SAYFALAR

12 Kasım 2012 Pazartesi

MÜCADELE RUHU

Küçüklüğümde 6-7 yaşlarımda bazı aletler yapar kullanırdım. Araba, bisiklet, kendime göre karda kaymak için kayak, Kuş yakalamak için çeşitli tuzaklar.

Bir keresinde kuş yakalamak için inek kuyruklarından kopardığım kılları bükerek bir tahta parçası üzerine çakmak suretiyle 'kandara' dediğimiz bir tuzak yapmıştım.

Kış aylarında kar yağdığı zaman bu tuzakları kurar ortasına biraz mısır unu döker ve kuş yakalardım. Bazen iki tane birden yakalanan da olurdu.

Bizler de kapı aralıklarından kollar yakalandıkları zaman çok sevinir, koşarak yanlarına gider, sonrada yakalanan kuşların hallerini görünce çok üzülürdüm. Elimi uzattığım zaman, kanatlarını ve gagalarını açarlar bir türlü almama müsaade etmezlerdi. Bağırır, yardım çağırırlar, kurtulmak için ne gerekiyorsa yaparlar asla bana teslim olmazlardı.

Hiç kurtulma ihtimalleri olmadığı halde bu şekilde mücadele etmeleri ve direnmeleri görmeğe değerdi ve beni çok etkilerdi. İşte bu durum hiç hoşuma gitmezdi ve üzülürdüm. Fakat bir taraftan da o küçücük etlerini temizler tavada yağda kızartır yerdim ve çok hoşuma giderdi.

Bir sefer 'kağı' dediğimiz kurnaz bir kuş yakalanmıştı. Arkadaşım Şahin ile koşarak sehendere çıktık ve yakalanan kuşun yanına gittik. Kuş çırpınıp duruyordu. Epey bana direndikten sonra elime aldım. Ayaklarını tutulduğu yerden kurtardım. O hala kanatlarını çırpıyor, ellerimi ısırıyor, bağırıyor, kurtulmak için çareler arıyordu. Artık daha kurtulması imkansız olduğunu bilmesine rağmen hala daha direnmeğe devam ediyordu.

Birden içime bir acıma hissi geldi. Avucumun içinde ki kuşu sevdim, öptüm ve başımın üzerinde dolandırdıktan sonra “Özet özet, beni cennette gözet.” Dedim ve salıverdim. Bunu rahmetli annem öğretmişti. Kuş sevinç çığlıkları atarak bir iki de pisledi ve uçtu gitti ve uzakta bir dala kondu. Döndü bana bakıyordu. Arkadaşım Şahin sinirlendi "Öğle yemeği çıkmıştı, neden salıverdin?" dedi.

O kuş daha hiç uçamayacağını bildiği halde çabalayıp duruyordu. Ümidi tamamen kesildiği halde, mücadeleden vaz geçmiyordu. Bazen ümitsizliğin bile, ümit olduğunu, iş bittiği halde, hayatın yeniden başladığına inanmak lazım. O kuş işte öyle yapıyordu.

Dikkat ederdim de bu olaydan sonra bazen arkadaşım Şahin de gizli gizli yakalanan kuşları salıverir ve “tuh kaçırabildim.” Derdi.

Biz bu yaşam mücadelesini o kuşlardan görerek öğrendik. Yoksa hayat bir belgesel gibidir. Güçlüler isterlerse güçsüzler yaşarlar. Kanunlar tüzükler hep güçlüler tarafından kendilerini korumak için yapılmıştır. Saygılarımla.


 

11 Kasım 2012 Pazar

ÖZLÜ SÖZLER

1- İnsan sahip olduklarını küçümser, sahip olmadıklarını önemser.
2- İyi insan söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyendir.
3- Yaşadığımız hayat mucizeler ile doludur.
4- Lafa gerek yok, bir bakış her şeyi anlatır, bakıştan anlayana.
5- Tanrı cevizi verir, ama kırmaz.
6- Para insani yoksulluktan kurtarır, kötü ruhlu olmaktan asla kurtarmaz.
7- Eşini çok iyi seç, mutluluk, mutsuzluk ve hatta başarının sebebi olabilir.
8- İyi bir evlilik iki şeye bağlıdır; doğru insanı bulmak, doğru insan olmak.
9- Arkadaşına sırrını açmadan önce çok iyi düşün.
10- Biri ile kucaklaştığın zaman ilk bırakan sen olma.

10 Kasım 2012 Cumartesi

BEBEK KİM

Şu yanda görülen resim, toplu çekilmiş bir aile resmidir.
Resmi çeken kişi biraz acemi imiş ki kusurlu çekmiş. Erkeğin başını üstünden kesmiş. Fakat esas sorun o değil, esas sorun nedir bilir misiniz? Annesinin kucağında ki o bebek.

Evet esas sorun O. O resim bize aittir. Toplu çekilmiş bir aile resmi, fakat hiç iyi etmemişiz.
Zaten resimde bellidir, çekilirken bile ağlıyor. Bu resim çekildikten iki yıl kadar sonra; annesinin kucağında ki O bebek bu resmi albümde bulmuş. Çıkarmış, eline almış. Ağlayarak yanımıza geldi. "Bu bebek ile niçin resim çektirdiniz? Kucağınıza niçin almış siniz?" diyordu.

Kendi resmi olduğunu söyledik inanmadı. Komşuları şahit getirdik, yine inanmadı. Bir gece sabaha, ertesi gün akşama kadar aralıksız ağladı. "Başka bebeği kucağınıza alıp resim çektirmiş siniz. Bunun saçı yok, ben değilim. Beni kandırmayın. Bu kimin bebeği? Niçin kucağınıza aldınız?" diyordu. Ve ağlıyordu evin küçük kızı YEŞİM.