SAYFALAR

24 Temmuz 2012 Salı

PARMAKLA OLSA

sizler bizim için savaştınız
İngiliz devlet adamı Sir Winston Churchill (Çörçil) Çanakkale yi kolaydan geçip İstanbul'a hemen gireceklerini hesaplıyarak geldi. İngiliz lerin hepsi de çok kolay sandılar. Fakat Türk Ordusu kendilerini Çanakkale de ve Gelibolu da öyle bir karşıladı ve öyle bir ders verdi ki, dünyaya rezil edip, sağ kalanları gerisin geri memleketlerine yolladı.
Savaş sonrası Çörçil Avam Kamarasında ağır eleştirilere maruz kalır. Çok büyük tartışmalar yaşanır. Hatta üst düzey devlet adamlarından biri, önlerinde ki harita üzerinde parmaklarını gezdirerek;"Önce şuraları almalıydınız. Ordan geçip şurasını alıp, oradan öbür tarafa geçerek, oraları da aldıktan sonra İstanbul bizim olurdu. Sonrada Türkiye" diye tenkit edince;
Çörçil şöyle cevap vermiş:
"Eğer....O yerler siz yaptığınız gibi, parmakla gösterip alınabilseydi, bende sizin gibi parmağımla gösterir alırdım. Ne yazık ki ben orda Türk askeri ile karşılaştım ve savaşarak yenildim." demiş.  

(İşte ülkemizi savunanlar ve tarihi yeniden yazdırıp Çörçil'i mağlup eden Türk evlatları, merak ediyor ve gurur duyuyorsanız resmi tıklayınız.)

23 Temmuz 2012 Pazartesi

ASKER SAVCI

1980 yılı yer Adana; Bazen insanın ismi de başına dert açabiliyor. Yurt dışı görevinden yeni dönmüş yine Cinayet Masasında göreve başlamıştım. Askeri darbe olmuş Askeriye yönetimi ele almıştı.

Bir Polis arkadaşımız vardı, kendisi Kars lı nedenini bilmem fakat annesi babası adını Ali Asker koymuşlar. Soyadı ise SAVCI. Poliste kuraldır, telefon çaldığı zaman ahize kaldırılır önce kendini tanıtıp karşı taraf dinlenir. Şimdi gelelim esas anlatmak istediğimiz konuya.

12 Eylül darbesi yeni olmuş, herkes diken üstünde, bazı polisler sürgüne gitmiş, bazıları göz altında, kimin ne olacağı belli değildi. Adana sokakları terör kaynıyor. Her gün bir banka soyuluyor, iki üç günde bir çatışmalar oluyordu. Yine Hürriyet Mahallesinde bir çatışma oldu. 
Akabinde hücre evleri tespit edildi ve hemen Adana Jandarma Alay Komutanlığı yakınında ki bir hücre evinde çok sayıda tüfek, tabanca, mühimmat, el bombaları ve el yapımı bombalar yakalandı. 

Asayiş Şube Müdürü Salih Dost ve Yardımcıları bizim Büromuzda. Yanı Cinayet Masasında Telefonlar üst üste gırla gidiyor. Askeri Komutanlar, Müdürler, Amirler, Müdür yardımcıları gelenler, gidenler ve arayan arayana. Ne oldu, ne bitti? Herkes alel acele bilgiler istiyorlar. Hakikaten biz daha ne olup olmadığını anlamadan hemen bilgi ver. Yakalamak bir dert, bilgi vermek başka dert. İnsanı rahat bırakmıyorlar.

Kısmımızın telefon trafiği sıkı bir şekilde devam ederken, Nöbetçi Polis Memuru telefonlara cevap vermeğe fırsat bulamıyor. O gün Nöbetçi olduğu için Ali Asker Savcı isimli polis arkadaşımız telefonlara çıkıyor ve cevap veriyor; "Ali Asker Savcı buyurun efendim." diyor. Yanı gayet nizami önce kendini tanıtıyor ve duruma göre sorumlu olduğumuz müdürlere bu yakalananlarla ilgili bilgiler veriyor veya irtibat sağlıyor.

Tam böyle sıkışık bir zamanda Kısmımıza ait harici telefon çalıyor. Nöbetçi Polis Memuru Ali Asker Savcı yine telefonu kaldırıp; "Buyurun efendim, Ali Asker Savcı" diyor. Karşı taraf "Özür dilerim Sayın Savcım" deyip telefonu kapatıyor. Bu durum üç-dört defa tekrarlanıyor. 

Meğer Baş Müdür Gültekin Bey olayı telsiz muhaberelerinden duyunca tam olarak öğrenmek için Müdüriyet dışında bulunduğu bir yerden bizim Kısmı direk arayıp görüşme yapmak istediği sırada 'asker-savcı' gibi sözleri duyunca telefonu kapatıyor ve bir baktık korumaları ile birlikte hızlı bir şekilde gelip baskın edercesine içeri girdiler. 

Herkes elinde ki işi bıraktık ayağa kalktık, kimsede çıt yok. İlk soru; "Telefonlara cevap veren kim?" diye sordu. Ali Asker bir adım öne çıkarak "Benim Sayın Müdürüm." dedi. "Senin adın nedir?" diye tekrar sordu. Meğer Bizim Polis Memuru Ali Asker Savcı karşıdan gelen telefonlara 'Ali Asker Savcı' diye kendini tanıtıp cevap verince, Baş Müdür 'Askeri Savcı, Ali olarak anlıyor ve yanlışlıkla Askeri Savcılığı arayabildim sanarak özür dileyip telefonu kapatıyormuş.

Mesele anlaşılınca bu arkadaşı Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne sürdüler. Artık ondan sonra bu cesur arkadaşımız "Ali Asker Savcı" diye orada söyledi. Günahsız yere başından geçen bu olay herkese üzüntü verdi ve bir ders oldu.

Bu olayı ben 'HARDUMA' bloğum da anlattığım zaman tesadüfen Ali Asker Savcı Polis Arkadaşımın yeğenleri ve oğlu okumuşlar. Bana telefon açtılar ve Ali Asker Savcı'nın bir kaç yıl önce öldüğünü bildirdiler. Kendilerine baş sağlığı ve Ali Asker Savcı'ya da rahmetler, yakınlarına sabırlar diliyorum. 

EĞİLMEK LAZİM

Fakir bir filozofa sormuşlar:
"Servet sizin ayaklarınızın altında, siz neden bu kadar fakirsiniz"
Filozof ilginç bir cevap vermiş:
"O serveti almak için, eğilmek lazım da ondan" demiş.