SAYFALAR

6 Haziran 2014 Cuma

CEHENNEMDE BULUŞURUZ

1986 yılı Ankara Cinayet Masası. Yerimiz eski bina Emniyet Müdürlüğü dördüncü kat. Diyarbakırlı yankesiciler kendi aralarında kavga etmişler ve bir arkadaşlarını öldürmüşlerdi. Sanıklardan bir tanesi piskopat ve çok tehlikeli eski bir cepçiliten sabıkalı birisiydi. Şahsı yakalayıp dördüncü katta ki Büromuza getirdik. "Harkın çocuğını yanına almıştı, onun için öldürdüm ağabey." diyordu.

Biz bu sanığa Yakalama ve Üst arama Tutanakları tutarken Kısım Amirimiz Başkomiser Muzafer Bey de bir taraftan telefonla haber verip C. Savcılarını bilgilendiriyordu. Bu güne kadar hiç rastlamadığımız bir olay vukua geldi. Nöbetçi Savcılardan biri çıktı geldi. Büromuza ait beşinci katta oturdu ve "Arkadaşlar, sanığın yakınları dilekçe verdiler. Siz sanığı dövüyor muşsunuz. İfadesini ben alacağım." dedi. Kısım Amirimiz Muzafer Bey bir şeyler anlattı ise de, Savcı Bey anlamadı. Polis zaten savcının karşısına konuşamaz.

Suçlulardan tehlikeli ve haplı olan Cepçi Eyo kendine bir zarar vermemesi için Büro da yanımızda oturuyordu. Sefer isimli Polis Memuru da suçlunun yanında, ona göz kulak oluyor, yanından hiç ayrılmıyordu. Ben dışardan geldim, Büroya girdiğim zaman Polis Memuru Sefer yanıma geldi ve kulağıma "Haberin olsun Komiserim Savcı hepimizi kovdu, dışarı çıkardı, suçluya yalnız başına sorgu yapıyor." dedi. Güya kendince polisler seni dövdü mü filan diye de soracaktı galiba.

Hemen kapıyı açtım, içeri girdim. Daha bir şey söylemeden savcı bana bağırdı ve dışarı çıkmamı söyledi. "Sayın Savcım." filan desemde beni hiç konuşturmadı. Kovdu. Tam geri döndüğüm sırada suçlu savcıya doğru koştu elinden tuttu ve "Savcı Bey, bana eyvallah. Cehennemde buluşuruz." dedi, pencereye doğru koşmağa başladı. Savcının Katibi kız korku içinde titriyor, savcı ayakta masanın öbür tarafında duruyordu. Suçlu Eyüp te hala daha "Hoşça kal Savcı Bey. Cehennemde buluşuruz." diye hala daha bağırıyor pencereye doğru koşmağa devam ediyordu. Sanık Eyüp'ten taraf koştum. O tam pencereden atlarken ben montundan ancak tutabildim. Kahve renkli deri mont elimde kaldı. Eyo gömlekçe pencereden aşağı gitti. Kendisi atladı yanı. Aşağıdan da güüm diye bir ses geldi. Gözümle görmesem 'Savcı attı' derdim. Bakın iftira atmak ne kadar kolaydır.

Pencereden aşağı baktığım zaman iş takibine gelen bir vatandaşın mavi renkli Opel Kadet arabasının göğüs kısmı çökmüş, Eyo üstünde yatıyordu. Hemen koşup Eyo yu hastaneye yetiştirdik. Diyarbakırlı Eyo ölmedi ama kolu ve ayağı kırılmıştı. Hastahanelerde bir aya yakın tedavisini yaptırdık. Sonra Mahkemeye çıkardık ve tevkif oldu. Suçlu bana; "Keşke siz olsaydınız Komiserim, şimdi bu acıları çekmeyecektim." diyordu. Savcı da "Arkadaşlar keşke hiç karışmasaydım. Artık ne yaparsanız yapın." dedi ve kaçış o kaçış çekti gitti. O olaydan sonra da daha hiç bir savcı işimize karışmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder