SAYFALAR

4 Mart 2018 Pazar

TEŞKİLATI MAHSUSA

Yazmak gereği duydum. Çünkü herkes Osmanlı İmparatorluğunun İstihbarat Örgütü olarak bilir ve öyle anlatırlar, Teşkilat-ı Mahsusayı. HAYIR efendim. Teşkilat-ı Mahsusa bir istihbarat örgütü değildir.

Ey tarihçiler, anlamadan yazmakla elinize ne geçiyor? Ne istihbaratı? Nerde istihbaratçılık yapmışlar? Eğer öyle istihbarat ağları olsa Osmanlılar yıkılırlar mıydı? Teşkilat-ı Mahsusa örgütü, dünyaya hükmeden bir Ülkenin battığını gören, bir kaç vatan perver kişilerin kurduğu, Batan bir ülkeyi kurtarma örgütüdür. İpek Mendil, Basmacı ve bunlara benzer bir çok başarılı operasyonlar bu örgüt tarafından yapılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu son zamanlarında, İmparatorluktan ümit kesildiği sıralarda, 1911 yılında Enver Paşa tarafından kurulmuştur. Örgütü idare eden Hüsamettin Ertürk Bey ve daha sonra Süleyman Askeri Beylerdir. Bu güne kadar hakkında ne bir belge, ne bir rapor, ne bir isim, ne bir yer, yurt, hiçbir şey ele geçmiş değildir. Amerika ve İngiliz araştırmacılar çok araştırmış arşivlerde veya başka bir yerde hiçbir kayıt bulamamış ve öğütün nasıl çalıştığı büyük bir merak konusu olmuştur.

Örgüt sadece Türklerden veya Türkiye’den ibaret değil; Libyalılar, Araplar, Afganlar, Türkmenler, Hintliler ve dünyanın her tarafından bu örgütün 40 binden fazla üyesi olduğu, örgüte üye olmayıp ta dışardan destekleyen sempatizan Ermeniler ve Rumların da oldukları bilinmektedir.

Çok sayıda Kürt vatandaşlarımız bu örgüte üyedirler. Erzincan-Brastikli Aziz Ağa örgütün üyesidir ve çok büyük hizmetler etmiş bir Kürt vatan perverdir. Ermeni Örgütleri yöneten ve hiç kimsenin öldürmeğe cesaret edemediği Kaçatur Pastırmacıyan'ı karargahında öldürerek Erzurum da ki Ermeni isyanlarını durdurmuş, Türk ve Kürt vatandaşlarını Ermeni zulmünden kurtarmıştır.

Örgüte üye bazı askeri Paşalar vatanı kurtarmak için mahiyetleri ile birlikte dağa çıkmış, uzun süre eşkıyalık etmişlerdir. (Bk. Resneli Niyazi Paşa.) Bu kişilerin hepsi vatan sevgisi ile yoğrulmuş kişilerdir. Mustafa Kemal, Mehmet Akif, Halide Edip ve bir çok kurtuluş savaşından tanıdığımız kişiler bu teşkilatın üyesidirler. Süleyman Askeri Bey savaştığı her cephede Fedai Taburları kurmuştu. "1000 yıldır bu topraklarda yaşıyoruz, bin yıl daha bu topraklarda olacağız. Vatan için ölmek bize şereftir. Allaha, Kur'an a ve Bayrağa yemin olsun ki, bize kefen biçenleri gömmeden ölmeyeceğiz." diye and içiyorlardı.

Üye olmak isteyenler gözleri bağlanarak bir yere götürülür. Orada Kur-anı Kerim üzerine el bastırılarak 'Tehlike sezildiği anda hangi şartlarda olursa olsun, hiç bir yerden emir beklemeden, vatanın kurtarılması ve korunması için ne gerekiyorsa onu yapacağıma yemin ederim.' Diyerek yemin eder örgüte üye olurlardı.
Kendilerine bir numara, tanınmaları için bir yüzük ve biri büyük biri küçük iki adet tabanca verilirdi. Büyük tabanca vatanı kurtarmak için düşmana karşı kullanılacak, küçük tabanca ise düşman tarafından deşifre edilip, düşman eline geçecekleri, yanı yakalanacakları zaman intihar etmek için kullanacaklardı.

Bu insanlar o zamanın şartlarında gece gündüz durmaksızın çalışmış ve bu vatanı bizlere bırakmışlardır. Yazıklar olsun bizlere ki o emanet edilen bu vatanı koruyamıyoruz. Türklerin Ülkesi, hiçbir zaman dışarıdan savaşla değil, hep içerden, kalleşlikle kandırılarak, kardeşi kardeşe vurdurarak yıkılmıştır. Bizim milleti kandırmak için iki cuma peşlerine camiye git tamamdır. Herkese saygı, sevgi ve selamlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder