SAYFALAR

7 Ocak 2024 Pazar

HEY ONBEŞLİ ONBEŞLİ

Neşat Ertaş konserinin birinde "Hey onbeşli, onbeşli’' türküsünü söylemeye başlayınca, seyirciler coştu ve ayağa kalkarak elleriyle ritim tutup oynamağa başladılar. 

Türküye başlayıp devam ettiren Neşet Ertaş birden ayağa kalktı ve;

"Durun!" diye bağırarak kesti türküyü, susturdu herkesi.

"Ne yapıyorsunuz siz?"

Salon şaşkın. İçeride sessizlik hakim. Ne olduğunu anlamayan seyirci birden bire sustu.

Neşet Ertaş ayakta, bir elini yüreğinin üstüne koydu. Titreyen sesi söze girmesine engel oldu bir ara, ama sonunda sesi yankılandı salonda.

"Bu oyun havası değil dostlar, ağıttır , ağıt." dedi ve anlattı;

Yıl 1915. 14-15-16-17 ve18 yaşına gelen gençlerin askere gittiği zamanlar. Vatan güç durumda kalınca yeni bir kanun çıkıyor. 'Gücü kuvveti yerinde ve gönüllü olan çocuk yaştaki gençler de İstiklal Mücadelesine katılabilecek.' ve çocuk yaşta ki vatan evlatları, kuyruk oluşturuyor, savaşa gitmek için.

Tokatlı Halil de bu genç yüreklerden birisi. Türküde adı geçen Hediye de onun yavuklusu. Yanında bir sürü 14-15 yaşında ki çocuklar da ona emanet. Bir daha kavuşamayacaklarını bildikleri halde, kına yakıp savaşa gönderiyor onları anaları.

Tokatlı Halil, Çanakkale’de çarpışırken, anası Rum çeteleri tarafından öldürülür. Ay parçası gibi güzel sözlüsü Hediye de kaçırılır. Türkü de adı geçen Hediye işte o kızın adıdır. 

Acı gerçekler ağıtla, çığlığa, dönüşürken bile soluk almanın ızdırabıdır, Onbeşliler. Aynı dönem Çanakkale ve İstiklal Harbinde sayısız çocuk, vatanı savunma pahasına can verir. Öyle ki bütün öğrencileri şehit düşen Konya ve İzmir Liseleri 1915 te tek bir mezun veremez.

İstanbul Tıp Fakültesi, eski adıyla Darülfünunun da Çanakkale destanında yeri apayrıdır. 1915 te Darülfünun 2500 kadar 1. Sınıf öğrencileri okulunu bırakarak Çanakkale’ye savaşmak için koştu. İki tümen halinde Çanakkale’ye gelen öğrenciler, bir Anzak baskınında şehit oldular. Onlar vatanlarını kurtarmak için gitmişlerdi.1921 yılında hiç mezun veremeyen Darülfünun siyaha boyandı.

Çanakkale Cephesi, sanki bir ölüm değirmeni gibiydi; tükettiği insanların haddi hesabı yoktu. İngilizler şehit olan gençlerimizi, 'çiçeğin tomurcuğu' ve 'vakti gelmeden solan gül goncası' na benzetiyorlardı. Bir sürü eğitimli genç nesil yok olmuşlardı. 

Cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, asker olmadığından en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutabilecek bütün gençlerin Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış normal bir hadise haline gelmişti. O günler, köyde, kasabada erkeğin kalmadığı, gücü kuvveti ve boyu posu yerinde olan, kadınların bile, herkesin gönüllü asker olduğu, ya da asker olmak zorunda kaldığı kara günlerdi.

İşte 'Heyonbeşli onbeşli' bu Türkü, Çanakkale destanı yazan, gül goncalarının, ana kuzularının ağıtıdır. Oyun havası değildir, onun için oynamayınız! dedi.


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder