SAYFALAR

21 Kasım 2019 Perşembe

TELEFON SATTILAR


Gündüz (0212 9180384) numaralı telefondan telefonuma mesaj geldi. Büro telefonundan nasıl mesaj çekildiğini merak etmeme rağmen kulak asmadım. Akşamdan aynı numaralı telefonla parazitli olarak kendini 'GÖRKEM' diye tanıtan birisi aradı. "Burası Atatürk Hava Alanı Kayıp Bürosu. Buluntu mallar satışa çıkarıldı. Sana da 199 tl ye bir adet eski Samsung Galaksi 8 cep telefonu yollayalım." dedi. "Telefon numaramı nereden buldunuz?" dedim. "Hava Yolu Seyahat şirketlerinden aldık. Parayı paketi alırken PTT de ödeyeceksin." dedi. Allah Allah hiç tanımadığım adamlar beni niçin sevmiş ve böyle ucuz telefon yolluyorlar. Çok ısrar edince bende 'yollayın' dedim.

İstanbul Üsküdar'da öyle kafadan bir adres attım. Üç gün sonra paketin postaneye geldiğini gelen mesajdan anladım. Tekirdağ'dan postaya verilmiş. İçinde ne var? Hala bilmiyorum. Paketi almam için, aşağıda ki bir sürü mesajlar bana çektiler. Kaç telefon numaraları var? Anlamak için bir çok numaralarını engelledim. Ha bire yeni telefon numaraları alıp bana mesajlar çekiyorlar. Anlamak mümkün değil. PTT de paketi, parayı almadan açtırmıyorlar. Önce parayı alıyorlar, ondan sonra paketi açtırıyorlar veya paketi sana teslim ediyorlar. Eğer paket içinde telefon yoksa parayı geri sana değil, o kandıran dolandırıcıya veriyorlar. Sağlamlığa bakın. Ben bu paketi almadım ve almayacağım. Şimdi bir de korkuyorum paketi 'NİÇİN ALMADIN' diye bana ceza verirler mi? Çünkü bu adamlar bu kadar telefon numaralarına nasıl sahip olmuşlar. Şu ana kadar kullandıkları 12 adet telefon numaralarını engellememe rağmen her gün yeni bir numara ile mesaj çekiyorlar.

Geçen Ankara dışında olduğum için adresime gelen nüfus cüzdanlarımızı alamamıştım. Bir hafta sonra geri yollamışlar. Nüfus Müdürlüğünden aldım. Bu dolandırıcının yolladığı paketi 15 gündür PTT de ellerinde tutuyorlar ve almam için günde 2-3 mesaj geliyor. Mesajları hem PTT, hem de dolandırıcılar çekiyor. Paket hala Altunizade PTT sinde bekliyor. İçinde ne olduğunu da çok merak ediyorum fakat yaklaşamıyorum, oralara işim düşse de hep uzaklarından geçiyorum. Elim dokandığı an elimde kalır, parasını hemen tahsil ederler diye. Göndereni bulamazlarsa ne yapacaklar bilmem. Bir de düşünüyorum, acaba bana zorla satarlar mı? 22 Kasımda göndereni bulurlarsa geri yollayıp teslim edecekler güya. Yaşasın, hele hayırlısı. Şimdi bu adam yakalanmaz mı? Çok basit. 199 tl yı PTT de ki hesap numarasına yatırıp kontrol altında tutacaksın. Elbet parayı birisi çekecek. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Ama nerde? Şimdi bunu nereye ve kime şikayet edeceksen?

Eylül 2014 yılında ben memleketim Rize de iken Ankara da ki evimden hırsızlık olmuştu. Çalınan antika kol saatım bir ay kadar sonra Trabzon dan bir antikacı tarafından satışa çıkarıldığını internette tespit ettim. Her şeyi ile bütün delilleri ile tespit ettim. Doküman olarak dört dörtlük internetten indirip, kağıt üzerine aktardıktan sonra, dilekçe ile polise bir 'Ek Müracaat' vererek bildirmeme ve hatta bunu böyle nasıl bulduğuma Ankara Hırsızlık Bürosunda ki polislerde hayret etmesine rağmen, altı ay bekledim, hiç bir haber çıkmadı. Hakkımı aramak için defalarca baş vurmama rağmen bana müspet bir cevap verilmedi. Aynı delil belgeleri ile aralıklarla iki defa da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Adliye içerisinde Müracaat Savcıları vasıtasıyla yazılı müracaat ettim. Savcılar tarafından defalarca bu hususta ifadelerim alındı. Bir kaç defa neticeyi öğrenmek içim C. Savcılığına gittiysem de kimse doğru bir cevap vermedi. "Senin dosyan tahkikattan kaldırılmış." dediler. O zaman 'BİMER' vardı. Başbakanlığa Müracaat yeriydi. Oraya da hem internetten hem de yazılı dilekçe ile müracaat ettim. Oradan da bir netice alamadım. Geçen sene, yanı dört sene sonra Savcılıktan bir cevap geldi. Bayan bir Savcı bana bildiriyordu. Adı geçen Trabzon da bana ait saatı satışa çıkaran adam antikacı olduğundan her çeşit malları alıp satabilir miş. Suç değilmiş. Ve tabi bizim saat ve hırsız da bu güne kadar bulunamadı, kaynadı gitti. Şimdi sizlere soruyorum; Namuslu bir vatandaş olarak ne yapmak lazım?" Bir türlü cevap bulamıyorum ve altı sene geçmesine rağmen bu olay da aklımdan hiç çıkmıyor.

1990 lı yıllarda Ankara Hırsızlık Bürosu Amiri iken, ki on sene Hırsızlık Bürosunda görev yaptım. Bir defasında vatandaşın birinin evine giren, mallarını çalan bir hırsızı yakalamıştık. Evinden çalınan malların bütünü değil de bir kısmını bulmuş kendisine teslim etmiştik. Anladığım kadarıyla bu da namuslu vatandaşlardan birisiydi. Bir gün Kısma bana ziyarete gelmiş. Önce ben kendisini çıkartamadım. Sonra anlatınca tanıdım. "Ağabey senden bir şey öğrenmek istiyorum." dedi. "Nedir? dedim. "Benim evime ki hırsız girdi, ben mi suçluydum, yoksa o evime giren hırsız mı?" dedi. Allah Allah, elimde ki bütün işlerimi bıraktım ve başımı kaldırıp kendisine baktım; "Sen niçin suçlu olasın elbette ki hırsız suçluydu." dedim. "Yok ağabey bu işte bir terslik var. Sizin ekipleriniz hırsızla beraber benim evime gelip yer gösterme yaptıktan sonra, hırsızın yemeğini yedirip çayını içirttiler. Hatta bana ısmarlattılar. Beni de "Yarın Kısma gel." diye tembihleyip gittiler. Hırsızı arabalarıyla bedava götürdüler. Ben de arabamla buraya geldim. En az 30-40 lira masrafım oldu. Memur arkadaşlarınız hırsızı oturttular, beni ayakta beklettiler. Hırsıza 'Söyle canım kardeşim' dediler, çay içirdiler, bana bırak çay içirmeği, hakaret edip sert konuştular. O olaydan dolayı iki üç gün iş yerimi kapattım Adliye ye ve size geldim gittim işten güçten oldum. Adliyede de hakimler hırsıza bey diye hitap ettiler bana bağırıp azarladılar. İnanın ki ben bu işten çok zararlı çıktım. Bir daha başımdan böyle bir olay geçse ben şikayetçi olmam ağabey." dedi. Adam haklıydı. Ben o zamanda anlamıştım, biliyordum da şimdi çok daha iyi anlıyorum, o adam çok haklıymış. YAŞASIN ADALET.

AŞAĞIDA GÖRDÜĞÜNÜZ MADDELER HALİNDE Kİ METİN AŞK MEKTUBU VEYA BİR GÖREV EMRİ FİLAN DEĞİLDİR. NEDİR ÖYLEYSE? BUNLAR DOLANDIRICIDAN GELEN MESAJLARDIR. GÜYA BEN KANACAĞIM VEYA KORKACAĞIM VE ONLAR İÇİN PTT YE PARA ÖDEYECEĞİM.

GELEN SMS MESAJLAR:

1- 4 Kasım 2019 Pazartesi  (68858735526) MutluReklam  Kayıp Eşya Bürosu  Sayin; RECEP ALI OZTURK Kayip Esya Burosu SAMSUNG S8'leri 199 TL'den satisa cikardi, Sizde siparis vermek icin hemen tiklayin; https://ko.tc/MhF3 B370

2- 5 Kasım 2019 Salı (788) MUTLU CAGRI HIZ.REKLAM VE tarafindan adiniza, 2751849679244 barkod nolu gonderi kabul edilmistir. www.ptt.gov.tr adresinden gonderinin durumunu takip edebilirsiniz. PTT AS B001--'---------

3- 8 Kasım Cuma  (788) 2751849679244 barkod numarali gonderiniz ALTUNIZADE-ALTUNIZADE PTT Subesine ulasmistir.Bizzat muracaatiniz halinde teslimi saglanacaktir. B001

4- 8 Kasım 2019 Cuma (08507850214) Sayin; RECEP OZTURK KAYIP BURO'dan vermis oldugunuz SAMSUNG GALAXY S8 MODEL TELEFON siparisiniz, ALTUNIZADE PTT subesine ulasmis olup, 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile gun icerisinde almaniz onemle rica olunur. https://gonderitakip.ptt.gov.tr/  B370

5- 13 Kasım Çarşamba (02129950257) SN RECEP OZTURK KARGO PAKETINIZ ALTUNIZADE DE BEKLEMEKTEDIR 199,00 TL ODEYEREK ALMANIZ ONEMLE RICA OLUNUR YANLIS PAKET ALMAMAK ICIN BARKOD NUMARANIZI MUTLAKA PTT CALISANLARINA BILDIRIN 2751849679244 SAYGILARIMIZLA https://gonderitakip.ptt.gov.tr/  B370

6-13 Kasım 2019 Çarşamba KARGO TAKİP (527 468 25 47) SN. RECEP OZTURK SIPARIS VERMIS OLDUGUNUZ SAMSUNG GALAXY S8 ICERIKLI KARGO PAKETINIZ ALTUNIZADE PTT SUBESINE ULASMIS OLUP 199 TL ODEMESINI YAPARAK TESLIM ALABILIRSINIZ HERHANGI BIR SORUN YASAMAMAK ADINA KARGONUZU 2751849679244 NUMARALI BARKOD KODU ILE ALINIZ gonderitakip.ptt.gov.tr B370

7- 15 Kasım 2019 Cuma (90212 9180390) {SN isim KARGOPAKETİNİZ onsonuc PTTDEBEKLEMEKTEDİR tutar TLÖDEYEREK ALMANIZ ÖNEMLE RİCA OLUNUR YANLIŞ PAKET ALMAMAK İÇİN BARKOD NUMARANIZI MUTLAKA PTT ÇALIŞANLARINA BİLDİRİN cikisno SAYGILARIMIZLA https://gonderitakip.ptt.gov.tr/

8- 18 Kasım 2019 Pazartesi 14:20 (282 827 27 46) CTB TASARIM  SN RECEP OZTURKMUTLU CAGRI FIRMASINDAN GONDERILEN KARGO PAKETINIZ ALTUNIZADE PTT DE BEKLEMEKTEDIR 199 TL ODEYEREK ALMANIZ ONEMLE RICA OLUNUR YANLIS PAKET ALMAMAK ICIN BARKOD NUMARANIZI MUTLAKA PTT CALISANLARINA BILDIRIN 2751849679244 ALICI CAYMA HAKKI ALICI TUKETICI HIC BIR GEREKCE GOSTERMEKSIZIN 14 GUN ICINDE KOSULSUZ IADE EDEBILIR CAYMA HAKKININ KULLANILABILMESI ICIN FATURANIZI SAKLAYINIZ 2751849679244 SAYGILARIMIZLA https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ B013

9- 18 Kasım 2019 Pazartesi 07.57 (282932) CTB WEB  Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz AKILLI CEP TELEFONU siparisiniz ALTUNIZADE subesine ulasmis olup, 2 YIL GARANTI islemlerinin baslatilmasi icin ve PTT'deki yogunluktan dolayi telefonunuzun zarar gormemesi adina, gun icerisinde 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim almaniz onemle rica olunur. https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ PTT B013

10- 19 Kasım 2019 Salı 13.32 (282932) CTB WEB Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz AKILLI CEP TELEFONU siparisiniz ALTUNIZADE PTT subesine ulasmis olup, 2 YIL GARANTI islemlerinin baslatilmasi icin ve PTT'deki yogunluktan dolayi telefonunuzun zarar gormemesi adina, gun icerisinde 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim almaniz onemle rica olunur. https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ PTT B013

11-19 Kasım 2019 Salı (788) 2751849679244 barkod numarali gonderi ALTUNIZADE-ALTUNIZADE PTT Isyerinden en gec 3 gun icerisinde alinmaz ise gonderi IADE ya da ELDE KALMIS islemine tabi tutulacaktir. PTT A.S B001

12- 20 Kasım 2019 Çarşamba  (282932) CTB WEB Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz AKILLI CEP TELEFONU siparisiniz ALTUNIZADE PTT subesine ulasmis olup, 2 YIL GARANTI islemlerinin baslatilmasi icin ve PTT'deki yogunluktan dolayi telefonunuzun zarar gormemesi adina, gun icerisinde 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim almaniz onemle rica olunur. https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ PTT B013

13- 20 Kasım 2019 Çarşamba 01:47 (282 827 2746) CTB TASARIM  SN MUTLU FIRMASINDAN ISTEDIGINIZ KARGO PAKETINIZ ALTUNIZADE PTTDE BEKLEMEKTEDIR 199,00 TL ODEYEREK ALMANIZ ONEMLE RICA OLUNUR YANLIS PAKET ALMAMAK ICIN BARKOD NUMARANIZ PTT CALISANLARINA BILDIRIN 2751849679244 KAMU BILGILENDIRMESI TUKETICI KANUNU 1417 SAYILI KANUN GEREGINCE SATIN ALDIGINIZ URUNLERI 14GUN ICINDE HIC BIR GEREKCE GOSTERMEKSIZIN IADE EDEBILIRSINIZ IADE HAKKINIZI KULLANABILMEK ICIN FATURANIZI MUTLAKA SAKLAYINIZ SAYGILARIMIZLA https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ 2751849679244 B013

14- 20 Kasım 2019 Çarşamba 23:21(282 827 2746) CTB TASARIM  9 SN RECEP OZTURK KARGO PAKETINIZ ALTUNIZADE PTTDE BEKLEMEKTEDIR 199 TL ODEYEREK ALMANIZ ONEMLE RICA OLUNUR YANLIS PAKET ALMAMAK ICIN BARKOD NUMARANIZI MUTLAKA PTT CALISANLARINA BILDIRIN 2751849679244 KAMU BILGILENDIRMESI TUKETICI KANUNU 1417 SAYILI KANUN GEREGINCE SATIN ALDIGINIZ URUNLERI 14GUN ICINDE HIC BIR GEREKCE GOSTERMEKSIZIN IADE EDEBILIRSINIZ IADE HAKKINIZI KULLANABILMEK ICIN FATURANIZI MUTLAKA SAKLAYINIZ SAYGILARIMIZLA https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ 2751849679244 B013

15- 21 Kasım 2019 Perşembe (282932) CTB WEB Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz AKILLI CEP TELEFONU siparisiniz ALTUNIZADE PTT subesine ulasmis olup, 2 YIL GARANTI islemlerinin baslatilmasi icin ve PTT'deki yogunluktan dolayi telefonunuzun zarar gormemesi adina, gun icerisinde 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim almaniz onemle rica olunur. https://gonderitakip.ptt.gov.tr/ PTT B013

16- 22 Kasım 2019 Cuma 11.43 (282932) CTB WEB Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz SAMSUNG GALAXY S8 urununuz ALTUNIZADE subesine ulasmis olup teslim almadiginiz tespit edilmistir, Urununuzu bugun saat 17:00'a kadar ALTUNIZADE subesinden 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim alabilirsiniz. Almadiginiz taktirde adiniza 418 TL tutarinda is yerini zarara ugratmak (sahte siparis olusturmak) sucundan yasal cezai islem uygulancaktir. Kargonuzu gun icerisinde almaniz onemle rica olunur. PTT B013

17- 22 Kasım 2019 Cuma 11.52 (282932) CTB WEB Sayin; RECEP OZTURK siparis vermis oldugunuz SAMSUNG GALAXY S8 urununuz ALTUNIZADE subesine ulasmis olup teslim almadiginiz tespit edilmistir, Urununuzu bugun saat 17:00'a kadar ALTUNIZADE subesinden 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim alabilirsiniz. Almadiginiz taktirde adiniza 418 TL tutarinda is yerini zarara ugratmak (sahte siparis olusturmak) sucundan yasal cezai islem uygulancaktir. Kargonuzu gun icerisinde almaniz onemle rica olunur. PTT B013

18- [isim onsonuc] 25 Kasım2019 (0212) 995 03 28) PTT DE BEKLEYEN KARGONUZU ALMANIZ ÖNEMLE RICA OLUNUR 6502 TÜKETICI KANUNU MADDE 18 GEREGI ÜRÜNLERDEN MEMNUN KALMAZSANIZ IADE HAKKINIZI KULLANABILMENIZ IÇIN FATURANIZI SAKLAYINIZ https://gonderitakip.ptt.gov.tr/
B187


19- 25 Kasım 2019 (0212) 985 08 21) Sayin; RECEP ÖZTÜRK siparis vermis oldugunuz SAMSUNG GALAXY S8  urununuz ALTUNIZADE subesine ulasmis olup teslim almadiginiz tespit edilmistir, Urununuzu bugun saat 17:00'a kadar ALTUNIZADE subesinden 2751849679244 numarali barkod kodunuz ile teslim alabilirsiniz. Almadiginiz taktirde adiniza 418 TL tutarinda is yerini zarara ugratmak (sahte siparis olusturmak) sucundan idari para cezasi uygulanacaktir. Kargonuzu gun icerisinde almaniz onemle rica olunur. PTT  A.S
B187

6 Eylül 2019 Cuma

BİR KARA GÜN ÖYKÜSÜ

2019 yılının 1 Ağustos sabahı, çocukluğumun tamamını ve gençliğimin ilk yıllarını geçirdiğim Rize Fındıklı Ihlamurlu Köyünde ki evimde sabah erkenden uyandım. Torunum Demir Can ben daha uyanmadan önce uyanmış ve yanıma gelmiş, koynuma girmiş. Dede hasreti işte benim yatağımda yatıyordu. O genel de her zaman öyle yapar. Uyanır uyanmaz yatağından kalkar benim yatağıma gelir, koynuma girer, biraz da benimle birlikte yatardı. Altı yaşlarında olmasına rağmen yurt dışında yaşadığından Türkçeyi tam olarak konuşamaz; “Dede, ben biliyor, sen polis. İkimiz kotu adamları yakalayacak ve iyi adamları kurtaracağız.” Diyordu. Bu şekilde biraz zaman geçirdikten sonra saat sekiz sıralarında yataktan kalktık.

Diğer Torunum Melodi ile de salonda biraz daha boğuşup oynadıktan sonra bilgisayarın başına oturup Facebooku açtım. Aaa bugün 1 Ağustos 2019 Cuma Günü ve benim doğum günümmüş. Ankara'da oturan yeğenim Reşat Kara'nın doğum günümü kutlaması üzerine doğum günüm olduğunu bende hatırlayarak Facebookte kutlayanlara tek tek teşekkür edip nezaket iadesinde bulundum. Daha sonra ailece harika bir kahvaltı ettikten sonra Oğlum Murat yaya olarak Okura ya gitmeği önerdi. Yürüyüş için faydalı olacağını düşünerek ben de bu öneriyi uygun buldum.

Okura, Ihlamurlu Köyündeki evimizden yaya bir saat tan daha fazla uzaklıkta ve yarı yolu çok yokuş olan, orada da arazilerimiz bulunan bir mezra yeridir. Saat 11 sıralarında ben, oğlum ve gelinim birlikte yola koyulduk. Derelerden geçerken su sesleri, ormanlardan geçerken kuş seslerini dinleyerek ve resimler çekerek, yeşil ağaçlar aralarından yokuş yerin altına Mandermos'a geldik. Ben çok yorulmuştum ve terden sırılsıklam ıslandığım için gömleğimi çıkardım. Çıkardım ve daha önce eşimle aramızda geçen gömlek meselesi tartışmasını abartılı bir şekilde oğlumla gelinime anlatarak, gömleğimi çıkardığımı sakın kendisine söylememelerini tembihlediğim sırada, çok güldüler ve Oğlum Murat telefonla hemen resimlerimi çekip, gömleksiz resimlerimi annesine Watshaptan yolladı.

Birkaç yıl önce eşimle gömlek tartışması şöyle olmuştu: İkimiz birlikte Okura ya aynı şekilde yaya olarak giderken, yine çok terleyip su içinde kaldığımdan gömleğimin önünde ki düğmeleri açtığım sırada Eşim hemen müdahale etmiş “Yok atletin görünür, düğmeleri kapat.” Demişti. Halbuki eşim öyle tutucu filan olmamasına rağmen nedense itiraz etmişti. Bende “Hayatım burası insanlardan uzak ikimizden başka kimsenin olmadığı bir yer. Müsaade et biraz böyle gideyim. Üstelik bir ses duyar birisini görürsek ben hemen kapatırım.” Demiştim. O da "Adabı muaşeret kurallarına uy, düğmeleri kapat, yoksa ben geri dönerim. Bu şekilde yanında yürümem.” Diye beni tehdit etmişti. Ben de nasılsa erkekliğim tutmuş; “Dönersen dön!”  deyip ilk defa karşısına dikilerek, inat olsun diye gömleğimi tamamen çıkarmış, atletle yürümeğe başlamıştım. Eşim çok sinirlenmiş, münakaşamız ilerledikçe ben bir adım daha ileri giderek atletimi de çıkarmış, belden yukarı tamamen çıplak olarak yürümeğe başlamıştım. Eşim geri dönmüş, ben yalnız yürürken o da benden çok geride tek başına yürümüş, gizli gizli beni takip ederek Okura ya kadar ikimiz de ayrı ayrı gitmiştik. Hatta bu olayı Kayınım Metin Ağabeye anlattığım zaman o da hayretler içinde kalmış çok gülmüştük. Hatta bazıları eşime arka çıkmış, "O haklı." demişlerdi.

Merakla Oğlum Murat'ın eşime gönderdikleri resme tepkisini beklerken, O nedense bu sefer gömleğimi çıkardığıma hiç kızmamış, sadece oğlunun gönderdiği benim gömleksiz resmimin altına oğluna bir mesaj yazmıştı; “Oğlum Baban çok yorulmuşa benziyor. Dikkat edin hasta olmasın ha.” diye Mesajı okuyunca ben de çok hayretler etmiş ve sevinmiştim. Çünkü ilk defa Eşim beni düşündüğünü ağzından çok net olarak duymuştum.

Biz hiç soluksuz ta tepelere çıktık. Orada çeşitli resimler çektik ve yeşil vadilerden, tepelerden, her tarafı dolaşıp seyrettikten sonra geri dönüş yaptık. Ben çok yorgun ve bitkin olduğumu hissediyor fakat dışarı hiç belli etmiyordum. Çok halsiz ve devamlı uykum vardı. Fakat  zoru başarmış, yokuşun sonundan aşağı geri dönüş yapmış, yine mutlu bir şekilde dereye doğru inmeğe başlamıştık. Oğlum buraya yeşilliklerin ve kuş seslerinin içine küçük ahşap bir ev yaptırmağı düşündüğünü söyledi. Komşumuzun yeni yaptığı ahşap evi göstermek için yoldan ayrılarak yan tarafa doğru biraz yürüdük. Bakacağımız evi gördükten sonra hemen yolun üstünde akmakta olan soğuk buz gibi pınar suyundan elimi oluğuna dayadıktan sonra kana kana içtim. Çocuklarda içtiler.

Saat 14'e geliyordu. Bir iki adım attıktan sonra yürüyemediğimi, hatta ayakta durmakta bile zorlandığımı hissettim. Yolun yukarı tarafında ki bir taşın üzerine üç-beş dakika kadar çökerek durduktan sonra tekrar ayağa kalkarak yürümeğe çalıştım, fakat imkansız. Birden bire sanki ayaklarım vücudumdan ayrılmışlar adım atmam imkansızlaşmıştı. Hiç hastalandığım veya kötü bir şey aklıma gelmedi. Oğlum sırtına almak istedi. Ben dinlenirsem düzeleceğimi söyledim. Oğlum koltuğuma girdi ve ona dayanarak üç yüz metre kadar beraber yürüdük. Yolun altında ki boş bir evde tahtaların üzerinde yarım saat kadar uzanarak dinlendim. Yerimden kalkarak tekrar yürümeğe çalışmama rağmen yok, yürümek imkansız. Hiç ambülans veya yukarıda mezrada bulunup bana yakın olan Yeğenim Adnan’ı çağırmak ta aklımıza gelmedi. Zor bela Mandermos Çay Alım Evinin önüne geldik. Oralarda hiçbir Allah kulu veya araba yoktu. On beş dakika kadar duvarın üstüne oturdum. Ben hala kalan bir saatlik yolu yürüyerek gidebileceğime inanıyordum. Oğlum oturmamı ve gidip arabayı getireceğini söyledi. Ben kabul etmedim. İyi olduğumu söyledim ve yürümeğe çalıştım. Yine yürüyemedim.

Tam o sırada yukarıdan kırmızı bir, çift kabin Isuzu marka araba geldi. Güneş gözlüklü, saçlarını dik taramış, sol kolu arabanın penceresinden dışarı sarkan yakışıklı bir genç arabayı kullanıyor, yanında da orta yaşlı bir bayan oturuyordu. Kendilerini tanımadım. Ona hasta olduğumu hiç belli etmedik. Yanımıza gelince durdu ve; “Köye gidiyorsanız gelin götüreyim, ağabey.” Dedi. Ben teşekkür ettim ve yok dedim. Dört beş metre gittikten sonra tekrar durdu ve başını camdan çıkararak “Gelin ağabey, arabam müsait, ben sizleri tanıyorum ve gelirseniz çok büyük bir memnuniyet duyacağım.” Dedi. Ben yine yok sen git derken, Oğlum bana bağırdı “Sus be Baba. Hadi binelim.” Dedi. Bir kaç adım yürüdükten sonra ben yalpalayarak düşmeden arabaya zor gittim ve bindim fakat koltuğa oturmadım, adeta yıkıldım. O genç hala hasta olduğumu anlamamıştı. Yolda bir şeyler konuştuk ben hala mantıklı cevaplar veriyor veya sorular soruyordum.

O genç arabayla çarşıya doğru gitti. Biz evimizin aşağısında arabadan indik ve o genç delikanlının hala daha kim olduğunu bilmiyorum. Bazı isimler verdi fakat ben o verdiği isimleri bile tanımıyorum. Evimize 200-300 metrelik bir yol kalmıştı. Bu yolu bir türlü yürüyüp eve gidemedim. Daha doğrusu ayakta duramadım. Millet işinde gücünde olduklarından oralarda hiç kimseler yoktu. Çay Alım Evinin kapısında ki çay bohçalarının üzerine 15-20 dakika kadar yattım. Biraz daha yürüdükten sonra caminin önünde duvarın üzerinde oturdum. Çocuk arabayı getirmek için koşarak eve gitti fakat anahtarı bulamamışlar. Arabasız geri geldi. Koltuğuma girdi. Evin altında ki merdivenlere kadar gittik. Orada bir süre istirahat ettikten sonra Oğlumun yardımlarıyla eve çıktık. Biraz dinlendikten sonra sendeleyerek banyoya gittim ve banyo yaptım. Salonda divanın üzerinde bir saat kadar uyudum. Evde de hadi doktora diye başımın etini yiyorlardı. Onları dinlemedim. Uyumak için yatağa gittim. Bir türlü hastalandığıma kendimi inandıramıyordum.

Hiç uyuyamadım. Yarım saat kadar yatakta durdum fakat sol tarafımın ağrısı ve baş dönmesine artık dayanamıyordum. Saat 22.00 ye geliyordu. Yataktan kalktım ve hazır bekleyen hanıma ve Oğluma doktora gideceğimizi söyledim. Hemen arabayı hazırlayıp Pazar da Kaçkar Hastanesine gittik. Birkaç tahlillerin neticelerini beklerken bende sendeleyerek dışarı çıkıyordum. Birden koridorlarda doktorlar koşarak beni arıyorlardı. Eşim dışarda olduğumu söyleyince Doktorun biri; “Kalp krizi geçiren hastayı nasıl dolaştırırsınız?” diye bağırdı ve kolumdan tutup beni önümde bekleyen ambülansa yatırdılar. Ambülans hareket etti. Arada ön tarafta oturan eşimin sesini duyuyordum. “O çok su içer, şu suyu ona verir misiniz?” diyordu. Ben hemen anladım durumumu anlamak için görevlilere numara yapıyordu. Ben arkada yattığım yerden seslendim; “İyiyim ve suyum da var. Sen merak etme.” Dedim. Yaklaşık 25-30 dakika sonra Rize Araştırma Hastanesine geldik. Orada da bazı tahliller yaptılar ve doktorun biri “Amca sen kalp krizi geçirmişsin. Şu anda tehlikeyi atlatmışsın. Gerekirse bu gece veya yarın anjiyo yapacağız.” Dedi.

Moralımız çok bozuldu. Saat 01.30 sıralarında beni yoğun bakıma yatırdılar. Diğer çocuklarıma ağabeyleri haber verdi. Bir türlü sabah olmuyordu. Eşim dışarda koridorlarda bekliyor, ben yoğun bakımda yatıyordum. Gece doktorun biri geldi kontrol etti ve bir şeyler sordu. Giderken kendisine saat kaç olduğunu sordum ve 05.00 olduğunu öğrendim. Zaten bir şeyler olmuş gözüme uyku gelmiyordu. Hiç uyumadan sabah oldu. Ertesi gün 2 Ağustosta saat 11.00 sıralarında tersten giyilen yeşil renkli bir ameliyat önlüğü verdiler ve her şeyimi çıkararak onu giymemi söylediler. Daha sonra hasta arabasına oturtup anjiyo odasına götürdüler.

Cam bir kapıdan içeri girdik. Odanın sağ tarafında büyük bir cam bölüm vardı ve tam ortasında da çok büyük bir cihaz duruyordu. Kare şeklinde naylon sarılmış, her tarafa dönebilen ve kamera görevi yapan bir parça ile hemen karşı tarafta da dört parça halinde ekranlar vardı. Beni bu aletin altında, dar ve uzun yeşil renkli masaya sırt üstü yatırdılar. Yanıma bir hemşire geldi ve beni hazırladı. Ellerimi kalçamın altına koymamı ve hiç çıkarmamamı söyledi. Sonra bir hemşire daha ve bir doktor geldi. Saat 11.30 sıralarıydı. Doktor bana korkmamamı, uyuşturmak için iğne yapacağını, işin zor tarafının da bu olduğunu, her konu da bana bilgi vereceğini söyledi. Doktora teşekkür ettim ve bana yapacakları anjiyonun işleminin kaç dakika süreceğini sordum. Damarların durumuna göre en fazla 20 dakika süreceğini söyledi. Oh rahatladım.

Sağ kasığımdan bir müdahale iğnesi taktı ve anjiyo şırıngaları ile çalışmağa başladı. Hemen üstümde ki cihazın kamerasını sol tarafımda gezdirdiği zaman, karşı taraftaki cihazın bir ekranında bütün damarlarım görünmeğe başladı. Doktor damarlarım üzerinde çalışmalar yaparken sağ tarafta ki camekanın arkasından, kimse görünmemesine rağmen benimle uğraşan doktora devamlı müdahaleler edip  “4,5 e 16-18 ver.” gibi öneriler yapıyorlardı. Ben de bütün çalışmalarını ve olup bitenleri pür dikkat izliyor ve takip ediyordum. Benim iki damarım ve bir kılcal damarım tıkanmış. Yanımda ki doktor bir damarı hiç zorlanmadan açtı ve “ Amca seni buraya getiren yeni tıkanan işte bu damar.” Diye bana gösterdi. Eskiden tıkanmış olan başka bir damar içerisinde pıhtı kas halini aldığı için açamadı. O damara ha bire basınç yapıyor, damar incelip kalınlaşıyor fakat bir türlü açılamıyordu.

Camekanın arkasından o müdahale eden doktorlardan bir tanesi yanımıza geldi. Önceki doktor geri çekildi. Uğraşmasına rağmen o da açamadı. Yine camekanın arkasında bulunup müdahale eden doktorlardan biri daha geldi. Ona da arkadan müdahale edip talimatlar veriyorlardı. O da açamadı. Hocam dedikleri bir doktor daha geldi. Bütün doktorlar geri çekilerek ekranı izlemeğe başladılar. O da bir hayli uğraşmasına rağmen damarı bir türlü açamadı. Sol kasığımdan da damara girdiler ve oradan da anjiyo şırıngaları uygulamağa başladılar. Ben tabi ne olup bittiğini anlamıyor sadece doktorların konuşmalarını dinliyor, yaptıkları çalışmaları izlemekle yetiniyordum. Hocam dedikleri doktorda bir hayli uğraştıktan sonra “Zorlamayalım arkadaşlar damar çatlayabilir.” Dedi. Karşı tarafta duvar da asılı duran ve ‘tık-tak’ diye çalışan, büyük saate baktım. Saat 14.30 ü gösteriyordu. Tam üç saat geçmişti. Bana bu arada iki kapalı damarımı açıp stent takmışlar ve çok eskiden tıkanan bir damarımı da açamamışlardı. O damarın görevini sağ taraftaki başka bir damar yaptığından tehlikeli olmadığını söylediler ve açamadan bıraktılar. Vücudumda ki taktıkları kateterleri bir daha anjiyo uygulaması yaparız diye çıkarmadılar. Beni tekrar yoğun bakıma getirerek yatırdılar. Ben 'acaba öldüm de bu olanlar gözlerime mi görünüyor' diye düşünüyordum.

Ama yok ben ölmemişim. Çünkü Kızım İstanbul’dan uçakla ertesi gün anjiyo olduktan sonra geldi. Hastanede yoğun bakımda görüştük. Boynuma sarıldı. Güya ağlamayacaktı fakat kendini tutamadı. Islak yaşları boynuma döküldüğü zaman ağladığını anladım. Ben de gizli ağladım. Yanı gözlerim ıslandı. Ağlamak kalp krizini tetiklermiş. Doktorlar ve Oğlum uyardılar. Beş gün yoğun bakımda yattım. İkinci bir anjiyo yapmadılar ve vücudumda ki kateterleri çıkarıp kasıklarıma ağır kum torbaları koydular. Her iki bacaklarımda morardılar ve uzun süre uyuşuk kaldılar. Sonra servise çıkardılar ve bir günde serviste yattıktan sonra taburcu ettiler. Öbür Oğlum İspanya da imiş. O da apar topar geldi. Hep birlikte evimizde bir araya geldik. Her ne kadar moralimiz bozuk olsa da, şimdilik ölümden kurtulmamın sevinci ile kendimiz mutlu olduğumuzu göstermeğe çalıştık veya en azından öyle göründük. Bu yaşıma kadar bana ve aileme çok büyük bir acı göstermediği için ve üçüncü kez beni ölümden geri çevirdiği için Allahıma çok çok şükürler olsun.

Çok eskiden beri doktorların nasıl fedakarca çalıştıklarını bilmeme rağmen, bir kez daha kendi başımdan geçtiği için şahit oldum. Rize Araşt
ırma Hastanesi Kardiyoloji Servisinde görev yapan doktor, hemşire ve bütün hastane personeline çok çok teşekkür ederim. Hepsi seferber olup evelallah benim hayatta kalmamı sağladılar. Allah onlara dert keder göstermesin.

29 Temmuz 2019 Pazartesi

SEMERCİ


Vaktiyle köyün yaşlı semercisi Hasan Usta ölmüş. Tüm eşekler köyün meydanında toplanarak, tepinmeğe, anırmağa, oynamağa başlamışlar. Çünkü artık onlara hiç kimse semer yapmayacak ve onlarda yük taşımaktan kurtulacak, özgür olacaklardı.

Bu sırada yaşlı ve hasta bir eşek duvar dibinde durmuş onları endişeli bir şekilde seyrediyormuş. Diğer eşekler o yaşlı eşeğin yanına gelirler ve aralarında şu konuşma geçer;

- Haberin yok herhalde, semercimiz öldü. Onun için oynayıp eğlenip kutluyoruz.

Yaşlı eşek;

- Ne olmuş öldüyse?

- Artık sırtımız yara bere olmayacak, özgür olacağız.

- Nasıl bir özgürlükmüş bu?

- Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak. Kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız.

- Yaşlı eşek gülmüş;

- Şaşarım sizin aklınıza. demiş ve devam etmiş;

- Bugün sevinip tepineceğinize aslında yas tutmalısınız. Hasan Usta iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapmaya çalışıyordu. Yarın bir acemi semerci semer yapmağa başlayınca sırtınız yaradan bereden kurtulamaz. İyisi mi siz semerciden değil, eşeklikten kurtulmanın yollarını arayın. Siz eşek kaldıkça, ille ki sırtınıza iyi kötü bir semer yapan bulunur. demiş o yaşlı ve tecrübeli eşek.