SAYFALAR

28 Eylül 2011 Çarşamba

NAÇİZANE

Çocuk, genç, orta yaşlı, yaşlı, ihtiyar, hasta, usta, cahil, okumuş v.s lütfen dediklerimi birazcık düşünün. Kafa yorun. Muhakkak bana hak vereceksiniz. Size anlatılan bir şeyi; dersi veya bilmediğiniz her şeyi veya bildikleriniz her şeyi da muhakkak düşünün. Hatta bir daha düşünüp kafanızda çözmeden veya tam kanaatiniz gelmeden kabullenmeyiniz. Bir fikri kafanızda iyice yoğurmadan savunmayınız.
Mesela biri gelip senin yanına otursa ve sana dese ki "sen Ermeni sin!"
1-O şahıs nerden biliyor seni?
2-Biliyorsa söylemesindeki sebep nedir?
3-Kim olursan ol, bunu bilmekle ne değişecek?
4-Ermeni Türk'ten üstün müdür?
5-Senin kimliğinin söyleyenle bir ilgisi var mıdır?
6-Sana söylemek için neden ta uzaklardan masraf edip gelmiştir?
7-Bilim veya ilim adamı ise, seni niçin araştırmıştır?
8-Bunu araştırmasını kim istemiştir?
9-Kendisi, kendini araştırmış mıdır?
10-Kendisi kimdir, hangi millettendir?
11-Kendi ırkı çok mu iyidir?
12-Hani herkes kendi ırkını öğrenir ve severse, tutarsa ırkçılık veya faşizm olmaz mıydı?
13-Türk Türk'ü arar, sorar, bulursa, severse ırkçılık olur. Diğerleri arar, bulur, yandaşlarını severse niçin ırkçılık olmaz?
14-Bu soruları daha da çoğaltabilirsiniz. Cevaplarını almak hakkınız. Özgürlük daha çok olursa sizin veya bizim kârımız ne dir? Tabii ki siz bunları hiç ama hiç düşünmediniz. Sadece bir dolmuşa bindiniz. Ve öylece çarpana kadar gideceksiniz. Fakat hepimizin bu dolmuşta olduğumuzu unutmayınız. 'Özgürlük, demokrasi' diye hepimiz kandırılıp, kendi çıkarları için kullanılıyoruz. Saygı ve sevgilerimle.

27 Eylül 2011 Salı

ÜSLUBUNU BİLMEK

Kendi kendime yazıyorum çiziyorum fakat iyi mi yazıyorum kötü mu yazıyorum bilmiyorum.
Kimse de de ses yok. Bir şey demiyorlar.
Herhalde yazıp çizmenin üslubunu bilmiyorum.
Eskiden bir adam cezaevine düşmüş. (bizlerden uzak olsun da)
Bakmış önceki mahkumlar bütün fıkraları anlata anlata ezberlemişler ve hatta her fıkraya da birer numara vermişler.
Kendisi de kısa sürede bütün fıkraları numaraları ile birlikte ezberlemiş.
Halka olurlarmış içlerinden birisi ayağa kalkar bir numara söyler oradakiler bu fıkrayı hatırlar ve "ha ha ha" diye katıla katıla gülerlermiş.
Bu yeni cezaevine düşen adam da halkaya katılmış ve fıkra anlatanlar ile gülüşürmüş.
Fıkra anlatma sırası bu yeni düşen çömez mahkuma gelince 17 numaralı fıkra demiş.
Kimsede ses yok.
Daha komiğini söyleyim gülsünler demiş kendi kendine ve 34 numaralı fıkra demiş.
Yine kimsede ses yok.
41 numaralı fıkra anh. Kimse gülmüyor.
İçlerinden birine" arkadaş en komik fıkraları anlattım hiç biriniz gülmediniz bunun sebebi nedir?" diye sormuş.
O da "Fıkra anlatmak başlı başına bir sanattır. Fıkrayı anlatmanın da bir üslubu var. Her anlatılan fıkraya gülünmez. Fıkra doğru üslupla anlatılırsa gülünür." demiş.
Bende bu yazma, çizme işini beceremeyeceğim, önce üslubunu öğrenmem lazım herhalde.



SON BAHAR

Güz gelince dökülür, ağaçlarda yapraklar,
Sararır her taraf, kurur yemyeşil topraklar,
Kabul etmesek te, bunlar hepsi hakikatler,
Gidilir adım adım yaklaşırız son baharlara.

Her geçen gün dünü ararsın, bulursan ama,
Daha da sararıyor, gittikçe yemyeşil dünya,
Senin saçların da beyazlanmış, neden acaba,
Geldik işte farkında olmadan, son baharlara.

Şaşma sakın olanlara, günün gününü tutmaz,
Nerde senin o eski günlerin, dizlerin gitmez,
Siliniyor sayfaların, bir daha hiç görünmez,
Böyle yavaşça yürüyeceksin, son baharlara.

Basamaklar tükenir, tek tek sonuna çıkarsın,
Sona yaklaştıkça, unutma, çok yorulacaksın,
Yaşadıklarını unutarak, hatırlamayacaksın,
Sen istemesen de gideceksin, son baharlara,

Yalnız kalırsın belki de, kapın açılmayacak,
Geçmişini unutacaksın, hafızandan kalkacak,
Ve değerlerin seninle birlikte, hep yok olacak,
O zaman terk edip gideceksin, son baharlara.
                               Yazan : Recep Ali Öztürk