SAYFALAR

31 Mart 2013 Pazar

CERİ CETUR

Bir uçak kazasında Amerika'lı, Fransız ve Karadeniz'li üç kişi bir adaya düşerler.
Üçü birlikte bir zaman yaşadıktan sonra, bir gün bir bulut kümesi süzülerek yanlarına gelir.
"Sizleri bir aydan beri takip ediyorum hoşuma gittiniz. Bir defaya mahsus ne dilerseniz yapacağım. Benden dilek dileyin" der. Amerika'lı Önce beni Waşington'a götür, uzaya gideceğiz beni bekliyorlar" der.
Bulut Amerika lıyı aldığı gibi Waşington'a bırakıp geri gelir. Fransız da bir an evvel kurtulmak için "Benim işim çok acele, beni de Paris'e bırak" der.
Bulut kümesi yüklendiği gibi Fransız'ı Paris'e götürüp bırakır. Karadeniz'li tek kalmıştır bu ıssız adada,
O nun için tekrar geri adaya gelir ve Karadeniz'liye
"Sende dileğini dile bakalım" der.
Kendini en sona bıraktıkları için biraz kızan Karadeniz'li dileğini diler "Haçan pen O Uşakları çok sevmişidum, ha onları ceri buraya cetur da..." der, bulut kümesine. Ve hepsi geri gelirler.

28 Mart 2013 Perşembe

DEMOKRASİ

1965 yılında; Rize Erkek İlk Öğretmen okulunda lavabo da aynanın yanına bir orak, çekiç SSCB bayrağı çizilmiş tı. O zamanlar bu konularda konuşmak çok yasaktı. Hemen adama 'Komünist' damgası vurulur ve daha hiç silinmezdi. Valilik yetkililerince incelemeler yapıldı ve Bir komünist ajanın çalışmalarını SSCB ne bildirmek için kullanılan bir yol, metot olduğu kanaatine varıldı.

O zamanlar herkes gizliden gizliye çalışma yaparlardı. Şimdi ise durum çok farklı. Eskiden resim çizenler şimdi bayraklarını taşıyor ve adam öldürüyorlar. Onlarda ilerledi. Bir Hizbullah örgütü geldi. Herkes akşam olsa da haberleri dinlesek diye iple çekiyorlardı. Hiç görülmemiş usullerle insanlar avlanıyor. Domuz bağları ile bağlanıyorlar ve sonrada öldürülüp kaldıkları evde cesetler üç beş gün misafir edildikten sonra, kömürlükte veya evlerinde müsait bir yere gömülüp, uzun süre öldürdükleri adamların cesetleri ile birlikte yaşıyorlardı. Hatta cesetleri buz dolabı içerisinde bir yerden başka bir yere naklediyorlardı. Peki kurbanlar Hizbullahçılara ne yapmışlardı? Niçin öldürülüyorlardı? Şimdi burada esas mesele onların yaptığı, ettiği değil. Aldıkları örgüt emirlerini, örgüt uyguluyordu. Bütün örgütler aynıdır. Önce ülkeyi kutuplara ayırırlar. Başka ülkeleri boş verelim. Kendi Ülkemize bir göz atalım; 'Solcu-Sağcı' yok tutmadı. 'Alevi-Sünni' Gene tutmadı. Ufak tefek olaylarla geçişti. 'İlerici-Gerici' dendi. O da tutmadı. Şimdi 'Kürt-Türk' deyip denediler. O da hiç tutmadı. Zorla tutturmağa çalışıyorlar. Bütün örgütlerin hedefi aynıdır, yolları ayrıdır. Örgütlerin tek hedefi var, olan vatanı bölmek, parçalamak ve yıkmaktır. Bir asır kadar önce aynı usullerle Osmanlı İmparatorluğunu parçalayıp, Irak, Suriye, Libya, Mısır, Cezayir, Yemen v. s. böyle bölünerek kurulmadı mı? Şimdi hepsi tek tek sindirilip yok edilmiyor mu? Hepsinin başında bir musibet, bir bela yok mu?

Usul hep aynı 'PARÇALA YOK ET.' Peki parçalamak nasıl olur? Terör yaratarak. Terör nasıl yaratılır? Terör yaratmak için kurbanlara yaklaşırlar. Önce onlara dost olarak yaklaşılır. Kandırdıktan sonra çeşitli olaylarda kullanırlar. Tehlike arz ettiği zaman onlardan da yok ederek kurtulurlar. Hatta terör için en yakın arkadaşlarını bile göz kırpmadan öldürtürler. Terör yaratarak iyice halkı bezdirirler. Ülkeyi birbirine düşürüp yaşanmaz hale getirirler. Sonra, kamu oyunu 'DEMOKRASİ' diye kandırarak, o ülkeye güya DEMOKRASI getirmek için girer ve o ülkeyi yok ederler. Tek kurtuluş yolu tarihi iyi öğrenmek, unutmamak ve ondan ders alarak bir daha aynı hataya düşmemektir.     

27 Mart 2013 Çarşamba

HİPNOZUN ETKİSİ

Hırsızlar içeri girebilmek için bir evin kapısını testere ile kesmeğe uğraşırken apartman sakinlerinden bir kaç adam görürler. Hırsız olduklarına hiç ihtimal vermezler ve bakarlar ki evin kapısını güpe gündüz kesiyorlar "Siz ne yapıyorsunuz?" diye sorarlar hırsızlara. Hırsızlar "Hiiç, saz çalıyoruz?" diye cevap verirler. Adamlar "Hanı biz hiç saz sesi duymuyoruz. "derler. Hırsızlar "Biz şimdi çalıyoruz, siz sesini biz gittikten sonra, yarın duyacaksınız." derler. Ertesi gün hakikaten duyulur. Bu evden büyük bir hırsızlık yapılmış.

Bazı insanlar başkalarını kandırıp işlerini yürütürler. O kandırılan insanlar çuvala girdiklerini çok zaman sonra anlarlar, fakat iş işten geçmiş olur. Çuvaldan da daha hiç çıkamazlar. O çuvala koyan da koyulanın haline belli etmeden gizli gizli güler. Her şey yavaş yavaş alıştıra alıştıra kolaylaştırılarak kabul ettirilir.

El-Kaide ile PKK aynı değil midirler? İkisi de terör örgütü. ABD El-kaide örgüt üyesini, ufak bir şüphe ile gördüğü her yerde sorgusuz sual sız öldürüyor. Hatta liderleri Usame Bin Ladin i Okyanusun dibine gömdü. Kimseye gösterdiler mi? Hayır. Kimseye sordular mı? Hayır. Hani bizim PKK ya niçin öyle değil? Ona üç bin tır silah ve mühimmat veriyor. Savaş araçlarına kendi bayraklarını çekiyorlar. Yanı PKK iyi örgüt, El-Kaide kötü örgüt müdür? Böyle herkes uyutulur işte. Sonra bilinmesi gereken bir husus daha var. PKK hiç bir zaman Kürtleri temsil etmiyor. Ve üstelikte vaktiyle şimdiki PKK lılar bir çok Kürtleri yine Türkiye de katlettiler. İnsanlar çok kolay kandırılırlar. Örgüt elemanları bile işlenip, uyutularak öyle bir hale getirilirler ki, gider babasını öldürür veya intihar ederler. Herkes kandırılabilir. Bu usuller le bir ulus, bir kitle bile kandırılıp yok edilebilir. Bırakınız eskileri kafanız karışır. Irak'a bakınız; ABD OKYANUSU GEÇİP NE ÇİLELERLE, NE MASRAFLARLA NİÇİN GELDİ IRAK'A? SÖZDE DEMOKRASI GETİRMEK İÇİN GELDİ. IRAK'I KURTARMAK İÇİN GELDİ: KİMDEN? GALİBA SADDAM DAN. IRAK HALKI NE YAPTI? YOLDA KARŞILADI. "AMAN NE OLUR GEL, BİZİ SADDAM dan KURTAR" dediler. O NE YAPTI? GELDİ fakat KURTARDI MI? DEMOKRASI GETİRDİ Mİ? HAYIR. DAHA FENA HALKI BİRBİRİNE DÜŞMAN ETTİ. Ama herkesi baştan ne güzel kandırdı. Sonra birbirine düşürdü. Ülkeyi kan gölüne çevirdi ve çekildi gitti.

Daha her şey gözünüzün önünde. Aradan beş sene bile geçmedi. Suriye ye de öyle yaptı. Hiç kimse ses çıkardı mı? Yok. İşte bu sihirbazlıktır. Bir oyunu karşında ki ne defalarca yapıyorsun. Karşı taraf uyanmıyor. Oyun olduğunu anlayamıyor. Biz şimdi tam o durumdayız. Tam uyuduğunuz ve yanlış iş yapacağınız zaman IRAK' ı düşünün yeter. Gözünüzün önünde canlandırın. O masum insanların köpeklere boğdurulmaları. Çıplak olarak bir bir üzerlerine yığılmaları. Binlercesine tecavüz olayları.  Ebu Gureyb hapishanesin de yapılan akıllara durgunluk veren işkenceler ve tecavüzler. Sizler IRAK'ı hiç ama hiç unutmayınız. O zaman belki sihirbazın etkisinden kurtulur, kendi vatanınızı savunabilirsiniz. Belki diyorum çünkü kurtulmak çok zor.

Hem daha zaten kurtulmanıza müsaade etmez izin vermezler ki. Bu duruma getirene kadar düşünün ne kadar çile çekmiş ve ne kadar masraf etmişlerdir? Onu öyle yarım bırakmazlar. Ve inşallah kendimize gelip kendi irademizle doğrusunu düşünerek karar verebiliriz. ÖLÜM ve KALIM kendi kararlarımızda saklıdır. Eğer hipnozun tesirinden uyanıp kalkabilirsek! Unutmayınız. Kimse başkası için iyi rüya görmez. Ve uzaklardan gelip başkasını kurtarmazlar. Daha doğrusu hiç kimse menfaatsiz başkası için elini bile kaldırmazlar. Ve başkaları diğerlerinin omuzlarına basarak yükselirler.