SAYFALAR

28 Mart 2012 Çarşamba

BABAM LA DURUYORUM

Üç kafadar hırsızlık için bir malikaneye girmişler.
Havuzun başında yürürlerken bir bakmışlar sahibi uzaktan görünmüş.
Yanlarına doğru geliyor. Hemen bir tanesi ağaca tırmanmış ve "ü ürü üüüüüü" diye ötmeğe başlamış. İkinci şahıs beline kadar havuza girer ve "uvaaak, uvaaak" diye bağırmağa başlar.
Üçüncü arkadaşları da bakar yanda bir eşek otluyor gidip yanında ellerini yere koyup dört bacak olur ve otlama numarası yapar.
Malikane sahibi bunları böyle görünce "Sizler de kimsiniz? Ne işiniz var burada?" diye sorar. Ağaçtaki "Ben bu malikanenin horozuyum. ü ürü ü" diye öter.
Havuzda duran "Ben bu malikanenin ördeğiyim. vak vak vak." der.
Bu sefer üçüncü şahsa, eşeğin yanında durana sorar "Sen kimsin, ne yapıyorsun?" der. Üçüncü şahısta "Bende bu eşeğin yavrusuyum. Yanında duruyorum" der.
Malikane sahibi "Ama bu eşek dişi değil ki yavrusu olsun. Bu eşek erkek" deyince.
Hırsızda "E heh işte halimden anlasana? Anam öldü de babam ile birlikte duruyorum" der.

ÜÇ YILDA ANCAK

Trafik kazasında ölen bir delikanlı ile sevgilisi cennete giderler. 
Kendilerini karşılayan melekler dileyin, ne dilersiniz derler.
Gençlerde "Biz evlenmek isteriz" der. "Peki evlendirelim" derler ve melekler giderler.
Gençler beklerler beklerler altı ay sonra melekler bir imam ile gelirler.
Tam nikahları kılınırken gençlerden biri "Biz şimdi evleniyoruz fakat istediğimiz zaman boşanabilir miyiz?" diye sormuş.
Melekler
 "İstediğiniz zaman boşanamazsınız. Çünkü cennette nikah için bir imamı altı ay aradık. Zor bulduk. Boşanmak için de bir avukatı üç yılda ancak buluruz. O zaman boşanabilirsiniz" demişler.

27 Mart 2012 Salı

TESLİMİM BABA

1989 yılı Ankara Hırsızlık Bürosu, gündüz nöbetçi ekibimizi arıyoruz fakat bulamıyoruz. Telsiz anonslarımıza cevap vermiyorlar. Müdürümüz devreye girdi ve "Bu ekibe görevi terkten işlem yapın " dedi. Müdürün ağzından çıkan emirdir, yerine getirilir. Dört polis memuru ve bir komiser hakkında işlem yapılacak. Belki de meslekten atılacaklar.

Üç beş gün önce ekiplerinden aldığım memuru aradım. Hangi kahvede kumar oynadıklarını sordum. Doğruyu söyleyeni her zaman koruduğumu bildikleri için, o memur hangi kahvede kumar oynadıklarını, hatta bir arkadaşlarına kefil olup Polis Sandığından borç para çektirip o parayı kumarda geri aldıklarını bana anlattı. Ben de doğru Keçiören deki o belirtilen kahveye gittim. Baktım doğru mavi Ford marka arabaları kapıda duruyor. Usulca kapısını açtım. Gündüz şoför içinde uyumuş, telsiz muhaberelerini duymuyor. Uyandırdım. Kendi arabama aldım. Onların arabasını şoförüm kullandı. Bende benim arabamı kullanarak Kısma geldik.

Üç memur, bir komiser orada kahvede kaldılar. Geride neler olup bittiğini sonradan bir memur anlattı biliyorum. O akşam ne arayabildiler ne de gelebildiler. Hiç kimseden ses sada yok. Ertesi gün başlarında komiserleri Kısma geldiler, yalvardılar, özür dilediler, beni kandırdılar, bir daha hiç olmayacak, ne olur bir sefer af et dediler. Ben de Müdür Beye çıktım güya memurlarımı korudum ona yalvardım, yakardık ve af ettirdik. Anadan yeni doğmuş gibi sevinerek göreve çıktılar. O gün iyi her arandı cevap verdiler. Bir hafta çok güzel her arandılar mı cevap veriyorlar. Arada da Kısma telefon açıp bana raporlar verip güya çalışmalarını bildiriyorlar. Ertesi gün yine kayıp oldular. Ne kadar arandılarsa hiç cevap vermediler. O kahveyi öğrenmiştim ya tekrar gittim. Manzara aynı fakat ben dünkü gibi değilim. Gözümde hiç bir şey yok. Çok sinirliyim. Gerekirse belki de kendilerine vuracağım. Hızlı bir şekilde kahvenin içine girdim. Sivillerden bir kaçı camdan atlamışlar. Bizim komiser camdan atlamadı. Sırtı bana dönük ekibi ile kumar oynuyorlardı.

Memurlar beni görünce yerlerinden kalkıp esas duruşa geçmelerinden ve kahvedeki sivillerin kaçışmalarından anladı. Yerinden havaya zıpladığı gibi, bana dönerek iki ellerini havaya kaldırdı ve; "Teslimim baba, bana bir şey edersen unutma çocuklarıma yine sen bakacaksın. Ne yaparsan yap. Teslimim" dedi. Hemen aklım başıma geldi. "Nedir bu arkadaş? Oyununuzu hemen bitirin, işinizin başına dönün" dedim ve hiç beklemedim, kahveden çıktım gittim.

Daha sonra ekibi o komisere "Bir yerden çay içelim" dediler mi. "Ya arkadaşlar, bir sefer baba dedik adamı kandırdık. O adamı bir daha kandıramayız. Boş verin çayı. Ölmezsiniz" dermiş. Ve bu iyi bir ders olmuş, kumar oynamağı da bırakmışlar.