SAYFALAR

27 Aralık 2016 Salı

YENİ YIL MESAJİ

Değerli arkadaşlarım; yeni yıla girmeden önce affınıza sığınarak sizlere bir şeyler hatırlatmak  istiyorum. Lütfen söyleyeceklerimi biraz düşünün. Yeter ki niyet ve yaklaşımınız iyi olsun. Sakın bana “Aaaa nasıl olur?” deyip kızmayın. Gerçek bu!
1917 de Rusya da iki gurup vardı: A-Bolşevikler, B-Menşevikler. Dünyada bölünerek yok olan veya özgürlükleri giden bütün ülkelere  bakın hep böyle guruplara ayrılmışlardır.
Sonuçlarını hepimiz biliyoruz.
Şimdiye kadar ki tecrübelerimden anladığıma göre; Ülkemiz Türkiye yi önce iki guruba  ayırdılar ve dıştan yönettiler: A- SOLCU , B- SAĞCI,

A- SOLCU lar üç çeşitti:

1) Halkı kurtaracaklarını söyleyerek Ülkeyi parçalayıp yıkmak isteyenler,
2) Sadece kolaydan zengin olmak için bu yolu seçenler,
3) Bilmeden veya korkudan Onlara takılıp destek verenler,

B- SAĞCI lar da üç çeşitti:

1) Müslüman görünerek halktan destek alıp Ülkeyi yıkmak isteyenler,
2) Kolaydan zengin olmak için kendini öyle gösterenler,
3) Bilmeden veya korkudan Onlara destek verenler.

Bunlardan bir şey elde edemediler. Sonra yine ikiye ayırdılar: A- ALEVİ, B- SÜNNİ.

Sonra tekrar ikiye ayırdılar: A-KÜRT, B- TÜRK Sonra yine büyük bir ihtimalle: A- ERMENİ, B- TÜRK diye ayıracaklar ve bu böyle devam edecek.

Anlayacağınız bir ülkenin yıkılması için iki düşman gurup oluşturulur. Biz de de aynen öyle yapmışlar, bizleri de ‘fakir halkı kurtaracağız, faşizme hayır’ diyerek en büyük faşistlik yapmışlar veya ‘din elden gidiyor, kurtaracağız, vs.’ diye kandırarak bizim gençlerimizi birbirine öldürtmüşlerdir. Hatta karışıklık yaratmak için bazen kendi taraflarından da öldürtüp öbür tarafın üzerine atmışlardır. Her iki gurubunda 1. ŞIK ların yolları ilerde birleşir ve aynı yere çıkar. 1. ŞIK tan olanlara hiç bir sözüm yok. Onlar öyle şartlanmışlar, Ülkemizi yıkabileceklerini sanıp aynı yolda devam ederek kendilerini helak edeceklerdir. Eğer 1. ŞIK tan değilseniz, hangi guruptan olduğunuz o kadar önemli değil; sizlere düşen kendinizin hangi şık tan olduğunuzu anlamak ve ona göre hareket etmemiz çok önemlidir. Dikkat ederseniz ikisinin de 3. şık ta olanlar çoğunluktadır. Bu güzel Ülkemizin yıkılmasını istemiyorsanız, aklınızı kullanıp ona göre hareket etmeniz gerekir. Bugün kü durum hatır gönül meselesinden çıkmıştır. Çünkü başka bir şey değil, mevzubahis vatanımızdır. Düşününüz ve sadece kendiniz biliniz. Siz hangi şıktan sınız? Şimdiye kadar peşinden koştuklarınız size ne kazandırdı? Bir çokları bir hiç uğruna, ya öldü ya da cezaevlerine girdiler. Hala daha da o kurtaracakları Ülkelerinin ne olacağı belli değil. Bu kadar sene de hani vatanı kurtarmak isteseler kurtarmazlar mıydı? Anlayın ki kandırıyorlar.

Hepinizin 2017 yılını kutlar; mutlu, kutlu, acısız, barış dolu daha nice hayırlı yıllar geçirmenizi dilerim. Allah hepimizin kalbine göre hayırlısını versin. 

21 Aralık 2016 Çarşamba

EMEKLİ

Genç yaşta emekli olan bir albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, komşu bakkala gider ve:
"Sana ayda 200 lira maaş vereyim ve seni her gün denetleyim!" der.
Teklifi cazip bulan bakkal, 'hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım' diye düşünerek hemen kabul eder.
Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 de başlar, gece saat 21.00 e kadar bakkal dükkanını denetlemeğe devam eder.
Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir ve;
"Albayım, al şu 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!" diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay o cıvar da ki, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifle işe başlar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozarlar.

Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylarca sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Baş üstüne” diyerek yerine getirir.

Olanlara bir türlü anlam veremeyen albay:
"Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı benden sıkıldı. Seninle gayet iyi anlaşıyoruz. Sen hiç sıkılmadın. Bu başarımızın sana göre sırrı ne?" diye sorar.
Manifaturacı esas duruş gösterip cevap verir:
"Albayım, ben de emekli başçavuşum."

19 Aralık 2016 Pazartesi

MEYHANECİ

Of'lu hoca bir Cuma namazından önce vaiz verirken içki içenleri fena azarlar:
- Paranızı boşa harcıyorsunuz !
- Kim kazanıyor?
- Meyhaneci.
- Düşünün bakalım..
- En büyük dükkan kimin?
- Meyhanecinin...
- En güzel ev kimin?
- Meyhanecinin...
- Ya en güzel araba? -
- O da Meyhanecinin.
- Meyhaneciye bu paraları kimler veriyor?
- Ha sizin gibi kafasızlar.
- Sizlerin hiç bir şeyiniz var mı? Yok.

- Kazandığınız paraları götürüp kime veriyorsunuz?
- Meyhaneciye!
- Sizin sırtınızdan kim para kazanıyor?
- Meyhaneci !

Aradan 2 hafta geçer.  Hoca yine vaaz verirken cemaatin içinden bir adam ayağa kalkar. Koşarak hocanın yanına gider ve ellerine sarılıp öperek:
- Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu. der.
Hoca memnun olur:
- Aferin din kardeşim, içkiyi bırakmanın mükafatlarını daha ahirette de göreceksin!


 Adam düzeltir:
"Hocam yanlış anladın. Ben içkiyi bırakmadım, bir MEYHANE AÇTIM." der.


15 Aralık 2016 Perşembe

DUA


Bir sofu değirmene buğday götürdü.
Değirmenci :
"Şimdi zamanım yok. Öğütemem." dedi.

Sofu :
"Şimdi buğdayımı öğütmezsen; sana, değirmenine ve eşeğine bela gelmesi için beddua ederim!"

Değirmenci :
"Senin her duan kabul oluyor mu?" diye sordu sofuya.
Sofu :
"Evet." dedi.

Değirmenci :
"Öyle mi? Öyleyse dua et de buğdayın öğütülüp un olsun bakalım." dedi.

14 Aralık 2016 Çarşamba

DÜNYA CÜZELİ

Bir Profesör, hastanede öğrencileri ile dolaşıp hastaları kontrol ederken, bir taraftan da öğrencilere açıklamalar yapıyormuş. 

Yatmakta olan Karadenizli bir hastanın yanına gelmişler. Profesör kendinden geçmiş vaziyette yatan hastayı göstererek anlatmağa başlamış. 

"Bakın yüz rengi sarıya dönüşmüş. Gözler iyice içeriye doğru çekildiği için burun daha sivri görünüyor. Yanakları çökmüş. Kaslar tepki veremediğinden yüzünde ki ifade anlamsız. Ölüm sendromu kendini göstermeğe başlamış ve çene aşağıya doğru sarkmış. Bu durum hastayı çok daha çirkin gösteriyor." derken;

Karadenizli hasta da bu söylenenleri öğrenciler gibi can kulağı ile iyice dinliyor ve yerinden dikilmeye çalışarak profesöre şöyle diyor:

"Sen sançim dunya cuzelisun da.."

13 Aralık 2016 Salı

DİLEĞİM

Dünyada güvenilecek kimse kalmamış, herkesin konuştuğu bana yalan geliyor. Dikkat edin; siyasetçiler, millet vekilleri, askerler, polisler, akademisyenler, hakimler, savcılar, öğretmenler, dünyada ki bütün devletlerin başkanları, kim konuşursa “Terör hedefine ulaşamayacak. Terörü lanetliyoruz. Kahrolsun terör. Vs.” diye mesajlar veriyorlar. Peki öyleyse kim yapıyor bu terörü? 

Dün yine gencecik 44 Polis Memurunun şehit olması ne demek? Anlaşılıyor ki teröristin beynini yıkayıp toplulukta patlatıyorlar, sonradan onlar da insanlara katılıyor ve normal insanlar gibi, onlarla birlikte kınıyorlar. Öyle ya ne bileceksin, bilsen bile ben terörist değilim diye seni suçlu çıkaracak. Yahut ta beyinlerini yıkayıp canlı bomba yaptıkları o zavallı insanları kast edip kınama yapıyorlar. Gözünüz aydın terör Türkiye de hedefine ulaştı bile. Ey şanlı Türk Milleti size iyi uykular. Artık tarihte ‘Türkiye’ diye bir şey kalmayacak. Bir takım suni gündemler yaratılarak herkes kandırılıyor. Millet te uyku hapı gibi yutup uyuyor.

Osmanlı İmparatorluğu nasıl yıkıldı? Siz hala daha ‘padişahlar ülkeyi sattılar’ diye mi biliyor sunuz? Açın tarihi burnunuzun dibinde internetten okuyunuz. Ülke yıkılmağa doğru gittiğini anlayan vatan severler ülkeyi kurtarmak için TEŞKİLATI MAHSUSA yı kurmuşlar ve canları pahasına kurtarmağa çalışmışlar. O zamanlar ordu da görevli vatan evladı paşalar ülke elden gittiğini anlamış fakat ellerinden de bir şey gelmeyince, ülkeyi kurtarmak için mahiyetlerin de ki askerlerle birlikte dağa çıkmış Balkan dağlarında ülke için uzun süre eşkıyalık bile etmişlerdir.  Resneli Niyazi Paşa, Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa bunlardan üç tanesidir. Nemrut Mustafa Paşa  diye bilinen Bilbaz Kürt kabilesinden olan Süleymaniyeli Mustafa Nazım Yamolki Paşa bir zamanlar idamla yargılandığı ve davası daha neticelenmeden Divanı Harbi Örfi Mahkemesi başına getirilerek, kendi davası kapatılmış ve bu adam tarafından Mustafa Kemal ve arkadaşları aleyhine idam cezası verilmiştir. Bu vatan haini Paşanın Osmanlı İmparatorluğu yıkılmasında çok büyük rolü olmuş, bu hainin kararları ile binlerce vatan evladı İstanbul Üniversitesi önünde, günde en az on kişi olmak üzere idam edilmiş, cenazeleri günlerce idam sehpasında sallandırılmıştır. 

Vaktiyle; bir zamanlar düşmanlarımızdan biri bir plan yapmış, Osmanlı İmparatorluğunu o planla yıkmışlar, yine o planı uygulayıp Türkiye Cumhuriyetini yok etmeğe çalışıyorlar. Eğer olmadı, millet uyandı yıkamadılarsa, 15-20 sene, yanı biraz unutulduktan sonra aynı yıkıcı planı, daha tecrübeli olarak tekrar devreye sokup uygulamaya koyuyorlar. Halktan taraftar toplamak için bazı sloganlarla yola çıkıyorlar. Müslüman kesimi elde edip arkalarına almak için vaazlar verip cemaatler kuruyorlar. Çeşitli taktik ve hilelerle adam öldürmeği, soygun yapmağı, suikastlar düzenlemeği cazip hale getiriyorlar. Ülkeyi ikiye bölüp iki düşman gurup besliyorlar. Mesela Osmanlı döneminde kaçırılan küçük çocukları 'Kardeş Çocuklar Cemiyeti' adı altında eğitiyorlar, terör olaylarında kullanıyorlardı. Şimdi çocuk kaçırmadan aynı görevi 'Cemaatler' e yaptırıyorlar. 

Düşünün ve hatırlayın; bir zaman önce 'SAĞCI-SOLCU' vardı, sonra 'ALEVİ-SÜNNİ' oldu, daha sonra TÜRK-KÜRT' daha sonra 'DİNDAR KESİM-GAVUR KESİM' Bu planları da  tutmaz Türkiye yıkılmazsa başka iki gurup bulup yollarına devam edecekler. 

Bütününün altında Türkiye yi bölmek ve kardeş kanı akıtmak planı vardır. Bu sinsi plana bazı vatan sevenler de farkında olmadan destek verebiliyorlar. Bu kafa ile gidersek, ben geleceğimizden çok endişeliyim ve korkuyorum. İnşallah Allah bizim gözlerimize bu ülkenin yıkılışını göstermez.



12 Aralık 2016 Pazartesi

ANNESİ DEĞİL


Bayanın biri kucağında bir bebek ile eczaneye girip:
"Bebeği tartmak istiyorum." der
Eczacı:
"Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz."
Bayan "Hay aksi şeytan!" deyip kapıya doğru yürüyünce eczacı merak eder ve sorar:
-Ne oldu, niçin şaştınız Hanımefendi?
Bayan cevap verir:
-Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Gidip bebeğin annesini getireyim bari...

9 Aralık 2016 Cuma

MUTLU OLMAK İÇİN



BIRAKIN:

1- Tütün ve içki içmeği, 

2- Şikayet etmeği,                  

3- Çekingenliği, 

4- Rezil olma korkusunu,  

5- Başkaları için yaşamağı, 

6- Yapamam düşüncesini, 

7- Olumsuzlukları, 

8- Surat asmağı, 

9- Ön yargılı olmağı, 

10- Herkesi eleştirmeği, 

11- Herkesi düzeltmek için uğraşmağı, 

12- Her söyleneni üstüne almağı,

13- Yalan konuşmağı,

14- Başkalarını çekiştirmeği,

15- Dedi kodu yapmağı.



AZALTIN:

1- Ekmeği, 

2- Yemeği, 

3- Tuzu

4- Şekeri, 

5- Kullandığınız eşyaları, 

6- Harcadığınız parayı, 

7- Boşa geçen zamanı, 

8- Göz yaşı dökmeği, 

9- Kafanıza taktıklarınızı, 

10- Kuruntularınızı, 

11- Endişelerinizi, 

12- Telefonla uğraştığınız zamanı,

13- Kahve köşelerinde kumar oynamağı, 

14- İnsanlardan beklentilerinizi 

15- Çok fazla televizyon ile oyalanmağı.



ÇOĞALTIN:

1- Güzel giyinmeği, 

2- Gülümsemeği, 

3- Olumlu düşünmeği,

4- Beraber yaşama arzusunu, 

5- Maneviyata inanmağı, 

6- Kanaatkar olmağı, 

7- Yakın akrabalarınla birlikte olmağı, 

8- Ayaklarınızın toprak ile temasını, 

9- Doğada yürüyüş yapma alışkanlığını, 

10- İçtiğiniz su miktarını, 

11- Teşekkür etmeği, 

12- Özür dilemeği, 

13- Mazur görüp karşındakine hak vermeği, 

14- Herkes ile iyi geçinmeği, 

15- Başkalarına saygılı olmağı, 

16- Her zaman alttan almağı, 

17- Hayal kurmağı, 

18- Esprili şaka yapmağı,

19- Kitap okumağı. 

7 Aralık 2016 Çarşamba

BAHŞİŞ AYARI

Nasreddin Hoca kasabanın pazarına gitmiş. Eşeğini bir yere bağlamış. Alış veriş yapmış. Döndüğünde eşeğini bağladığı yerde bulamamış. Hiç vakit kaybetmeden bir tellâl tutmuş. 
Şöyle bağırtmaya başlamış :
"Eşeğimi kim bulup getirirse, semeriyle, yularıyla ve üstündeki her şeyle beraber eşeğimi ona vereceğim."
Hoca efendi ye; "Eşeği bulana verecek olduktan sonra ne diye arıyorsun ?" diye sormuşlar.

Hoca;
"Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsiniz siz!" demiş.

Ve devam etmiş:
     "Eşeği bulup getirene mükâfat olarak o eşek yeter."
     "Gençliğimi bulup getirene bütün servetimi veririm."
     "Cenneti bulsam, canımı da veririm." demiş.


6 Aralık 2016 Salı

ET NEREDE

Bir gün Hoca' nın canı et yemeği istemiş. Kasaptan iki kilo et alıp evine götürmüş.
"Akşama güzelce pişir bunları." demiş hanımına.
Ne var ki o gün eve hanımının misafirleri gelmiş. Kadıncağız eti pişirip onlara ikram etmiş.
Akşamda bir tarhana çorbası çıkarmış Hoca' nın önüne.
"Et nerde?" demiş Hoca.
Kadın doğruyu söyleyememiş,
"Eti kedi yedi" demiş.
"Getir şu kediyi bakalım." demiş Hoca.
Sonra teraziyi çıkartıp kediyi tartmış.
Bakmışlar ki tam iki kilo geliyor.
Hoca hanımına sormuş:
"Peki hanım, kedi bu ise bizim et nerede? Et buysa kedi nereye gitti?" diye