SAYFALAR

5 Kasım 2014 Çarşamba

HIRSIZ İÇERDEN

Her zaman mahiyetime de söylerdim "Kendi gözün ile gördüklerinin yüzde 40 ine, söylenenin yüzde dört üne inanın." diye. Bazıları vardır ön sezileri ile hareket ederler. Veya kim ne söylerse inanırlar. Halbuki ön seziler gerçeklere çok uzaktırlar. İnsanı yanıltırlar. Başkaları tarafından söylenenler de mutlaka bir menfaat vardır ve insanı yanlış yola sevk ederler. Veya karşında ki adam hedeflerine ulaşmak için seni kullanır. Bu çok tehlikedir. Bazıları da ahkam keserler. Bu da tehlikelidir. Bir de bu bana olmaz diye övünmemek lazım. Hiç beklemediğin bir olay başkalarına gülerken başına gelebilir. Velhasıl bu dünyada iyi yaşamak için şanslı olmak gerekir. İnsan çok akıllı olursa da iyi yaşayamaz. Şanslı olmak en büyük nimet ve meziyettir.

1988 yılında Ankara Hırsızlık Bürosunda çalışırken sabıkasız Aytekin isimli 35 yaşlarında bir hırsız Keçiören de bir evde parmak izi bıraktığı için tespit edilmişti ve yakalandı. Daha doğrusu Kolombo Avni dedikleri Başkomiser Avni Turgut yakaladı. Ben de yakalamak için çok uğraştım fakat kendisi ufak tefek ve çok zayıf olduğundan yakalamak için her evine gittiğim zaman eğer evde ise, tuvalet penceresinden dışarı çıkarak duvardan asılır, ben pencereden dışarı bakmama rağmen kendini göremezmişim ve her sefer beni atlatırmış. Kendi beyanına göre 120 ye yakın eve girmiş hırsızlık yapmıştı.

Her hırsızın bir çalışma şekli olur. Bu anlatacağımız hırsız da gece geç saatlerde sokaklarda gezer. Apartman dairelerinin mutfak balkon kapılarına bakar. Eğer balkon kapısı açık ise, zaten topuğuna bastığı ayakkabılarını çıkarır yerde bırakır ve su boruları veya balkon demirlerine tutunarak kaçıncı kat olursa olsun eve girer, ev halkı uyurken ceplerinde ki veya çekmecelerinde ki para ve kıymetli eşyalarını çalarak yine aynı çıktığı yoldan geri inerek kaçardı. Kocası ile uyuyan kadının kolundan bilezikleri çıkarıp çalmıştı. Yükseklik konusunda çok uzman olan bu hırsız daha sonra Çankırı Cezaevinde dördüncü kattan inmek sureti ile kaçmıştı. Bir hafta gün aldıktan sonra hırsızlık yerlerinin hepsine giderek tespit ettik ve "Yer Gösterme Tutanakları" tuttuk.

Ben bu kişinin yaptığı hırsızlıklardan bir tanesini anlatacağım:
Hırsız Aytekin Keçiören de bir ev göstererek "Bu evden de hırsızlık yaptım." demesi üzerine sekizinci katta ki bu evin kapısını çaldık. Kapıyı açan bayan evlerinde iki yıl kadar önce hırsızlık olduğunu söyledi. Kendisine hırsızın yakalandığını ve 'YER GÖSTERME' yaptıracağımızı söyledim. Ev sahibine yanı kocasına haber verdi. Sitelerde kereste dükkanında bulunan ev sahibi adam bir sürü akraba ve dostları ile eve geldi. Böyle durumlarda kalabalıklardan çok kokarım. Hırsızı bir fırsat bulup kaçmasın veya başına bir şey gelmesin diye Polis Memuru Cengiz'in koluna kelepçelemiştim. Bir ara ev sahibinin hırsıza çok sokulduğunu gördüm. Diğer yanında gelen adamları zaten eve almadım. Onlar kapıdan izliyorlardı. Sadece ev sahibi ve evlerinde bulunan kadınların huzurunda onlarda duyarken Hırsız Aytekin anlattı; "Şuradan girdim, şurada duran pantolonların cebinde 4-500 lira vardı onları aldım. Kitaplığın bir çekmecesi kilitliydi, kilidini açmağa çalışırken makasın bir kolu kırıldı. Çekmeceyi zorlayarak açtım ve içerisinde ki bir kiloya yakın altınları aldım." dedi. Sadece ben ve hırsız konuşuyorduk. Hiç kimsede en ufak bir çit yok, pür dikkat konuştuklarımızı ve benim polise söyleyip yazdırdıklarımı dinliyorlardı.

Hani halk arasında konuşulur ya polis olayları hayalı çözer, suçluya da işkence ile kabul ettirir diye, öyle mi umuyorlardı bilmem. Hırsızın doğru anlattığına inanan ev sahibi bana "Ağabey müsaade eder misin? Soracaklarım var. Onunla odada yalnız konuşabilir miyim?" dedi. "Hayır. Ne soracaksan benim yanımda sorabilirsin." dedim. Kadınları siper ederek adamın hızla hırsıza yaklaştığını görünce Birden önüne geçtim ve adamı kolundan tutarak kendime doğru çektim. Adam koca bir ekmek bıçağı sağ elinde ceketinin koluna gizlemiş, hırsıza vurmak isterken yakaladım. Hatta bıçağı alırken sol elim de biraz kesilmiş kanamıştı. Bıçağı aldıktan sonra yere yatırdığım ev sahibi Niyazı ye belimden çıkardığım kelepçeyi vurdum ve hırsız ile birlikte suçlu olarak götürürken adam bütün yakınlarının içinde hem ağladı hem anlattı:

"Ağabey, olay olduğu zaman Karakola müracaat ettim. Olay yerini incelemek için karakoldan polisler geldiler. Kapı ve pencerelerde hiç bir zorlama olmadığı gibi ev de sekizinci katta olduğundan "Bu eve dışardan hırsız girmemiş. Hırsızı içinizde arayın." dediler. Anlaşılan polisler ev sahibine şirin görünmek için ahkam kesmişler. Tam o gece de Dünürüm Bolu dan gelmiş, benden borç para istemişti. Ben de para veremeyeceğimi söyleyince, bana kızmış sabah ezandan önce bizlere hiç görünmeden evi terk etmiş, gitmişti. Bizler kalktığımızda altınları koyduğumuz çekmece kırılmış altınlarımız çalınmıştı. Polisler de "Hırsız içerden" deyince, ben Dünürümden şüphelendim ve davacı oldum. Polisler Dünürümü Bolu'dan getirdiler cezaevine attılar. 20 gün sonra Dünürüm hapisten çıktı. Çıkar çıkmaz doğru evime geldi. Gelinim olan gebe kızını aldı, Bolu ya kendi evine götürdü. Ben hala hırsız onun olduğunu biliyordum.

Halbuki bu hırsızın anlattıklarının hepsi doğru. Dünürümün günahını almışım. Şimdi bana düşmandır ve konuşmuyoruz. Üstelik bir buçuk yaşında ki torunum onun evinde doğdu, tanımıyorum. Şimdi tam olarak anladım ki dünürüm suçsuzmuş. Ben şimdi ne yaparım? Bu işin altından nasıl kalkarım?" dedi. Daha sonrasını takip edemedim. Ne yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ancak sadece elimden geleni yaptım. Bu evin sahibi Niyazi'nin eline taktığım kelepçeyi çıkardım ve serbest bıraktım. Yanı 'Öldürmeğe Teşebbüsten' işlem yapıp Adliyeye yollamadım.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder