Hukuk
Fakültesinde, hukuk dersi veren bir profesör derse girer. Girer girmez
bir öğrenciyi parmağı ile gösterir ve ayağa kalkmasını ister. Öğrencinin adını soyadını
sorduktan sonra, hoca bir anda sinirlenerek; “Ahmet sen defol git ve bir daha
benim dersime hiç girme. Seni derslerimde görmek istemiyorum.” Der ve öğrenciyi dersten
kovar. Ahmet te nere uğradığını şaşırır, çıkar gider.
Sınıfta bütün öğrenciler paniklerler fakat hocaya hiçbir şey
diyemezler. Hatta sınıfın içinde bir aşağı bir yukarı gezinen hoca ile göz göze
gelmekten bile kaçınırlar. Bütün öğrenciler hocadan korkarlar. Hoca bütün öğrencileri süzerek bir kaç dakika daha
geçirdikten sonra hiç bir öğrenciden ses çıkmayınca öğrencilere bir soru sorarak derse
başlar.
“Çocuklar kanunlar niçin vardır?”
Bir
öğrenci, düzeni korumak için. Bir diğeri, yaşam haklarını idame ettirmek için. Öbürü,
toplumda yaşayan halkların hak ve hürriyetlerini korumak için. Bir başkası, devlete
güveni sağlamak için. Daha başkası, devletin vatandaşlarına haklarını nasıl
arayacaklarını göstermek için, kanunlar vardır. Derler öğrenciler.
Hoca
öğrencilerden kendisini tatmin edecek bir cevap alamadığı için tekrar sorar;
“İçinizde başka cevap vermek isteyen var mı?” Yok.
Öğrencilerden ses çıkmayınca hoca sorduğu soruyu kendisi cevaplar; “Ben
size kanunlar niçin vardır?” diye sormuştum.
“Kanunlar ADALET için var.” Der ve devam eder.
“Peki az önce Ahmet isimli arkadaşınıza ben adaletli mi
davrandım?” der. Sınıfta hep bir ağızdan “Hayır” cevabı çıkar.
Hukuk dersi anlatan profesör sınıfın kapısını açar ve kapıda
iki büklüm bekleyen az evvel kovduğu Ahmet isimli öğrenciye teşekkür ederek
içeri alır. O zaman herkes bu yaptıklarının bir senaryo oyun olduğunu anlar.
Hoca; “Az önce Ahmet isimli arkadaşınıza
karşı yapmış olduğum haksızlığa, adaletsizliğe hepiniz şahit oldunuz. Neden kabul
ettiniz ve bir tepki göstermediniz? Bir açıklama istemediniz? Arkadaşınızın
hakkını neden savunmadınız? Sizler hepiniz birer hukukçu olacaksınız ve yarın topluma
adalet dağıtacaksınız. Böyle mi adalet dağıtacaksınız?” diye azarlar.
Herkes susar. Hiçbiri cevap veremez.
Hoca sözlerine şöyle devam eder: “Sevgili yarın adalet
dağıtacak olan genç arkadaşlarım. Bu olaydan hepinizin çıkartacak olduğu dersler
olmalı. Bunu size yüz saat ders versem anlatamazdım. “der ve sözlerine şöyle
devam eder: “Asla bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye düşünmeyin. O yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır. Bir memlekette adalet unsurları sağlam kaldıkça, diğer
unsurların ciddi surette bozulmasına imkan kalmaz. Adaleti
sağlam olmayan bir millet, bu felaketini hiçbir şekilde telafi edemez. Bir ülkeyi yıkacaksanız önce adalet unsurunu ortadan kaldırınız. Bir kişiye karşı yapılmış haksızlık, bütün insanlığa
karşı yapılmış haksızlık demektir. Adaletsizlik yapıldığını görüp te göz yuman insanlar bir gün haysiyet ve onurlarını
kayıp etmeğe mahkumdurlar. Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, toplumda herkese karşı
yapılmış demektir. Adalet hakkı gerçekleştirmektir.” Der ve dersini bitirir.
İşte adalet ve adaletsizlik budur. Adalet herkese eşit
olarak uygulanmalı ve bu anlayış bütün topluma yayılmalı. İşte o zaman bir ülke
adaletle, adil olarak idare edilir ve ilelebet var olur.