SAYFALAR

31 Mart 2017 Cuma

AKÇENİN SESİ

Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık yaparken, bu şehirde biri cimrilikle, diğeri fakirlikle bilinen iki adam yaşarmış.
Bir gün cimri adam Hocanın karşısına yanında zorla getirdiği o fakir adamla çıkmış ve;
"Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından yemeğin buğusu çıkıyordu. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi." diye anlatır.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
"Doğru mu bunlar?" diye sormuş.
"Evet." demiş fakir adam.
"Öyleyse para kesesini çıkar bakalım." demiş.
Zavallı fakir adam kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini çıkarıp Hoca' ya uzatmış. Hoca aşçıyı yanına çağırmış. Keseyi kulağına yaklaştırarak içinde ki akçeleri şıngırdatmaya başlamış.
Sonra da :
"Tamam, borcu ödendi." demiş.
 Aşçı :
"Nasıl olur? Daha parayı almadım ki !" diye şaşkınlığını belli etmiş.
 Hoca cevap vermiş :
"Fazla uzatma! Yemeğin buğusunu satan, akçenin de ancak sesini alır elbet !" demiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder