SAYFALAR

11 Nisan 2023 Salı

AH MÜJGAN


Bu şiiri ben yazmadım. Kim yazdığını da bilmiyorum. İnternette bir defa rastladım, çok aradım, orada da yazanı bulamadım. Tek anladığım şey çoook harika yazmış. Çok hoşuma gittiği için sahibinden habersiz yayınlayacağım. Özür diliyorum.

AH MÜJGAN!

Çok arada kaldık biz,
Kendimiz olamadık.
Tespih elimize,
Malboro ağzımıza yakışmadı.

Fes kafamızda,
501 kot pantolon kıçımızda
O Amerikalı kızda ki gibi durmadı.

Western filmlerinde
Ezilen Kızılderililere ağlayıp,
Mavi ceketlileri tuttuk.
Ne solcu olabildik,
Ne sağcı,

Das kapital, okumak için çok uzundu,
Zaten okumayı hiç sevmedik.

Devrim türkülerinin ezgisini tutturamadık,
Bıyığı aşağı bırakmakla olmadı,
Milliyetimizi Araplaştırdık...
Dinimizi Arapça okuduk
Ayetleri anlamadık.
Dünyada anlamadığı bir dilde dua eden başka bir millet var mı? Bilmiyorum.
Hoş millet miyiz?
Onu da bilmiyorum.

Teknoloji çağına yetişemedik,
Bırak matbaayı,
Bilgisayarın tuşuna da,
Yirmi yaşımıza da
Aynı gün bastık.
Cep telefonunu kemerlerimize astık,
Kazağı pantolonun içine.

Çok aralarda kaldık biz.
Toprak ağalarını demokrat,
Kapitalistleri yatırımcı sandık.
En büyük yalanı söyleyene daha çok inandık,
Camide iken 'Uydum imama' derken, biz her yerde imama uyduk.

Laikliğin ne demek olduğunu
Bizi okumanın, eğitimin kurtaracağını anlamadık.
Parayı kazanmak kolay sandık;
Bankerlere, Jet Fadıla,
Çiftlik banklara,
En son kriptocuya kaptırdık.

Çok arada kaldık biz.
Kural koyduk, bozduk,
Anayasa yaptık, uymadık
Üniversiteleri haşat, liyakatı madara,
Bakara’yı makara ettik.

İmamları YÖK’e
Milli güreşçiyi bankaya atadık,
Okul yaptık, eğitim yapmadık,
Yol yaptık çöktü.
Köprü yaptık geçmedik,
Yine de parasını ödedik.

Devletin elektriğini,
Tekelini,
Limanlarını,
Barajlarını,
Fabrikalarını,
Kaz dağlarını bile sattık.

Devletin malı denizdi,
Dezenfektan satmayan kerizdi.

Zaten ortada kaldıydık,
Bir kanal eksikti arada,
Onun da Projesini hazırladık
Yakında yüzeriz kanalda.

Leblebi tozu vardı bir zamanlar,
Pudra şekerine nasıl geçtik?
Hiç anlamadık,
Ve hiç sormadık,
Acaba bu hayatı,
Kendimiz mi seçtik?

Diyeceğim ama diyemiyorum.
Kurtulmak için biri söylemiş işte;
'Muhtaç olduğun kudret
Damarlarındaki, asil kanda mevcuttur' diye..

Bence uyan artık,
Yoksa çok geç kalacaksın.
Kendini kurtaracak başkasını arama,
Seni yine,
Sen kendin kurtaracaksın...

28 Mart 2023 Salı

SAİTİ NURSİ

"Fetullah Gülen Sait Nursi nin öğrencisi ve son temsilcisidir. Nurcular, Süleymencılar, Nakşibendiler, Aczimendiler vs. okullarında asla Kur’an okutmazlar. Nur külliyatlarını Kur’an yerine kor, Kur’an diye okurlar ve okuturlar. Çünkü Saiti Nursi kendi kopya kitabını, Allahın kitabı Kur’ana eş koşmuştur. 

"Derin devlet dediğimiz kişilerde geleneksel ve mezhepsel İslam anlayışlarını bu düşüncelerle birleştirip, kendisini peygamber yerine koyup kutsallaştırmış, tapan, inanmış kadroların ta kendisidir." diyor Alman araştırmacı yazar Hans Von Aiberg. Saiti Nursi İngilizler tarafından çok iyi yetiştirilmiş, Türkiye Cumhuriyetinin din yoluyla yıkılacağına inanmış bir ajandır.


Kürt devleti kurmak için İngilizler tarafından desteklendiği ve eğitildiği kanıtlanan,1899 yıllarında PKK nın temelini  atan, FETO nun fikir babası ve önderi olan, yazdığı Risale-i nur kitaplarında güya İslamiyeti anlatan ve bunların Bitlis mağaralarında kendisine vahiy yoluyla geldiğini iddia eden, 2. Abdulhamit tarafından yazdığı risalelerin Meşved Yahudilerine ait din kitaplarından derlendiği tespit edilerek, tımarhaneye kapatılan bir yalancı, Şeyh Sait ile birlikte hareket ederek Türk Devletini yıkmak isteyen bir isyankar, Said Okur. (Saidi Kürdi,  Saidi Nursi) ‘in ismi Güneydoğu da Türk okullarına verilmektedir. 

Bu adam kimdir? Kimin nesidir? İsmi kim tarafından Güneydoğu İllerimizde ki okullara veriliyor? Buna kadar isim bulamadılar mı?

Yalancı, Müslüman bile olmayan, meczup insanlar, din adamı kabul ediliyor ve yazdığı sahte dini eserlere itibar edilip, ilk olarak 2014 te Diyanet Yayınları, onun eserlerini basıyor. Fikirleri din diye gençlerin beyinlerine sokuluyor ve buna da herkes göz yumuyor. Seyirci kalıyor.

Bitlis'in Hizan ilçesi İsparit nahiyesinin Nurs köyünde, dünyaya geldi. 1878 yılında doğduğu tahmin ediliyor. Esas adı Sait Okur dur. Babasının adı Abdullah Mirza, annesinin adı ise Nuriye'dir. "Bizler Kürtçülüğün temellerini attık, sizlerde inşa edersiniz!" dedi ve 23 Mart 1960 da Şanlıurfa da öldü.

Risale-i Nur'un yazarı Saidi Kürdi 2.Abdülhamid tarafından akıl hastanesine kapatıldı. Sebebi ise Said'i Nursi’nin Bitlis mağaralarında Risalelerin gökten vahiy ile kendisine geldiğini ileri sürmesi ve yalancı olmasıdır. Tabiki bu koca bir yalandır. Abdülhamid Saidi Nursi iddialarının araştırılmasını ister. Araştırma sonucunda yazdığı Risalelerinin İran’daki Meşved Yahudilerinin kutsal kitabı Tevrat'tan aldığı ortaya çıkar ve Saidi Kürdi akıl hastanesine kapatılır. Saidi Kürdi hem Osmanlı, hem e Türkiye'ye isyan eden Şayh Sait ile beraber çalışmış isyanları desteklemiştir.

FETÖ'nün devlete sızmadaki fikir babası Said-i Nursidir. Risalelerinde Atatürk'e ve silah arkadaşlarına çeşitli hakaretler edip 'deccal, süfyan, mülhid, mürted, habis, firavun, zındık, mason, münafık' diyerek saldırmıştır. FETÖ bataklığını besleyen ana damar Said-i Kürdidir. Saidi Kürdi Nur cemaatleri adı altında farklı kollarda ve isimlerde hala daha aktiftir ve faaliyetler göstermektedir. Bu cemaatler yasaklanmadıkça Nurcular Devlete başka isimler altında sızmaya devam edecektir. Said-i Kürdi Kurtuluş Savaşında bölücü Kürt Teali Cemiyeti ile işbirliği yapmıştır.

Saidi Nursi, kendisini Müslüman olarak tanıtmağı başarmış ve herkesi kandırıp, kurtuluş savaşından önce ki yıllarda Enver Paşa'nın isteği ile gönüllülerden oluşan 4-5 bin kişilik milis teşkilatı kurulmuş. Bu kurulan kuvvetlerin başına Miralay rütbesi ile Saiti Nursi komutan olmuş. Van, Muş ve Bitlis'te Rus birlikleri ve Ermeni çetelerine karşı güya savaşmış. Ancak bu savaşların hiç birinde başarılı olamamış, Ermeni çeteciler, Osmanlı Askeri Birliklerine baskınlar yapıp, top bataryalarını bile ele geçirmiş, Osmanlıya, Türk askerine, Türk halkına ve Kürt halkımıza karşı kullanmışlardır.

Asıl ismi Said Okur olup, sonradan Saidi Kürdi, İstanbul’a gidince Saidi Nursi adını kullanmaya başlamıştır. Said-i Nursi'nin müritleri bekardır. Fetullah Gülen de hiç evlenmemiş bekardır. Bunlar hiç evlenmez kadını şeytan olarak görürler. Kadını şeytan olarak görmek ise Zerdüş inancından gelir. Onun için cemaatlerde çok sayıda tecavüz ve cinsel suçlar işlenir. Ve dolayısıyla bu adamın ne millet olduğu de belli değildir.

Saidi Nursi, Kürtler lehine Türk nüfusunu azaltmak için evlenme yasağını Türkler arasında yaymaya çalışmıştır. Risale-i Nur bugün Kur'an yerine cenazelerde ve mezar başında okunuyor ve kutsal sayılıyor. Bunlar resmen paralel din icat etmişlerdir ve esas din hükümlerini boşa çıkarmışlardır.

Devlet tarafından gerçek yüzü ifşa edilmiş birinin peşinden niye gidilir? ATATÜRK düşmanı ve en basit dini konularda bile bilgisi olmadığı için mi? Said-i Nursi ABD gibi emperyalist devletlere çalışmıştır. Papa'ya mektup yazması ve papanın cevabi mektup yazması bu sebepledir.

ABD övmesi de bu faaliyetlerinden dolayıdır. Fetönün dinler arası diyalog planının arkasında ise aslında Saidi Nursi'nin fikirleri vardır. Dediğimiz gibi Fetö ne ise şu anki Nur Cemaati ve Saidi Nursi de odur, farkı yoktur.

Fetö İmamı Adil Öksüz'ün tezide dinler arası diyalogtur. Atatürk Saidi Nursi ve Risale-i Nur konusunda da uyarmıştı.

Atatürk'ün Mecliste söylediği bu sözler Saidi Kürdinin 1925 te yazmaya başladığı ve 24 yılda tamamlanan Risale-i Nur Kitaplarıyla ilgiliydi. Atatürk düşmanı Fetö-nurcu taraftarı Fetöcü tarihçiler bu konuşmayı Kur'an'la ilişkilendirmiştir. Halbuki Kur'anla alakası yoktur. Zira Atatürk KİTAP demiyor, KİTAPLAR diyordu. Risaleler ise 14 cilttir ve esasında Yahudi din adamlarına aittir, bunları kast ediyordu.

Atatürk'ü yıllardır bu şekilde karaladılar. Atatürk’ü din düşmanı gösterdiler. Bakın kimler ne diyor? Acaba niçin neden diyor? Yazar @yusufkrc70

"Sait Nursi’yi değil, imanınızı kurtarın" isimli yazısında Sait Kürdinin Gülen’in hocası olduğunu belirterek Aytunç Altındal’ın kendisine Sait Kürdi'nin Vatikan’a gömüldüğünü söylediğini yazdı. Atatürk, sadece Türk Milletinin menfaatini düşündüğünden Türk'e zarar vereceğini bildiğinden tarikatları yasakladı. Ancak ülkenin son 70 yılında siyasiler bir kaç oy için cemaatlerin tezgahından geçti. Netice 15 Temmuz oldu ve daha da çoğalarak aynı tehlike devam etmektedir. ALINTI








 

24 Mart 2023 Cuma

DAMAT RÜSTEM PAŞA



Bosna’da domuz çobanlığı yapan bir babanın oğludur. Bazı kaynaklarda Sırp olduğu söylenir. Babası vergisini ödeyemeyince çiftlik ağası küçük Rüstem’i babasından alıp Osmanlı’ya devşirme verir. Osmanlı Sarayına iç oğlanı olarak girer. Hırpani giyimle gelen kirli bir çocuk tez zamanda şans yüzüne güler ve zengin olur.

Sarayda Kanuni Sultan Süleyman’ın elindeki bir şey pencereden düşer. Padişahın yanında bulunan aveneleri düşen eşyayı yere düşmeden yakalamak için çapalarken aşağıdaki Genç Rüstem sıçrayarak havada yakalar ve bu hareketiyle padişahın gözüne girer. Artık şans hep ondan yanadır.
                                                                           
Paşa olduğunda Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ı alarak damat olmağı çok ister. Bu durumu sezen ve Rüstem Paşa’yı kıskanan diğer paşalar onun cüzzamlı olduğu dedikodusunu çevreye yayarlar. O yıllarda kan tahlili laboratuvarları olmadığı için cüzam hastalığını bit ile test ederler. Eğer üzerinde bit çıkarsa cüzzamlı değildir, bit çıkmazsa cüzamlı olduğuna inanırlar. Çünkü bitler cüzzamlı insana yaklaşmazmış.

Rüstem Paşa Kanuni Sultan Süleyman’ın kızına talip olunca sarayda soyundurulur ve üzerinde bit aranır. Kaftanının yakasında bir tane bit bulunur ve cüzzamlı olmadığı anlaşılarak padişahın kızı Mihrimah Sultan ile evlendirilir. Bazı kaynaklara göre de bit olmadığı halde Rüstem Paşa üzerini arayan adamı tehdit ederek bit olduğunu söyletir.

Bu durumlara şahit olan şairin biri de şöyle der;

“Olursa bir kimsenin bahtı kavi talihi yar,

Gün gelir ki kehlesi bile işe yarar.” 

Kehle bit demektir. Bir kimsenin şansı olur talihi yaver giderse, gün gelir biti bile işe yarar. Demek istemiş şair.

Bitin kerameti bu kurnaz Sırp’ı sadrazamlığa kadar götürür. 

Rüstem Paşa’nın talihi güldüğü başka bir şey daha var, sarayın şeytanı kaynanası Hürrem Sultan ile omuz omuza verip Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi dahil bir çok olayda işbirliği yapması ve Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü başlatması. 

Hürrem Sultan sarayda gücünü gösterirken Rüstem Paşa Osmanlı için vergi toplayanlardan, iş yapan iş adamlarından, şeytanın bile aklına gelmeyecek yerlerden Besmele ile sakalını sıvazlayıp “sakal” yani rüşvet alması. O kadar çok rüşvet topladı ki, küp küp altınları saklayacak yer bulamıyordu.

Dikkat çekmemek ve Osmanlı gelirinden çaldığı paraları aklamak, sarayın gözünü boyamak için camiler, külliyeler, köprüler yaptırıyordu. Rüstem Paşa Cami, Mihrimah Sultan Cami en bilinenleridir. Ola ki Kanuni huzura çağırıp “Şu şu yerlerden niye rüşvet aldın?” diye sorsa:

“Almaya aldım ama o paraları cami yapımında hayır hasenat işinde kullandım.” Diyordu.

Bitli Rüstem Paşa da her hırsız gibi çaldığı paraları yiyemeden daha 61 yaşında iken öldü. Ölmeden önce kendi dışkısını karıştırıp içinde altın aradığı söylenir. Küpler dolusu altınları ile Kanuni’den daha zengin olduğunu söyleyenler bile vardır. 

Ama neyine yaradı. Şimdi kendisini kimler aklına getirip yad ediyor? Hiç kimse! Çalmak veya başkasının hakkını almak kimseye fayda sağlamaz. Bunu herkes anlayabilse bütün kötülükler kendiliğinden silinip gidecek.