SAYFALAR

27 Mayıs 2021 Perşembe

OSMANLI KABADAYILARI

Osmanlı'nın son döneminde ipini koparan herkes İstanbul’a gelmiş, otorite boşluğu, her türlü kanunsuzluğu had safhaya çıkarmış, devlet artık yıkılmağa yüz tutmuş, Avrupalı sözde dostlar tarafından kanunlar kifayetsiz çıkarttırılıyor, hatta bazı kanunsuzluklar bile destekleniyordu. 

İstanbul adeta bir kaos şehrine çevrilmeğe çalışılıyor, devletin güvenlik güçleri eli kolu bağlı sadece geçimlerini ve para kazanmağı düşünüyorlardı. Bu ortamda her milletten insanlar suç işleyip ceza almıyorlardı ve gücü yeten başkalarına kaba kuvvet uyguluyorlardı.

Bitirimler, kanun tanımazlar türemiş, giyimleri ‘Cezayir Kesimi’ denilen, gemicilerin giysilerinden esinlenerek yapılmış, başta sarık, belde Hint veya İran şalından kuşak, üstte bürümcükten yapılmış bir gömlek, önü iliklenmez bele kadar açık bırakılırdı. Üzerine de cepken camadan veya fermene denilen giysiler giyilip toplum içinde öyle dolaşırlardı. Bazen de cepken, camadan ve fermene ten üzerine giyilirdi. Alta da boyu dizi aşmayan akdimi den dikilmiş, ağı körüklü bir çakşır şort bulunurdu. Ayağa bir yemeni geçirilir, belde ki kuşağa bir yatağan bıçağı ve bir de tabanca sokulur, ‘aynasız’ denilen bu kabadayılar bu kıyafetlerinden hemen tanınırlardı.

Solak Ligor   

Küçük yaşta ailesi ve hasımları arasında çıkan silahlı çatışma sonucu sağ kolundan yaralanıp sakat kalan Ligor, Konya'dan babasıyla birlikte göç edip İstanbul'a gider.

Sağ kolun verdiği eksikliği sol koluyla kapatmaya çalışan Ligor, kısa sürede korkunç denecek hızda bıçak kullanmaya başlar. Balat'ta bir kavgada bir Yahudi yi bıçak atarak öldürür.

Unkapanı'ndan Eyüp semtine kadar tam 4 yıl o bölgenin tek kabadayısı olur. Haracını alır. Fakat bir hayat kadını olan Hanzade isimli bayan ile birlikte dost hayatı yaşarken onun 12 yaşında ki oğlunu gizli kaçırır. Kadın kendisini erkek kılığına girerek takip eder ve bir hamamda çocuğunu bulunca, orada eline geçirdiği bir balta ile dostu Solak Ligor ile birlikte 21 kişiyi öldürür. Sene 1888

Baltalı Hano  

Baltalı Hano gerçek adı Hanzade. Baltalı lakabını 21 erkeği baltayla katletmesinden sonra almıştır. Baltalı Hano 1880 yıllarında İstanbul’un ve dünyanın ilk ve son kadın mafya babasıdır.

Annesi ve babası çiftçi bir aileydi. çocukluk dönemi fakirlik ve sefalet içinde geçer. İlkokulu bitirip, ortaokulu okumaz. Ailesiyle birlikte çiftçilik yapmaya başlar. Babasıyla pazar pazar dolaşıp, ürettiklerini o günün fakir halkına satmaya çalışıyorlar. Hano küçük yaşta babasının ısrarları sonucu zengin biriyle evlendirilir ve bir çocukları olur.

Kocası öldükten sonra bir servetin üstüne oturan Baltalı Hano hazırları yemeye başlar. O zamanların İstanbul kabadayısı Solak Ligor ile tanışır ve dost hayatı yaşamağa başlarlar.

Solak Ligor dostu Baltalı Hano’nun oğlu evde uyurken onu sırtladığı gibi kapıp kaçar. Eve geldiğinde oğlunu bulamayan Hano deliye döner. Dostu Solak Ligor’dan şüphelenir. Erkek kılığına girerek Solak Ligor’u takip eder. Gece yarısı hamama girdiğini görür ve o da peşinden girer.

Oğlunun Hamamda hamam oğlanı olarak zorla çalıştırıldığını ve bazı insanlarla zorla birlikte olmağa zorlandığını görür. Orada ele geçirdiği balta ile 21 erkeği ve dostu Solak Ligor’u öldürür. Ondan sonra Hanzade’nin adı Baltalı Hano olur ve İstanbul kabadayılarının arasına katılır.

Dönemin iç isyanları ve dış savaşları Hano’nun yakalanması için başlatılan çalışmaları engeller. Hano, kendi çetesini kurar ve bir çok erkek kabadayıların da haracını alır. Para vermek istemeyen erkek kabadayıları kaçırtıp İstanbul sokaklarında döverek dolaştırır rezil eder. Sonunda on yedi ay sonra Baltalı Hano yakalanır ve kurşuna dizilerek idam edilir.

Piç Ardaş  

Sivas doğumlu bir Ermeni'dir Piç Ardaş, İstanbul'a gelip yerleştikten sonra gece alemine takılmağa ve haraç toplamağa başladı. Üsküdar da Manavcı Ali'yi öldürdükten sonra istediğini elde edip Üsküdar'ın tek hakimi oldu. Anadolu yakası ve Üsküdar'ın haracını uzun yıllar yedi. Bir zaman sonra yeni gelen başka bir kabadayı tarafından öldürüldü.

Piç Ardaş'ın sağ elinde baş parmak ve işaret parmakları kesikti.

Arap Hüsnü  

Arap Hüsnü İri yarı, gece insanın rüyasına girse korkutacak bir tipte bir insan, sağ kulağının kıkırdak kısmının olmaması, sol gözündeki perde ve çenesindeki çukurla tanınırdı ve korkunç görünümlü bir insandı.

Trablusgarp doğumlu, Tophane semtinin haracını toplar, inim inim inleten bir insan azmanıydı Arap Hüsnü.

Tophane civarında herkesi sindirmiş kendisinden çok genç olan külhanbeylerinde haracını yermiş bu semtte. İsmini duyurmaya başladığı zaman Salı Pazarı'nda iki kişiyi, Arap yapısı kaması ile öldürmüş fakat delil yetersizliğinden yakasını kurtarmış. Polis yakasına yapışmak için fırsat kollasa da Arap Hüsnü açık vermezmiş. Cumhuriyetin ilanıyla Arap Hüsnü'nün de sonu olmuş meclis kararıyla hudut dışı edilmiş.

Şık Manol  

Tokat doğumlu Şık Manol adlı kabadayı İstanbul kabadayıları arasında veya hayatında hiç adam öldürmemiş tek kabadayı diye bilinir. Çıkan kavgalarda ve düellolarda silah kullanmaz hatta hiç silah taşımazmış. Şık Manol sadece kafasını ve yumruğunu kullanarak haraç yemiş ve düşmanlarını alt etmiş bir kabadayıdır. Uzun süre İstanbul’un haracını yemiş.

Odesalı Kosti  

Yunanistan doğumlu, 'Odesalı' lakaplı Odesalı Kosti, Tünel'den Taksim'e kadar bütün mekanların haracını yiyormuş ve hiçbir ipucu bırakmadan kayıplara karışıyormuş. Başı sıkışınca da işgal polisleri sayesinde paçayı kurtarıyormuş. Yunan ve İngiliz İşgal kuvvetlerini arkasına almış ve İstanbul da yapmadığı rezaleti bırakmamış.

Odesalı'yı tanıtan sabit alameti ise; sağ kolunun iç kısmında eli kamalı bir kız resmi ve

sol kolunda iki çiçek ortasında bir haç ve 'm' harfi bulunan dövmeleri olmasıymış. 'M' harfi metresi Mari'nin adını simgeliyormuş.

Hiristo Anastadiyadis  

Çocukluğundan itibaren suç batağına bulaşmış olan Hrisantos, ağabeyi Koço ile birlikte tramvaylarda yolcuların para çantalarını kapıp kaçarak ve bazen de annesinin işlettiği genel eve gelen erkeklerin paralarını çalarak başladı.

İstanbul'un ilk seri katili Hrisantos, yaşı ilerledikçe şehir içinde ıssız yolda ölümle korkutarak yapılan soygunculuklar yapıp, etrafında dönemin ünlü haydutlarından organize bir suç çetesi oluşturur ve İstanbul da yapmadığı zulüm bırakmaz.

25 Mayıs 2021 Salı

İDAM CEZASI

Eski zamanlarda İngiltere de bir olay olur. Adamın biri cinayet işler ve yakalanır hapse atılır. Bir avukat tutarlar adama ve mahkeme başlar. İlk duruşmalarda avukat “Merak etme seni kurtaracağım” der.

Adam da avukatına güvenir ve mahkemeye çıkar. Birkaç celse sonunda mahkeme karar verir. Karar kasten adam öldürmekten idamdır. Adam doğal olarak avukatına kızar, köpürür. “Hani beni kurtaracaktın?” der.

Avukat “Sen merak etme. Bu daha başlangıç. Temyiz var. Başka seçenekler var. Seni kurtaracağım” yanıtını verir.

Dava temyize gider ama, mahkemenin verdiği idam kararı bozulmaz. Adam suçlu bulunur ve onaylanır. Adam idam olacak.

Avukatını çağırtır ve sorar: “Hani temyizde beni kurtaracaktın? Karar bozulmadı” der ve köpürür.

Avukat gayet sakin biçimde, “Dur daha, bu kararın gideceği yerler ve aşamalar var. Avam Kamarası’nda oylanacak. Seni kurtaracağım” der fakat umdukları gibi olmaz idam kararını avam kamarası da onaylar.

Dava meclise gider, ama orada da idam kararı onaylanır.

Daha sonra Lordlar Kamarası ve Kraliçe de idam kararını onaylar, adam artık idam edilecek, kurtuluş yok. Avukat her seferinde “Sakın korkma seni kurtaracağım.” Der fakat her seferinde de aksi olur, darağacı kurulur.

Adamı sehpaya çıkarıp boynuna ipi geçirirler.

Bu sırada avukatı ile göz göze gelen adamın öfkesi bakışlarına yansımıştır. Baş göz işaretleri ile “Hani ne der gibi.” Avukata sorar. Avukat ise hala son derece sakindir ve o da kaş göz işaretleriyle “Sakin ol. Hiç korkma, seni kurtaracağım.” Demek ister gibi müvekkiline göz kırpar.

Adamın ise artık umudu kalmamıştır daha inanmaz avukatına.

Cellat gelir, ipin ilmesini boynuna geçirir ve altındaki üzerine bastığı sandalyeyi talihsiz adamın altından çeker. Adam boynuna geçirilen ipte sallanmaya başlar.

Birkaç dakika sonra avukat birden adama doğru koşmağa başlar. Koşar, koşar, doğruca dar ağacında sallanmakta olan adamın yanına gider. Herkes olacakları merakla takip etmekteler.

Yanında beklemekte olan cellatı bir tarafa iter ve sallanan adamın yanına gelerek boynunda ki ipi keser yere düşürür ve ölmeden kurtarır.

Ortalık karışır, bu kez hem idam mahkumu hem de avukatı yakalarlar. Tekrar mahkeme etmeğe başlarlar.

Avukata neden böyle yaptığı sorulunca yanıtı şöyle olur:

“Bu adam idam edilecekti. Siz de onu idam ettiniz. Adamın ölüp ölmemesi sizi ilgilendirmez. Kanunda ‘idam edilecek’ diye yazıyor. ‘İdam edilerek öldürülecek’ diye yazmıyor. İdam gerçekleşmiştir fakat adam ölmemiş kurtulmuştur. Biz haklıyız, kazandık.” Der.

Mahkeme heyeti avukatın savunmasını haklı bulurlar ve adamı tekrar idam edemezler. Adam idam edilmiş sayılır ve sağ kalır. Kraliçe, avukatı akıllı davranışından dolayı kutlar ve her ikisini de af eder.

Bu olaydan sonra, ilgili kanun maddesi yeniden hazırlanır ve 'idam edilerek öldürülür' şeklinde düzeltilir.

19 Mayıs 2021 Çarşamba

KAÇANLAR SEVİNSİN

İran'da devrim olup Şah devrildiği zaman, Şah'ın korumalarından biri Erzurum'a kaçar ve bir kaç gün bir otelde kalır. Öyle bir raslantı olur ki ertesi gün 12 Mart Erzurum’un kurtuluş günüdür. 

Hava çok soğuk olmasına rağmen Dadaşlar Hükumet konağının önünde toplanmışlar, davullu zurnalı, bir şenlik, bir bayram havası içinde oynuyor, Erzurum’un düşmanlardan kurtuluşunu kutluyorlar. 

Şah'ın koruması da kaldığı otelden çıkmış  etrafı dolaşıyor. Ancak Ülkemize kaçarak geldiği için, sadece giydiği elbiselerden başka hiç bir giyeceği yok. O Mart soğuğunda gömlekçe sokakta  titreye titreye giderken, bu davullu zurnalı eğlenenlere rastlar ve merak edip bir Erzurumluya sorar;

 "Eğeee siz neylersiz burada böyle? Bu oynamak neyedir kardaş?"

Erzurumlu;

"Bugün Erzurum'u düşmanlardan temizlediğimiz gündür. Kurtuluş günümüzdür. Düşmanların bir kısmı öldü diğerleri de kaçtı gittiler. Buralar bize kaldı, kardaş" der Erzurumlu.

Soğuk iliklerine kadar işleyen İranlı, titreyerek Dadaşa bakar ve şöyle söyler:

"Ay gardaş siz neye sevinirsiz ki, bırakıp ta kaçan düşmanlarınız sevinsin." der.