SAYFALAR

4 Haziran 2014 Çarşamba

KELLE KOPARIRIM

Adana Cinayet Masası. Bir gün anons ettiler "Misafirin var, Kısımda bekletiyoruz." dediler. Geldim bakarım ki yine o eski sabıkalı suçlu Tuncay. Tuncay hırsızlık, gasp ve adam yaralamak suçlarından sabıkalıydı. Hap içerdi ve hap içtiği zaman ağzından salyalar akar suç makinesi olurdu. 

Çay filan söyledim. Yolsuzdu ve normal adam görünüyordu. "Ağabey, ben bu hayattan bıktım. Namuslu olarak çalışmak istiyorum. Sabıkalıyım, iş vermiyorlar." dedi.

Haline acıdık, aldık arabaya. Defalarca kötü alışkanlık esrar ve haptan vaz geçmesini namuslu vatandaş olmasını öğütledik. Bize söz verdi, yemin etti, artık dürüst adam olacaktı. Biz de kendisine söz verdik. O dürüst oldukça kendisine yardımcı olacak, topluma kazanılması için elimizden ne gelirse yapacaktık. Cebine biraz para koyduktan sonra polis arkadaş Şahin'in hemşerisi Malatya'lı bir kasap vardı, Mustafa. Getirdik onun yanında çalışması için rica ettik. Mustafa da "Ağabey siz ne derseniz o olur." dedi ve orada çalışmağa başladı. Artık kasap dükkanında çalışıyordu. Üç kişiydiler. Bir patron, bir de patronun oğlu vardı. Haftada bir gidip kontrol ediyorduk. Bizim hırsız ve katil olan Tuncay artık namuslu adam olmuştu.

Yalnız Dağlıoğlu Mahallesine bir kahvede birisi bir kavgaya karışmış, adamlara bıçak çekmiş, kendisini de polis olarak tanıtmış. Orada güzel bir dövmüşler. Bıçağını elinden almışlar. Kendisi ellerinden kaçmış. Kahveci "Öyle polis olamaz ağabey, doğru dürüst konuşamıyor." diyordu. Ben hemen Tuncay'dan şüphelendim. Kendisini aradım o gün dükkana gitmemişti. Daha bende unuttum.

Yedi sekiz ay sonra tekrar dükkana gittiğimizde bir gariplik gördük. Dükkan boştu. Biraz oturduk gelen giden yok. Aşağıdan arada bir sesler geliyordu. Etleri terbiye ettikleri, işkembeleri temizledikleri bu yere bir indim ki, aslen Urfalı olan bu eski sabıkalı, bizim işe verdiğimiz Tuncay, yine hapı içmiş, ağzından salyalar akıyor, gözleri dönmüş, elinde koca bir bıçak, kendisini işe alan oranın sahibi Malatya'lı Mustafa ile oğlunu köşeye sıkıştırmış, "Sie diirim ha. Men bağırsak, mide filan temizlemem ha. Men kelle keserim. Koparırım ha." diyordu. Mustafa  ve oğlu Mehmet'i elinden kurtardık. Tuncay'a kendine polis süsü vermek ve adam yaralamak suçlarından işlem yaptık. Tuncay bir zaman sonra, cezaevinden çıktı ve hapçi arkadaşları tarafından öldürüldü.  

3 Haziran 2014 Salı

O ESKİ SUÇLU

Adana Cinayet Masası aşiretlerin görülmekte olan bir davasında Adliye içinde cinayet işleneceği istihbaratı alındığından üç memur arkadaşımla birlikte Adana Adliyesinde bulunuyorduk. Dava aşiret davası olduğu için koridorlar çok kalabalıktı. O kalabalık millete üç polis ne yapabilir? Bizlerde işte o kalabalıkla sağa sola gidip geliyorduk. En azından bir olay olursa anında el koyacaktık. Ama Allahtan öyle bir olayda olmadı.

O kalabalığın arasında üstü başı pek düzgün olmayan bir adam bana dikkatlice bakıyordu. Bana da pek yabancı gelmeyen bu adam hatta beni takip ediyordu. Yanıma geldi. Sabıkalı bir suçlu Baraka Mehmet, cezaevinden yeni çıkmış, aradan uzun zaman geçmiş, ben zaten unutmuştum. Adliye koridorunda karşılaşınca o beni tanıdı, ben kendisini tanıyamadım. İki elini önüne bağladı ve saygı gösterisinden sonra kendini tanıttı. Ben de hatırladım. Evet Mehmet silahla üç kişiyi gasp etmiş ve Narlıca Mahallesinde pusu atarak üç arkadaşı ile birlikte tekrar başka bir vatandaşı gasp ederken suç üstü yakalamıştık. Cezasının bir kısmını yatmış, çıkmış. Aşiret olayıyla bir ilgisi yok. Cezaevinde ki bir olaydan ifade vermek için oraya gelmiş ve bana rastlamıştı.

Bir kaç dertlerini anlattıktan sonra "Yolsuzum ağabey on lira ver." dedi. Bende çıkardım verdim. Daha artık her gittiğim yerde o kalabalık insan topluluğunun içinde alçak boyu ile her adım attığım yerde önümde Baraka Mehmet'i görüyordum. "Sen ne yapıyorsun? İşin yok mu? İşine gitsene." dedim. Çünkü rahatsız olmağa başlamıştım. "Seni bırakıp gider miyim? Ya ağabeyime bir şey yaparlar sa." diyordu ve hala daha kovmama rağmen yanımdan ayrılmıyordu. Güya aklınca o da beni başkalarından korumağa çalışıyordu. Omuzundan tuttum ve "Geri dur be kardeşim." diyerek sağ kolundan da tutunca şaşırdım.

Ceketinin kolunun içinde saklanmış sapı elinde kocaman bir bıçak tutuyordu. Güya aklınca beni koruyordu veya o kalabalıkta beni bıçaklayacaktı. Bıçağını geri aldım. Yalvarmağa başladı "Ağabey beni öldürürler. Bıçaksız gezemem. Buradan çıkınca ilk işim bir bıçak daha alacağım." dedi. Kapıya götürdüm. Bıçağını geri verdim ve biraz korkuttuktan sonra bir daha yanıma gelmemesini söyleyerek kovdum. Ondan sonra Baraka Mehmet her gördüğü yerde ellerini önüne bağlar, ben geçene kadar hiç hareket etmez beklerdi.  

2 Haziran 2014 Pazartesi

UYANIK REZWAN

Aşağıda ki mesaj bir hafta önce Uluslar Arası Dolandırıcı Rezwan Mirza dan bana gelmiş. Ben de yayınlıyorum. 

Anladığım kadarıyla özet olarak, Husson Öztürk bankasına 27 milyon 700 bin dolar yatırmış. Adam Endonezya da ölmüş. Benim soyadım tuttuğundan Rezwan Mirza ile bu parayı bölüşüp yiyeceğiz. Her zaman söylerdim 'Zengin olacağım' diye. Bakın 13 milyon 850 bin dolar nasıl ayağıma geldi. 

Para parayı çeker derler. Yalnız parayı alabilmem için az bir problem var. Bir kaç bin dolar yatırmam gerekiyor. Fakat ben vaz geçtim zengin olmak istemiyorum. Beni seçtiğin için teşekkür ederim. Başka kapıya bakarsan iyi edersin. Sana başkalarıyla afiyet olsun Mr. Rezwan Mirza. Ben öyle az para için hırsızlık yapmam. Madem senin bankan var beni bankana ortak et o zaman bir şeyler düşünürüz. Hoşça kal.

Enter a message to introduce yourself.Dear  Öztürk,
It’s my urgent need For a foreign partner that made me to contact you for this transaction.I am Rezwan Mirza  working with Barclays Bank here in Dubai(U.A.E) I write to contact you over a very important business transaction which will be of our interest and benefit to our both families.

In 2007,one Mr. Husson   Öztürk, whose surname is same as yours and has your country in his file as his place of origin, made a fixed deposit for 36 months, valued at $26,700,000.00 with my bank. I was his account officer before I rose to the position of Managing Director. The maturity date for this deposit contract was 27th of September 2010.Sadly Mr.Husson was among the death victims in the September 2009 earthquake in Indonesia that left over 1,200 people dead while he was there on business trip.

Since the last quarter of 2010 until today, the management of my bank have been finding means to reach him so as ascertain if he will roll over the Deposit or have the contract sum withdrawn. When I discovered that this will happen, I have tried to think up a procedure to preserve this fund and use the proceeds for business.

Some directors here have been trying to find out from me the information about this account and the owner, but I have kept it closed because, I know that if they become aware that Mr Husson is late, they will corner the funds for themselves. Therefore, am seeking your co-operation to present you as the one to benefit from his fund at his death since you have the same name, so that my bank head quarters will pay the funds to you. I have done enough inside bank arrangement and you only have to put in your details into the information network in the bank computers and reflect you as his next of kin.

If you concur with this proposal, I intend for you to retain 50% of the funds while 50% shall be for me. Kindly forward your response to me immediately through email below:
Mr. Rezwan Mirza
Barclays Bank of Dubai
Email: gzwmirza@gmail.com