SAYFALAR

13 Temmuz 2012 Cuma

RONALDO

Fatih Terim Brezilya da futbol antrenörüne sormuş:
- Hocam sen futbolcuları nasıl seçiyorsun ki şampiyon oluyorsunuz?
- Ben futbolcuları test edip başarılarına göre takıma alıyorum. Mesela sana örnek vereyim.
 Ronaldo'yu çağırmış ve sormuş;
- Ronaldo, söyle bana, senin annenin ve babanın çocuğu olan ve kardeşi olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşündükten sonra "Tabii ki benim, hocam, Ronaldo" demiş.
 Fatih Terim çok etkilenmiş ve Türkiye ye gelir gelmez Dobi'yi çağırmış yanına ve sormuş;
- Oğlum Dobi, senin annenin ve babanın çocuğu olan ve kardeşi olmayan kimdir?
 Dobi düşünmüş düşünmüş işin içinden çıkamayınca gitmiş Hakan Şükür'ü bulmuş ve Ona sormuş.
Hakan Şükür düşünmüş "Ben olurum, Hakan Şükür" demiş. Dobi hemen koşa koşa gelmiş Fatih Terim'e "Sorunun cevabini öğrendim, Hakan Şükür'dur, Hocam" demiş.
 Fatih Terim küplere binmiş, "Hepiniz işte böyle salaksınız onun için şampiyon olamıyoruz. Sorunun cevabı Hakan Şükür olur mu hiç. Doğru cevap Ronaldo olacaktı" demiş.

YERUME ZENCİYİ

Temel ilk İstanbul'a gittiği zaman kaldığı otelde bir zenci ile karşılaşmış. İlk defa bir zenci gördüğü için çok dikkatini çekmiş ve ta yanından hayretle bakarak iyice incelemiş.
Zenci bu durumdan biraz rahatsız olmuş fakat bir şey diyememiş.
Temel yatarken otel görevlisine sabah saat 07.00 de kalkacağını, o saatte uyandırmalarını tembihledikten sonra yatağa gitmiş uyumuş.

Zenci de "Bu adama bir ders vereyim" diye düşünmüş ve Temel uykuda iken Temel'i iyice siyaha boyamış. Sabah saat 07.00de otel görevlisi Temel'i uyandırmış.
Temel kalkmış lavaboya gidip aynaya bakmış ki rengi simsiyah "Uyii, Aptal otelcinin yaptığına bak, ben ona beni kaldır dedim, O yanlışlıkla benim yerime zenciyi  kaldırmış" demiş ve gitmiş geri yatmış.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

İŞİNE KARIŞMAM

Bektaşi bir gün piizlenirken bir pislik böceği görür. Böcek hayvan pisliğini top etmeş yuvarlamağa çalışmaktadır. İki elini havaya açar ve; "Allahım, bu dünyayı, bu kadar canlıyı, varı, yoğu her şeyi yarattın da, bu pislik böceğini niçin yarattın?" diye sorar.

Birkaç sene sonra hasta olur, vücudunun her tarafını çibanlar sarar. Her çareye baş vurur, doktarlara gider, ilaçlar kullanır fakat bir türlü iyileşmez. Hatta vücudunda ki çibanlar daha da çoğalır. Bir gece rüyasında sakallı bir ihtiyar görür. Bu ihtiyar "Sen 40 tane pislik böceği bulacaksın. Onları ezeceksin. 40 sabah aç karnına suyundan içip, posasını da çıbanların üzerine süreceksin, o zaman iyileşir." der.
Bektaşı bu ilacı yapmağı pek istemez fakat çaresiz. İlacı yapar aynen ihtiyar dediği gibi uygular ve tez zamanda bu illetten kurtulur.

Yıllar sonra bir gemi Okyanusun ortasında fırtınaya tutulur. Batmak üzeredir. Bütün mürettebat ve yolcular yerlisi yabanacısı kurtulmak için ellerini açmışlar Allaha dua ediyorlar. Aynı Bektaşı da bu gemi de bulunuyor fakat o yanda çömelmiş olup bitenleri seyrediyor. Hiç bir şeye karışmıyor.

Telaşla dua edenlerden bir kaç kişi Bektaşının yanına giderler; "Erenler sen olgun ve hatırlı birine benziyorsun. Sen de dua etsen ki belki gemi batmaz da canımızı kurtarırız." derler.

Bektaşi onlara; "Yok arkadaş. Ben Allahın işine bir defa karıştım, kırk gün pislik böceği yedirdi. Bir daha karışırsam kim bilir ne yapar? Onun işine daha asla karışmam" der.