|
kardeş pisiler |
Ankara da Batıkent'ten bir aile dostumuzun evine Eskişehir yolunda Yaşamkent'e eşimle birlikte gittik. Böyle
birkaç dostlarımız var, hafta da bir evlerde ziyaret eder iddialı bir şekilde okey
oyunları oynadıktan sonra stres atar evlerimize gideriz. Her zaman olduğu gibi gece geç
saatlere kadar eğlendikten sonra geri gelmek için arabanın yanına geldim.
Arabayı tam çalıştırdığım sırada birkaç defa kedi sesleri duydum.
Hayret gecenin o satında oralarda hiç kediye benzer bir şey yoktu. Birkaç defa
daha önce kediler motorun yanına ısınmak için girmişler ve birkaç defa
kendileri yaralandı, birkaç defa da kayış kesilmişti. Bunu bildiğim için işimi
sağlam tutarak, kaputu açtım, el feneri ile her tarafını iyice kontrol ettim.
Kedi filan yok. Kedi sesi de kesildi zaten. Geri geri giderken genç bir
delikanlı arabasını park ediyordu. Elle işaret etti. Durdum. Yanıma geldi
"Ağabey senin araba geri vides te kedi gibi mi bağırıyor" dedi. Nasıl
olmuşsa ben duymamışım arabamın içinden yine kedi sesi geliyormuş. "Yok"
dedim. "O zaman senin arabada kedi var, içinden kedi sesi
geliyor" dedi.
Tam iki saat eşim, ben ve O delikanlı ile motorun civarın da kaputun içinde
el feneri ile kedi aradık. Yok, veya bulamadık. Üç dört kilometre geldikten sonra
tekrar kedi kaputun içerisinde acı acı bağırmağa başladı. Sağa çektim arabayı
bir daha baştan aşağı iyice aradım fakat yok bulamadım. Ama bağırıyor. Demek ki
var fakat ben bulamıyorum. Kediyi arabada bulamayınca, 'kediye bir şey olmasın'
diye arabayı orda müsait bir yere çektim park ettim. Bir taksi
çağırdım eve taksi ile geldim. Ertesi gün öğlene doğru komşumun arabası
ile arabanın yanına gittim. 'Herhalde 24 saat içinde eğer kedi ise çıkar,
gider' diye düşündüm. Tekrar gündüz gözü ile kaputun içini kontrol
ettikten sonra, arabamı çalıştırdım ve getirerek, evimin önünde yer
olmadığı için site önüne park ettim.
İkinci gün arabamı site içine aldım ve temizlik yapacaktım. Hayret baktım yine
arabamın içinden kedi sesi geliyor, fakat kendisi görünmüyor. "Hay Allah
nedir bana bu işkence? Servise götürmekten başka yapacak bir şey yok."
dedim kendi kendime. Kaputu kapatırken, pığlıyarak arkamdan bir büyük kedi bana
saldırdı. Nerde ise kaçacak ve arabayı onlara bırakacaktım. Büyük kedi dışarıdan,
öbürü içerden kıyamet kopardılar. Başka bir kedi daha geldi. İkisi dışarıdan tırnakları
ile ön tampona saldırıyorlardı. Yana çekilip epeyce bunların bağrışmalarını, ön
tamponu tırmalamalarını seyrettim. İçerde ki nin sesinden sol farın altında
saklandığını anladım. Dışarıda ki kedileri kovmağa çalıştıysam da kovamadım. Panel
altındaki parçayı söktüm. Küçük bir siyah renkli kedi yavrusu dışarı fırladı. O
çıkan kedi yavrusu ile, dışarıda bekleyen yanı bana saldıran iki büyük kedi,
koşarak ve bağrışarak birbirlerine sarıldılar. Sanki savaştan yeni dönen
askermiş gibi öpüşe öpüşe oradan uzaklaştılar. Ben büyük kedilerin o yavruyu
evlatlık aldığını düşünürken, yanıma komşum Hasan Bey geldi ve kedileri tanıdı.
Kedi yavrusu Yaşamkent te değil, benim kapımda arabaya girmiş, veya annesi
orda saklamış. Çünkü kediler bizim sitede yaşayan kedilermiş. Ben o yavruyu arabamın
içinde Yaşamkent’e götürmüş, geri getirmiş ve üç-dört gün sonra tekrar annesine
babasına sağ salım teslim etmişim. Dışarda ki arabaya saldıran kediler de o
yavrunun anne ve babalarıymış. Buluştuklarına öyle sevinmişler ki alel acele verdiğim
hazır mamayı bile yemeden bir bir ağızlarını koklaya koklaya koşup gittiler.
Bizlerde seyrettik fakat ders aldık mı bilmiyorum.