SAYFALAR

9 Nisan 2022 Cumartesi

YAHUDİ MORRİS

1855 yılında Manisa’da fakir bir Yahudi ailenin üçüncü çocuğu bir erkek çocuk dünyaya gelir, esas ismi Moiz Eskenazi Morris. Morris dokuz yaşında kuşpalazı hastalığına yakalanır ve ölümle burun buruna gelir. Kanuni'nin annesi Hafsa Sultan adına Manisa’da yaptırdığı Sultan Darüşşifasında tedavi görerek Şinasi adında bir Türk doktor tarafından sağlığına kavuşturulur.

Taburcu olacağı zaman ailesinin hiç parası olmadığı için çaresizlik içinde hastane yetkililerine yardım etmelerini sıkılarak anlatırlar. Doktor Şinasi’nın da yardımlarıyla hiç para ödemeden Moris taburcu edilir. Çok mutlu olurlar ve ailesi Dr. Şinasi’ya, duydukları şükran borçlarını, onun ismini oğulları Morris'e vererek, isminin yanında artık onu iyileştiren doktorun ismi ile, yanı Şinasi ismini de ekleyerek çağırırlar ve Morris artık Morris Şinasi olur.

Morris Şinasi on beş yaşına gelince fakir olan ailesine yardım etmek için Yahudi mezarlığında bekçi olarak bir işe başlar. Bir gün başka bir Yahudi ailesi mezarlıktaki yakınlarını ziyaret etmek için gelir. Fakat bir türlü mezarın yerini bulamazlar. Morris Şinasi’den mezarın yerini bulmak için yardım etmesini isterler. Morris Şinasi okuma yazma bilmediği için yardımcı olamaz. Bu duruma sinirlenen Yahudi aile Moris’i yetkililere şikâyet eder ve Morris Şinasi işten kovulur.

Yeniden iş aramaya başlayan Morris Şinasi, henüz 15 yaşlarında iken yine Yahudi olan Garofolo isimli bir tütün tüccarının yanında iş başı yapar. Kısa zamanda patronunun gözüne girer. Çalışkanlığından dolayı patronu tarafından Mısır’a götürülür. Orada da gösterdiği başarılardan dolayı patronunun gözdesi olur.

Morris Şinasi 1890 yılında 35 yaşındayken Amerika’ya gitmeye karar verir. Patronundan borç aldığı 25 bin dolarla ABD ye gider. ABD’de, Şikago Beynelmilel Fuarında bir sigara yapıştırma makinesi sergiler. Bu makine oldukça ilgi görür. Burada kazandığı para ile hem Patronu Garofolo'ya olan borcunu öder, hem de bir iş kurabilecek kadar sermaye sahibi olur.

1903 te Morris Şinasi, Türkiye Manisa da çocukken kendisine yapılan iyilikleri unutmaz ve Amerikalı bir tüccar olarak Osmanlı devletinden tütün satın almaya başlar. Ege tütününü iyi tanır ve bağlantıları da vardır. Bu bağlantıiarı geliştirir. Kısa sürede önünde geniş ufuklar açılan Morris Şinasi, erkek kardeşi Solomon’u da Manisa’dan ABD ye getirterek, iş alanını iyice büyütür.

New York’ta Brodway 120, Sokakta SCHINASI BROTHERS COMPANY’ isimli bir sigara fabrikası kurar. Bu bina hala durmakta.  Kurduğu bu fabrikada Türkiye’den götürdüğü tütünleri işleyen Morris Şinasi, kısa zamanda Türk tütününden ürettiği sigaralarla üne kavuşur.

Türkiye’den özellikle Manisa ve Akhisar civarından aldığı tütünleri ve bu bölgeden götürdüğü usta ve kalifiye işçilerle yüksek kalitede ürün elde eder.

Artık büyük bir tüccar olan Morris Şinasi Selanik’te iş arkadaşının kızı ile tanışıp evlenir. Üç kızı bir oğlu olur Morris’in. Artık Morris Şinasi çok zengindir. Eşi için 52 odalı bir malikane yaptırdığı rivayet edilir.

Morris Şinasi Yunanistan’da bir basın toplantısı düzenler. Bir gazeteci, bir kâğıda sorusunu yazar ve Morris’e verir. Morris kâğıdı yanındakine verir ve;

Ben okuma-yazma bilmem sen oku. der.

Ardından başka bir gazeteci:

Okuma- yazma bilmeden bu kadar zengin oldunuz, bir de tahsilli olsanız kim bilir ne olurdunuz? der.

Morris Şinasi,
İyi bir mezar bekçisi olurdum! cevabını verir.
Morris Şinasi, 1916 yılında şirketinin tüm haklarını Amerikan Tabacco Company’e satar ve iş hayatından çekilir. Sonraları arkadaşı Philip ile birlikte başka bir şirket kurar ve işletmeleri için çocuklarına verir. O şirket şu anda dünya devi olan ’Philip Morris Company’ dir.

Aslen Manisalı Yahudi iş adamı Morris Şinasi memleketi Türkiye’yi, Türk Doktoru Şinasiyi ve Türk kültürünü hiç unutmaz, unutamaz. Amerika’da yaptırdığı evini dahi Türk sitilinde yaptırır, içini de Türk şark tarzında döşetir. Geçmişine bu kadar düşkün olan Morris Şinasi vefa borcunu da hiç unutmaz. Ben şu anda çok duygulandım gözlerim yaşarıyor.

Sene 1928, Morris Şinasi memleketi, doğup büyüdüğü yer olan Manisa’ya gelir. Çocukluğunda çektiği hastalığı ve gördüğü vefa borcunu ödemek için bir milyon dolarlık bir bütçe ayırarak, 800 bin dolara bir çocuk hastanesi yaptırır; Morris Şinasi Çocuk Hastanesi. Bu hastaneye ait çok geniş araziler satın alır. Çocuklar taze besinler ile beslensinler diye inek, koyun, keçi, tavuk gibi hayvanlar ile sebze meyve yetiştirilen çiftlikler kurar bu arazilerde. Bütün bu ayrıntılar bizzat Morris Şinasi adında ki bir Yahudi tarafından düşünülür ve yapılır. Daha bitmedi, geriye kalan 200 bin dolarla da devlet tahvili alarak; bu tahvillerin getirisi olan 33 bin dolar her yıl iki taksit halinde Morris Şinasi Çocuk Hastanesine gönderilir. Morris Şinasi kurduğu bir vakıfla hastanenin geleceğini de garanti altına alır. Chemical Bank Of New York’u da mutemet tayin eder, üç yılda bir, kurduğu vakfın mütevelli heyeti ABD den Türkiye’ye gelerek, Manisa’da hastaneyi ziyaret eder ve yapılan işleri yerinde denetlerler. Karşılığında hastane için dolarlar verirler Türkiye ye.

Teşekkürler Morris Şinasi. Belki de Türk olduğun için gurur duyuyordun. Eserlerin yok edilse de Türk milleti seni bağrından kopan bir parça olarak asla unutmayacak. Toprağın bol olsun. Işıklarda uyu, ey güzel insan. Sen bu dünyada layıkıyla yaşadın, öbür dünyada da öyle yaşa. 

Şimdi gelelim asıl meseleye; Manisa Net Gazetesinin haberine göre bu hastane, yanı Morris Şinasi'nın yaptırdığı hastane 2018 yılında kapatılmış ve Manisa Şehir Hastanesine taşınmış. Eğer gerçekse çok yazık. Bunu insanın vicdanı kabul etmez. Bu büyük bir ihanet olur.

Manisa Şehir Hastanesinin yapılmasıyla birlikte Morris Şinasi Uluslar arası Çocuk Hastanesi ne yazık ki kapatılmış ve şehir hastanesine taşınmış. Hastane şu an çalıştırılmıyor. Morris Şinasi’nin vakfettiği ve 90 yıldır Manisa için vakfedilen para Manisa Morris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hastanesine kalmalıdır. Aksi halde Manisalılar için harcanan bu fon iptal edilecektir. Çünkü bu fonu kuran Morris Şinasi’nin vakfettiği paranın şartlarından birisi de, hastanenin kapatılması durumunda, bu yıllık gelir 174.000  dolar  Amerikan hazinesine aktarılacaktır. Yetkililerin buna çok acil bir çözüm bulması gerekir. Moris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hastanesi çocuklar için hizmet vermeye devam etmelidir.

Manisa'nın Net Gazetesi https://www.manisahaberleri.com/manisa/moris-sinasinin-hayati-ve-kapatilan-cocuk-hastanesinin-akibeti-h93316.html

3 Nisan 2022 Pazar

YAŞANMIŞ BİR OLAY


Eskiden A.B.D de işsiz bir genç, otomotiv sanayisinin öncüsü ünlü iş adamı Henry Ford'un bürosuna gider, iş için baş vuruda bulunmak ister. Sekreter sekiz ay sonraya randevu verir. Randevu saatinde sekreterin yanına giden genç; Henry Ford ile randevusu olduğunu hatırlatır.

Sekreter: "Ford şu an dışarı çıkıyor." der.

Henry Ford gelir, kapının önünde ki arabaya binerken, kendisini orada bekleyen genci görür ve yanına çağırır, ikisi birlikte arabaya otururlar. Araba hareket eder ve onlarda birlikte giderler. 

Yol boyu hiç konuşulmaz. Bir süre sonra bir meydanda araba durur. Henry Ford arabadan inip büyük bir mağazaya doğru yürümeğe başlar. Bu genç delikanlıyı da yanında götürür. Yanı ikisi birlikte giderler. Kapıdakiler ve mağaza yetkilileri Ford´u ve bu genci büyük bir saygıyla karşılarlar. Birlikte mağazayı gezdikten sonra, aynı gün aynı şekilde beş büyük mağazayı daha gezerler ve ardından tekrar aynı arabayla geri dönerler. 

Genç daha fazla dayanamaz;
"Sayın Ford, benimle iş görüşmesi yapmayacak mısınız?" diye sorar.
Henry Ford;
"Ya demek öyle? Pekiyi o halde!" der ve Ford arabayı durdurur, g
encin inmesini ister. 

Genç arabadan indikten sonra Ford oradan hızla uzaklaşır. Orası şehirden uzak tenha bir yerdir. Gencin cebinde ise hiç para yoktur. Sinirli bir şekilde söylenerek yürümeye başlar. Neden sonra kan ter içinde evine gelir. Bir taraftan da düşünür: Mutlaka Ford kendisine bir ders vermek istedi, ama ne? Günlerce düşünüp gizli mesajın ne olduğunu çözmeye çalışır.

Genç adam bir gün Henry Ford'un kendisine verdiği mesajı çözer ve hızla yerinden kalkar: Ford´la ilk ziyaret ettikleri o büyük mağazaya bu sefer yalnız başına gider. Genci gören mağaza sahibi ve yetkilileri genci ayakta karşılarlar. Büyük bir saygı ve iltifat gösterirler. Her sorusuna sanki karşılarında Henry Ford varmış gibi nezaketle cevap verirler.

Genç mağaza yetkililerine;
"Ürünlerinizi pazarlamak istiyorum." der.

Mağaza yetkilileri;
"Buyurun istediğiniz kadar alın, satın, parasını sonra ödeyin!" derler. 
Genç aynı şekilde diğer beş mağaza yetkilileriyle de anlaşır.

Bundan büyük yardım mı olur bir insan için? Sonra, tutun tutabilirseniz. Delikanlı 5 yıl içinde A.B.D´nin en iyi iş adamlarından biri olur. 
''Eh Ford'u bir ziyaret edeyim de kendisine teşekkürlerimi sunayım artık!'' diye düşünür.

Gidip Henry Ford'un sekreterinden tekrar randevu almak ister. Sekreterden aldığı cevap çok enteresandır:
-Buyurun efendim, Henry Ford sizi bekliyor. 

Henry Ford delikanlıyı kapıda karşılar ve ona şunu söyler;

"Aynı yerde arabadan indirdiğim ne ilk kişisiniz, ne de son. İçlerinden bir tek sen mesajımı anladın. O günden beri, hayranlıkla seni takip ediyordum!" der.

Hayatta karşılaşılan en ufak şeyler bile dikkatle takip edilmeli ve karşılaşılan olaylar iyi düşünülerek analiz edilmeli. İnsanoğlu hiç ummadığı yerlerde kim bilir ne büyük fırsatlar kaçırmış olabilir.



27 Mart 2022 Pazar

ORHAN BORANLI YILLAR

1960-70 lı yıllarda TRT radyolarında ve Televizyon ilk yıllarında çok esprili efsane bir adam vardı, Orhan Boran. Anlattığı fıkraların çoğuna hayalı olarak kayınçosunu karıştırır, ondan da bahsederdi. Bir de onun meşhur Yukı si vardı. Elinde beyaz bir mendil tutar, envayi çeşit fıkralar anlatır, hatta kendisini de fıkralara karıştırır, kendi başından geçmiş gibi, milleti gülmekten kırar geçirirdi.

Her neyse böyle nükteli insanlar günlük yaşam hayatlarında da bazen nükteli olaylarla karşılaşırlar. 

Bir gün Orhan Boran’ı bir program nedeniyle Ankara Radyosuna davet ederler. Orhan Boran İstanbul dan biner uçağa ve Ankara Esenboğa da iner. Saatine bakar ki programın başlamasına çok az bir zaman var. Hemen koşar bir taksiye biner ve “Beni Ankara Radyo Evine götür.” Der şoföre.

“Yok ağabey! Kusura bakma. Birazdan radyoda Orhan Boran programı başlayacak, ben onu izleyeceğim, sen başka taksi ile git.” Der şoför.

Bu cevap Orhan Boran’ın çok hoşuna gider, keyiflenir, fakat bir taraftan da programa geç kalıyor, gitmesi lazım.

“Kardeş buradan Radyo evine taksiler kaç lira alır?” diye sorar. Taksici; “10 lira ağabey.” Diye cevaplar.

Orhan Boran “Ben sana 50 lira veriyorum, hadi götür!” deyince,

50 lira o zamana göre çok iyi para tabi.

Şoför; “Atla ağabey, kim takar Orhan Boran’ı.” Der.

Belki olay gerçekten olmamış veya olmuşta olabilir. Fakat Orhan Boran öyle anlatıyor.

*********************************

Bir de kayınçosuyla konuşuyor. Kayınçosu ona anlatıyor;

“Ağabey yeni bir ilaç çıkmış, susuzluğu ve harareti anında yok ediyormuş. Çok mucize bir ilaç Çölde yaşayan insanlar ve turistler için yapılmış çok harika.”

Orhan Boran da soruyor; “Peki nasıl bir ilaç bu?”

“Valla küçük, beyaz, hap şeklinde, bir kutu içerisinde ve kutuda 30 tane var.” 

Orhan Boran tekrar soruyor;

“Peki nasıl kullanılıyor?”

Kayınço cevap veriyor;

“Ağabey susadığın zaman, bir büyük bardak soğuk su içerisine bu haplardan bir tane koyup iyice eridikten sonra içeceksin. İnsanda hiç hararet bırakmıyormuş.”

********************************
Orhan Boran aile büyüğü olarak kayınçosuna kız istemeye gidecekler. Bakar ki kayınçonun ayakları çok kokuyor, yanında durulmuyor, çoraplarını değişmesini söylüyor. "Kirli ve kokan çoraplarla kız istemeğe gidilmez" diye uyarıyor. 

Kayınço da yeni çorap alıp ayağına giyiyor ve kız istemeğe gidiyorlar. Kayınçonun ayağı yine dayanılmaz bir şekilde kokuyor.

Sonra geri gelirlerken Orhan Boran Kayınçoya soruyor; “Ne oldu, çoraplarını değişmedin mi?”

Kayınço cevap veriyor; “Ağabey ben seni dinlemez olur muyum? Değiştim, yeni çorap giydim fakat eski çorapları da ceketimin cebine koydum.” Diyor.