SAYFALAR

22 Ocak 2021 Cuma

MİSYONERLİK FAALİYETLERİ

Nuri Killigil Savunma Sanayi Fabrikası
Türk Milleti çok saftır. Herkes tarafından kandırılıyorlar. Bütün dünya milletleri de biliyor ve eskiden beri Türkiye de ki misyonerlik faaliyetlerini her zaman sürdürüp Türk halkını kandırıyorlar. Türk halkı her yanına yaklaşan ve yanlarında Cuma namazına giden insanları Müslüman sanıyorlar. 

Halbuki aç tarihini oku, incele ve öğren. Şimdiye kadar vatana ihanet eden bütün hainler faaliyetlerini Müslüman görünerek sürdürmüşler ve hatta şeyhülislam bile olarak bu ülkeyi yıkmak istemişlerdir. Tarihe bak incele, Rusya da din adamları, Rus milliyetçisidir. İngiltere de din adamları İngiliz milliyetçisidr. Almanya ve Fransa da da öyle, din adamları Alman veya Fransız milliyetçileridir. Ermenistan da ve Yunanistan da da din adamları Ermeni veya Yunan milliyetçileridir. Her ülkenin din adamları kendi ülkelerinin milliyetçileridir. Bir çok olay ve isyanları ülkelerinin lehine kendileri yönetmiştir. Sadece Türkiye de ki din adamlarının çoğu, Türk düşmanıdırlar. İşte Türkiyenin en büyük sorunu budur. Bu durumun düzelmesi lazım.

"Cemaat ve Tarıkatlar Yahudi ve hirıstiyanların İslamı çökertmek için Anadolu da kurdukları ileri karakollardır." demiş Fevzi Çakmak.

"Tarikat ve Cemaatleri İslam düşmanları oldukları için hepsini kapattım, İngilizler ayağa kalktı." demiş Gazi Mustafa Kemal. Bunlar artık su yüzüne çıkmış, bilinen gerçekler.

Atatürk’ün Erzurum kongresinden rahatsız olan Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri 11 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa ve Kuvvayı Milliye ileri gelenleri hakkında ölüm fetvası vermiş, bu fetvayı o tarihte Şeyhülislam olan Haydarizade İbrahim Efendi'ye onaylatmak istemişler fakat o imzalamayıp görevinden istifa edince, yerine yeni Şeyhülislam olan Dürrizade Abdullah Efendi imzalayarak, Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası kesinleşmiştir. Sonunda bu adamların İngiliz Misyonerleri, dış güçlerin ajanları oldukları anlaşılmış, İngiltere ve Yunanistan'a kaçmışlardır. Kaçmayıp ta Türkiye de kalanlar, işte şu anda Atatürk'ü sevmeyip ona düşman olanlar da onlardır.

Said Nursi, Şeyh Said, Said Molla, İskilipli Atif Hoca, en yakın zamanda da Fetullah Gülen Hoca Efendi ve cemaatların hepsi ve daha niceleri, bu vatanın düşmanlarıdırlar. Dini kullanarak vatanı yıkmak istiyorlar. Onun için kimin dost, kimin düşman olduklarını ve tarihimizi çok iyi öğrenmeliyiz. Dindarmış gibi görünüp bir topluluk kuruyorlar hem Müslümanların paralarını yardım olarak alıp sömürüyorlar, hem Müslümanların çoluk çocuklarına tecavüz ediyorlar, hem ülkemizde krallar gibi yaşayıp, hem de yıkmağa çalışıyorlar. Görünen bütün bu olayları artık anlamak lazim. Çünkü şeytan bile insanı kandırmak için onunla birlik görünüp 'Allahü Ekber, Allahü Ekber' diye bağırıyor.
      
İNGİLİZ CASUS NASIL DERVİŞLİK YAPIP, ANADOLUDA TÜRKLERE NAMAZ KILDIRDI ?

Önce Osnamlıca ve Arapçayı öğrendi. Sonra Osmanlı topraklarına geldi. Dinini, kılık kıyafetini ve adını değiştirdi.

Adı Arminius Vambery idi, Türklerin arasına Reşid Paşa uydurma adıyla karıştı ve öyle tanındı.

Herkesin güvenini kazandı. Ardından Anadolu yu dolaştı ve

O BİR DERVİŞ OLDU

Hiç kimse ondan kuşkulanmadı.

Herkes tarafından büyük saygı ve ilgi gördü.

Ta ki, uzun yıllar sonra Londra'ya dönüp anılarını yazınca her şey deşifre oldu ve anlaşıldı.

Reşit Paşa takma adında ki, Arminius Vambery, O bir İngiliz casusuydu ve işte anılarında yazdıklarının bir bölümü;

"Derviş kimliğiyle aralarına girdim. Eğer hakiki hüviyetim meydana çıkmış olsaydı, değil burada, Osmanlı Sefarethanesi'nin has itibarlı misafiri olabilmem, hayatım dahi tehlikede kalırdı.

Ben Reşid Efendi, sefirin has misafiri ve dostu olarak, bu Türk hacıları nezdinde gün geçtikçe itibar sahibi oluyordum.

Öyle saf ve mert insanlardı ki, kendi hayatlarında yalan söylemedikleri için, hiç kimsenin, ne sebeple olursa olsun yalan söyleyebileceğine, hele, hakiki hüviyetini saklayacağına asla ihtimal vermiyorlardı.

Türkler en mert, saf ve güvenilir insanlardır. Muhataplarını da kendileri gibi bilirler ve her söylenene itimat ederler. Bilhassa dini ve manevi bahislerde kimsenin yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermezler.

Benim tam bir derviş hüviyet ve şekli içinde ve alıştıkları üslup ve hususiyetlerle aralarına girdiğim, kısa zamanda öylesine bağlandılar ve inandılar ki, kazancımı tarif edemem.

Birçok hastalar benden iyi nefes istiyor, bazısı hekim olduğumu zannederek tedavilerinin yollarını araştırıyorlar, bazısı ilaç yapmamı rica ediyorlardı.

Binlerce kadın, çoluk çocuk, kız, ihtiyar, genç etrafımızı aldılar. Birbirinin üstüne yığılmış bizi görmek, sevap olur diye ellerini üstümüze sürmek, ellerindeki testilerinden bizlere birer yudum içirdikten sonra bu suyu her derde şifa olarak saklamak, hayır duamızı almak için rahat nefes aldırmaz olmuşlardı.

Türklerin hepsi İslam'dır. Yalnız dinini de hakki manasıyla bilmezler. Birkaç kelime din konuşan başlarına imam olur. Ben de sadece onu yaptım.” diyor.

Kaynak:
İngiliz Casusu Vambery'nin Günlükleri.
Mim Kemal Öke: İngiliz Casusu Prof. Arminius Vambery'nin Gizli Raporlarında II. Abdülhamid ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, İstanbul 198
Cemal Kutay: Sahte Derviş, Aksoy Yayıncılık, İstanbul 1998,

Ve bende 'birkaç yıl daha Osmanlı topraklarında kalsaydı, kesin Şeyhülislam bile olacaktı.' diyorum.

Önce şunu iyi bellemek gerekiyor. Din adamları ikiye ayrılırlar; 1) Allaha inanan din adamları. 2) Allaha inanmayan din adamları. En önemlisi Allahın vekili veya yardımcısı yok. O tektir. Ortağı filan da yoktur. Sadece Peygamber gönderiyor. O sadece çalışana ve kafasını çalıştırana veriyor. Cenabı Allah kendiliğinden bu dünyada hiçbir kimseye, hiçbir şey vermiyor. Bu dünya için çalışmak ve öteki dünya için ibadet etmek gerekir. ‘Ben ibadet ettim! Allah bana vatan verecek, para verecek, araba verecek, ev verecek!’ düşüncesi yanlıştır. Bir kere daha şunu söyleyelim ki Allah Müslümanlara değil sadece çok çalışana ve kafasını çalıştırana veriyor. Yani Allah herkesin Allahıdır. O taraf tutmaz. Dünyada ki bütün Müslümanlar 'ben namaz kıldım, oruç tuttum, Allah bana verecek' diye düşünüyorlar ve sefalet içinde yaşıyorlar. Allaha inanmayan din adamları da 'ben her şeyi biliyorum ve ben Allahın adamıyım, Ben ne dersem Allah onu yapar' diye cahil insanlara yutturuyorlar.

Dünyada ki bütün Müslümanların yaşayışlarına ve hallerine bakınız. Fakat ona da çözüm bulmuşlar. Ne diyorlar; "Allah müslümanları denemek için öyle fakir ve sefil yaşatıyormuş." Ya Allah kimin ne mal olduğunu bilmiyor da deneme mi yapıyor? Elin gavurunu refah içinde, hiç denemiyor, esas kendi öz kulunu yanı Müslümanları denemek için sefalet içinde mi yaşatıyor? Peki cemaat liderlerini Allah hiç niçin denemiyor? Onlar bir eli yağda bir eli balda yaşıyorlar. Buna da gülmek lazim. Bu durumları çok iyi bilen ve halkı kandıran cemaat liderleri insanların sırtlarından krallar gibi yaşayıp çocuklarını Avrupalarda okuturken esas Müslümanlar çocuklarını Arap Okullarında okutuyor, sadece kur'an okumağı öğreniyorlar ve cahil kalıyorlar. Gözlerinizi açınız ve dünyaya açık gözle bir bakınız. Müslümanlar cahil kaldıkları için her tarafta eziliyorlar ve ezilmeğe de devam edecekler. Bir birleriyle savaşacaklar. Akıllı ve bilgili adam olacakları önlemek için eski olaylardan ders alıp geleceği tayın etmeğe çalışır. Ülkeden ayrılan din adamları hepsi de ABD ve Avrupa ülkelerini tercih edip, yerleşiyorlar. Hiç birinin Arap Ülkelerine yerleştiklerini veya çocuklarını bu ülkelerde okuttuklarını gördünüz mü?

Osmanlı İmparatorluğu 600 sene dünyaya hükmetti. Hani hiçbir tane kurduğu fabrika var mı? İçinde ki yabancı misyoner güçler fabrika kurdurmadılar. Kalkınmalarını istemediler ve cahil kalmaları için çeşitli kisveler altında, onlara sadece medrese yaptırdılar. Ülkemizde ki fabrikaların hepsi Cumhuriyet döneminde Atatürk tarafından bir çok güçlüklerle kuruldu. Bu fabrikalar Atatürk ten sonra kapattırıldı veya yakılarak yok edildiler. Nuri Killigil ki 'Çırpınırdı Karadeniz türküsü' Bakü'yü kurtardığı zaman bu adam için yazılmıştır. 

Nuri Demirağ Türkiyede ilk Modern Savunma Sanayısını kurdu. Fabrikası kapattırıldı. Nuri Killigil kendisi de dahil olmak üzere, silah ve uçak fabrikası 24 mühendisiyle birlikte yandı veya yaktırıldı, yok oldular. Üstüne gidilmedi, olay faili meçhul kaldı. Şakir Zümre'nin kurduğu uçak ve silah fabrikası bir kaç yıl sonra kapattırıldı. Geçim sıkıntısı çeken ve işçilerin maaşlarını ödeyemeyen Şakir Zümre bu koca tesisi soba imalathanesine çevirdi. Zaman sonra soba imalathanesi de yerle yeksan oldu. Vecihi Hürkuş'un akibeti de onlardan farklı olmadı. İşte bütün bunların hepsi dış güçlerin Türkiyede ki oyunları çalışmaları neticesinde gerçekleştirilmiştir.

Daha yakın zamanda ki Tuzla Jeep Fabrikasında Milli Savunma ve Emniyet Teşkilatı için arazi vitesli araçlar tamamen yerli olarak üretiliyordu. İthal araçlarla karşılaştırılınca yerli araçların daha iyi oldukları anlaşılıyordu. ''Artık ihtiyaç yok'' denilerek bu fabrika kapatıldı. Ve bunlara benzer bir çoğu yok edildiler. Neden?

Daha dün 1993 yılında Aselsan bir cep telefonu üretti. 1919 marka adı verilen çok üstün vasıflara sahip bu telefonu dünyada ki bir çok istihbarat örgütleri tercih ettiler. Çünkü bu 30 mühendisin birleşerek yaptıkları telefon başkaları tarafından dinlenemiyordu ve aynı zamanda ilk titreşimli telefondu. Bu telefonlar İngiltere teknoloji fuarında birinci seçildiler. Bir çok yabancı ülkelere ihraç edildiler. Daha sonra Aselsan sahipsiz bırakıldı ve bu telefonların üretilmesi engellendi.
 
Emperyalist güçler nasıl oluşmuşlar? Aslında ona bakmak lazım. Nasıl oluşmuşlar? Yine ben söyleyim Akıllarıyla! Akıllarını kullanarak ilim üzerine çalışmışlar ve yine akıllarını kullanarak otoriteyi ellerinde tutmuşlar. Bir daha da bırakmıyorlar. Yoksa Allah hiç bir zaman onlara bir imtiyaz sağlamamıştır.

Dünyaya bakacak olursak ABD ve bütün Avrupa Ülkeleri hepsi de refah içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. İslam ülkeleri sefalet içinde. Sorsan da Allah Müslümanları ‘deneme yapıyormuş.’ öyle deyip kandırıyorlar. İran diken üstünde. Irak, Afganistan bölündü parçalandı, bir daha kendilerini toparlayamazlar. Suriye, Ürdün, Lübnan artık daha hayat bulamazlar. Diğerlerini de zamanla tamamen silip yok edecekler.

Silah fabrikası soba fabrikasına dönüştürüldü

Peki ne yapmalıyız?

Olup bitenlerden ders almak lazım. Öteki dünya için ibadet edip, bu dünya için de ilim yapmak, çağı yakalamak ve aklımızı kullanıp, asla dış güçlerin istediklerini yapmamak lazım.      Millet olarak ilk iş Arap kültürünü terk edip, kendi öz Türk Kültürüne dönmemiz lazım. Müslüman Türkler olarak yolumuza devam etmeliyiz. Bunu başarabilirsek sırtımızı yere getiremezler. İşte bundan korktukları için şimdi bütün gözler Türklerin üzerlerine çevrilmiş ve sonu yıkım olan Arap kültürü ile birleştirmek istiyorlar, ajanlar Türkiye de cirit atıyorlar.

Sağa, sola hele cemaatlerin hiç birine inanmamak gerekir. Gerçek İslam dinini öğrenip ona inanmalıyız ve Allah ile aramıza kimseyi sokmayıp, onun istediği yolda, Resuluna inanip yolumuza devam etmeliyiz. Gerçek İslam Dinini öğrenmek öyle zor bir şey değildir. Benden uyarması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder