudur. Öfkelenmeden önce sizi korkutan şeyin ne olduğunu düşünün.

-Her beş senede bir hayatınızda radikal değişiklikler yapın. Aksi halde hayat oldukça sıkıcı olabilir.

-Her gün yaratıcılığınıza belirli bir zaman ayırın. Yaratıcılık bir kas gibidir ve onu geliştirmeniz gerekir. İlham ise içi boş bir hurafeden ibarettir.

-Minnettarlık ve şikayet etmek, suçlamak gibi durumlar bir insanda aynı anda bulunamaz. Hangisini yansıtmak istediğinizi seçin.

-Okumak, bir hayata sığdıramayacağınız kadar deneyimi öğrenmenizi mümkün kılar. Bol bol okuyunuz.

-Hayatta en çok yapmak istediğiniz 25 şeyi listeleyin ve sizin için en önemli olan 5 tanesini bunlardan ayırın. Daha sonra kalan 20’yi çöpe atın ve unutun;  çünkü onlar sizde yalnızca kafa karışıklığı yaratır.

-Başarının yüzde doksan dokuzu çalışmak, yüzde biri ise yetenektir. Yetenek ateşleyici güç ise, çalışmak benzindir.

-Sık sık komedi izleyin; hatta imkânınız varsa her gün izleyin. Çünkü gülmenin hastalıkları iyileştiren bir gücü vardır.

-Isaac Newton merkez kaç ve kütle çekimi kalkülüsü icat etti; fakat aynı zamanda simyaya da inanıyordu. Pek çok aptalca şey yapmadan zeki ve başarılı olmanız mümkün değildir.

Hayatı akışına bırakmayı bilin. Tüm problemlerinizi bugün çözmeye çalışmayın.

-Ne kadar az şeye sahip olursanız, o kadar az şey size sahip olur.

-Sizden nefret ettiğini bildiğiniz insanlarla karşılaştığınızda onlara bakın, ellerini sıkın ve içten bir tebessümle karşılık verin.

-Kabalık etmek insana hiçbir zaman hiçbir şey kazandırmaz. Karşınızdakileri anlamaya çalışın ve istedikleri her ne olursa olsun bunu başarabileceklerini söyleyin.

Hayırlı, huzurlu mutlu günler dilerim.