SAYFALAR

1 Ekim 2011 Cumartesi

SÜNNET OLMAMIŞ


Yıl 1974 Türk ordusu Kıbrıs a barış için çıkartma yapmış. Rumlarla savaş tüm şiddeti ile sürmektedir.

Hemşinli dostlarımızın evinde öyle kalabalık birkaç aile oturmuş sohbet ederken rahmetli Nazım amca sohbetin üstüne geldi. Biraz heyecanlı olduğu belli oluyordu halinden.

Böyle hallerde ne diyeceği hiç belli olmaz, insanların kalbini bile kırabilirdi. Onun için ben durumuna göre, böyle kritik hallerde hiç takılmazdım. Elinde ki dolu poşeti mutfağa bıraktı ve hemen kendini koltuğa atar atmaz söylemeğe başladı:

-Eeee uşaklar savaş başladı heh şimdi ne olacak? diye sordu. Nazim Amca 75-76 yaşlarında görmüş geçirmiş, Doğu Karadeniz de doğmuş fakat hayatını hep gurbetlerde geçirmişti.

O sırada çorap ören Hasibe Hala başını kaldırdı ve hemen söze karıştı.

-Amaaan Çe Nazım sen yetmiş yaşını geçmişsen, daha seni askere almazlar, sen ne içün korkayısen da, öyle konuşiisen. dedi.

Nazim amca da Hasibe Halaya baktı baktı ve:

-Eeeey gidi Hasibe Ğanum. Sen hiç sünnet olmamışsen ki acısını bilesin dedi. Önce tabi sus

kunluk, sonra peşinden büyük bir nağara geldi.

BİLMECE


Üç arkadaş ortak; her biri 10.00tl verip 30.00tl ye bir şapka alırlar. Satıcı daha sonra "Şapka 25.00tl dir" der ve 5.00tl lerini geri iade eder. 5.00tl nin 3.00tlsini her biri 1.00tl olmak üzere geri alırlar. Kalan 2.00tl yı da orda ki işçiye verirler.

Şimdi hesap bilenler geçsin karşıma ve bana anlatsınlar;
Üç arkadaş on'ar lira vermişti. Birer lira geri aldı. Dokuz'er lira vermiş oldular mı? Üç kişi idiler 9 kere 3 eşittir 27.00tl eder. 2.00tl yi de işçiye vermişlerdi. Eder 29.00tl. Paranın 1.00tl si nereye gitti?

Siz düşünün ben kahvemi içeyim. Bunu da büyük oğlumdan öğrenmiştim. Küçükken beni satrançta mat eder. Benim haberim olmaz. Çıkış yolu düşünürken, o annesinin yanına gider ve "Baba sen düşün  ben bir kahve içeyim" derdi. Kolay gelsin.

BİLMECE

Kral kızını evlendirecek fakat çok talibi var .Elemeler neticesinde damat adayları on kişiye düşer ve son bir yarışma daha tertip ederler. Bu yarışa göre her aday bir at getirir ve birden on'a kadar numaralanırlar. Her aday kendi atına biner. Beş yüz metre ilerde prenses bekler. Yanına en son giden atın sahibi prensesle evlenecektir. En son gitmek için kimse atını sürmez ve yarış bir türlü başlamaz. Ta ki ihtiyarın biri yanlarına gelip onlara bir tavsiyede bulunana kadar. Bu ihtiyardan sonra adaylar arasında bir karışıklık olur ve herkes atını son sürat koşturarak kıran kırana bir yarış başlar.
Şimdi; ihtiyar adaylara ne tavsiye etti? Adaylar ne yaptılar ki yarışma şiddetli bir şekilde başladı? Kolay gelsin.