SAYFALAR

28 Ekim 2021 Perşembe

DÜNYADA KADIN

Çok eski zamanlarda memleketin birinde 95 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış. "bu gençliğin sırrı nedir" diye. Yaşlı adam bu soruya sadece güler geçer, sırrını kimselere anlatmazmış. 

Bir gün köyün bilgeleri toplanmış ve gençliğinin sırrını ille söylemesi için ısrar etmişler.

Yaşlı adam yine anlatmamış, yine gülmüş ve bu soruyu soran tüm meraklıları yemeğe davet etmiş evine. "Evimde size sırrımı açıklayacağım" demiş.

Herkes meraklarından davet gününü iple çekmişler. Nihayet davet günü gelmiş. Yaşlı adamın evinde yemekler yenilmiş, şaraplar içilmiş, sohbetler edilmiş, vakit iyice geçmiş fakat ihtiyar adam gençlik sırrını hala anlatmamış. Davete katılan meraklılar unuttu sanarak ne zaman anlatacağını hatırlatınca, adam hanımına seslenir.

"Hanım, kilerden bir kavun getir de misafirlerle yiyelim." der.

Hanım hemen kilere giderek kaş ile göz arasında bir kavun alır gelir.

Yaşlı adam hanımın getirdiği kavunu eline alır, bir iki vurur, eliyle tartar ve; "Bu kavun pek iyi değil, başka bir kavun getir." diyerek elinde ki kavunu hanımına verir geri kilere yollar.

Hanım onu götürür kilere bırakır ve başka bir tane kavun alır gelir. Adam onu da bir yoklar ve yine beğenmez, geri yollar, tekrar başka bir kavun getirmesini ister.

Ve bu kavun getir-götür işi bir kaç defa tekrarlanır.

Son gelen kavunu adam beğenir ve keser, misafirlerle birlikte yerler. Herkes kavunu yerken bizim ihtiyar delikanlı sorar; "Eeeee... Arkadaşlar hiç bir şey anladınız mı? İşte benim gençliğimin sırrı burada kavun yeme işinde saklı!" der. Hiç kimse bir şey anlamaz birbir yüzlerine bakarlar. "Aman beyim nerdeee? Anlamadık biz bu sırrı! Sen anlatır mısın?" derler.

İhtiyar delikanlı; "Efendiler, benim kilerimde bir tek kavun vardı. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere elinde aynı kavunla bir kaç sefer gidip geldi. Her seferinde aynı kavunu getirdi. Bir kere bile 'aman be adam, deli misin nesin? Şu tek kavunu defalarca bana ne taşıttırıyorsun?' demedi. Beni sizin önünüzde mahcup etmedi. Hayatta hiçbir zaman hiçbir yerde beni küçük düşürmez. Ben de onun için böyle genç kaldım ve her şeyimi hanımıma borçluyum." der.

Yine derler ki; Abbasilerin en meşhur hükümdarı Halife Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman generale “Bir sorum var, o soruyu cevaplarsan seni serbest bırakırım.” der ve sorar; “Kadınlar hayatta en çok ne ister. Ver cevabı, kurtar canını.” der. Düşman General, o da bilmiyormuş sorunun cevabını. Müsaade istemiş araştırmak için ve izin aldıktan sonra sormuş, soruşturmuş, Kafdağı’nda yaşayan bir cadının cevabı bildiğini öğrenmiş. General Harun Reşit’in adamlarıyla Kafdağına bu cadının yanına gitmişler. Cadı dünyanın en çirkin kadınıymış ve o güne kadar hiç evlenmemiş. Cadı generale; “Benimle evlenirsen cevabı söylerim.” Demiş. General bakmış başka türlü kurtuluşu yok, evlenmeği kabul etmiş ve cadı ona; "Kadınlar en çok özgür iradeleriyle hareket etmek ve öyle yaşamak isterler." demiş. General de Harun Reşit'e bu cevabı bildirdikten sonra serbest kalınca gelmiş bu çirkin cadı kadınla evlenmiş.

Gece olmuş gerdeğe girecekler, general bakmış o çirkin cadı, dünyalar güzeli bir kadın olmuş. Tabi şok olmuş. Cadı; “Benim kaderim böyle. Günün yarısı güzel, diğer yarısı çirkin olurum. Gece mi, yoksa gündüz mü güzel olayım?” diye sormuş. General “Sen bilirsin, kararını özgür iradenle kendin ver.” deyince işte o zaman olanlar olmuş ve cadı kadın sonsuza kadar çok güzel bir kadın olarak kalmış. İkisi de çok mutlu olmuşlar.

Demek ki; Özgür iradesiyle hareket eden kadın her zaman güzeldir, zekidir, yaratıcıdır ve mutludur. Kadınlar özgür kalırsa hiç bir kadın çirkin olmaz.
Ne demişler? 'Su sesi, para sesi, kadın sesi.' Hele bir de sevdiğin kadının sesini duyarsan ne mutlu sana.

Yine yakın tarihimizden bir örnek; 
Kanuni Sultan Süleyman'ın en küçük kız kardeşi Fatma Sultan ile evli iken 20 yıl sonra cellatlara boğdurulan Kara Ahmed Paşa; Fatma Sultana olan aşkını dile getirirken ona bir sandık hediye gönderir. Sandığın içinde hiç işlenmemiş bir elmas taş, bir top ipek kumaş ve hiç yazılmamış bir defter ile bir de mektup vardır. Fatma Sultan önce bu hediyeye bir anlam veremez ve 'ne kadar kaba adam' diye düşünürken mektubu okur ki; "Ben yontulmamış bir elmas, işlenmemiş bir ipek ve hiç yazılmamış bir defter.... Siz beni güzelliğinizle, neşenizle istediğiniz şekle getirin, işleyin ve yazın çizin. Kulunuz, köleniz ve aşığınız olmak için hazırım, Sultanım." diye yazılıdır. 

Kadın candır!

Yaşadığınız hayat seçtiğimiz kadındır!

Herkes sonunda birini bulur!

Ama pek az kişi istediğini bulur!

Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKİNİZ,

Bilgili bir kadına rastlarsanız, BİLGİNİZ,

Zeki bir kadına rastlarsanız, ZEKANIZ gelişir.

Hayat kat kattır.

Babil'in Asma Bahçeleri gibidir kadın ve teraslar halinde yükselir, bir terastan bir terasa sizi kadınınız götürür.

Bugün durduğunuz teras , seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası, manzarası gönlü ve hayatıdır.

Hayatı barlarda, pavyonlarda, içki masalarında, kumarhanelerde geçen erkekler, kadın yönünden şanssız, aradığı kadını bulamayan, bahtsız, dünyaya küskün erkeklerdir.

Bir erkeğin başarısı kadınına bağlıdır. Ve unutmayın! Hayatınız ve yaşadığınız ömrünüz seçtiğiniz kadındır. Velhasıl kadınsız bir hayat asla düşünülemez...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder