SAYFALAR

27 Nisan 2015 Pazartesi

şiir BİRTANEM


Hanımeli çiçek açtı, kokusundan geçilmiyor birtanem,
Deli gönlüm seni seçti, başka biri sevilmiyor birtanem,
Gözlerim hep sana bakar, göremese, çiçeklerin içinde,
Bu dünyanın kahiri, sen olmadan çekilmiyor birtanem.

Sen gideli havadisin, gurbetinden gelemiyor birtanem,
Her tarafta arıyorum, kayıp olan bulunmuyor birtanem,
O gün bu gün derken sonunda, günler gelip geçiyorda,
Sen aklıma gelince, hasretinden durulmuyor birtanem.

Dertliyim çaresizim, yol üstüne beklenmiyor birtanem,
Gözlerime duruyorsun, başkasına bakılmıyor birtanem,
Merak edersen beni, gelip gör ki bu halımı ben miyim,
Ayrılık hiç iyi değil, eğer yoksan yaşanmıyor birtanem.
                                                           Recep Ali Öztürk

25 Nisan 2015 Cumartesi

MANKAFA

'MANKAFA-MANKURT' Hiç duydunuz mu bilmem. Bu kelimeler ikisinin de maanaları aynıdır. Fındıklı Orta Okulunda okurken Nurettin Dekelli (Termik Çobanı dediğimiz) Yozgatlı bir Almanca Öğretmenimiz vardı, bizlere o söylerdi. Kafamda yer ettiği için Rize Lisesinde okurken kütüphanede ansiklopediye baktım ve maanasını öğrendim. Beyinsiz, geri zekalı, aptal, geçmişini bilmeyen insanlara söylenen bir kelime imiş.
Cengiz isimli bir Kırgız yazarın kitabında yazıyor. Soyadını bilmiyorum. Kitabın adı 'GÜN UZAR YÜZYIL OLUR' Eski tarihlerde Juan Juanlar kabilesi varmış. Bu kabile savaşta esir aldıkları Türklerin kafalarını ustra ile kazıtırlar. Deveden yüzdükleri sıcak deriyi ustra ile kazıtılmış bu kafalara sıkı sıkıya sararlar. 15-20 gün yerlere çaktıkları kazıklara el ve ayaklarından bağlayarak güneşin altında tutarlar. Ustra ile kazınmış kafalardan çıkmak isteyen saç kılları deve derisine dayandığı zaman onu delemez, geri dönerek beyine kadar gider, beyine batar ve müthiş bir acı verirmiş. Bu kişilerden bazıları bu acıya dayanamaz bağıra bağıra ölürler, sağ kalanlar da bilincini ve kimliğini kayıp ederler. Bu insanlara MANKAFA derlermiş. Mankafalar ise efendilerini bir tanrı bilir, ne isterse, ne derse taparcasına veya ölümüne onu yaparlar, yanlarından hiç ayrılmazlar, kölesi olur efendilerinden başka hiç bir kimseyi tanımazlarmış. Efendileri de bu insanlara her türlü hizmetleri yaptırdıkları gibi, savaşlarda ve en zor işlerinde kullanırlarmış..
Juan Juanlar kabilesini daha sonra Türkler ortadan kaldırmış yok etmişler fakat metodlarını yok edememişler. Hala daha günümüzde bile bu metod kullanılıyor. Hem de hiç kimse mankafa olduklarını hissetmeden, farkına varmadan. Hala daha bir insanı mankafa yapıyorlar. Bu işi esir alarak, deve derisi ve güneş kullanarak dıştan yapılan kaba bir etki ile değil de, daha modern usullerle yapıyorlar. Mesela: uyuşturucu, servet, şöhret, şehvet, din gibi etkenleri kullanarak kandırıp yapıyorlar. Bilhassa gençleri, hatta bazı siyasetle uğraşan kişileri Mankafa yapıp bütün geçmişini, kimliğini, milli duygularını unutturup istedikleri gibi kullanıyorlar. Yoksa bir insan canlı bomba olabilir mi? Allah insanı insanın eline bırakmasın ve kimseye fırsat vermesin. Onun için tekrar söylüyorum: Bir işi yapmadan önce en az üç defa düşünüp karar veriniz. Lider SİZ olunuz. Beş para etmezlerin peşinden 'Lider' diye gitmeyiniz. 

24 Nisan 2015 Cuma

İNSANAT BAHÇELERİ

Çoğunuz hiç duymadınız, bir çoğunuz da belki de yeni duyuyorsunuz; İnsanlık tarihinin karanlık yüzü 'İnsanat Bahçeleri'

Avrupa'da 18. ve 19. yüzyılda meşhur olan gezme yerlerinden biri etnolojik sergiler ve insan hayvanat bahçeleri olarak da bilinen insanat bahçeleriydi. Bu alanlar da 'ilkel' olarak nitelendirilmiş insanlar, yakalanıp esir ediliyorlar ve bu alanlara toplanıp halka açık olarak sergileniyor, bu yerlerde tıpkı hayvanat bahçesi gezer gibi, diğer insanlar gezip seyrediyorlardı. İşte insanlık tarihinin karanlık yüzü insanat bahçeleri. 

İNSANAT BAHÇELERİ ZİYARET AKININA UĞRUYORDU 

1897 de Belçika kralı II. Leopold, Başkent Brüksel'in doğusunda bir insan hayvanat bahçesi kurulmasını emretti ve yaklaşık 260 Kongo vatandaşı bu bahçeye taşındı. O yıl en az 2 milyon Belçikalı Kongo'luları görmek için Brüksel'in doğusundaki insan hayvanat bahçesini ziyaret etti.

19. yüzyılın ikinci yarısında, bu fikri benimseyen sömürge güçleri, Afrika kökenli insanları Avrupa ve Amerika’nın en büyük şehirlerindeki kafeslerde sergilemek için harekete geçti.

Kurulan insanat bahçelerinde, Kongo, Afrika, Kızılderili, Aborjinler gibi toplumlarından tutsak edilen insanlar, sanki birer hayvan gibi Avrupalılar tarafından kafeslere konup diğer insanlara seyrettiriliyorlardı.                                      

FARKLI IRKLARDA İNSANLAR DA HAYVAN GİBİ SERGİLENİYORDU 

O dönemde bu fenomene ‘insan gösterileri’ adı veriliyordu. Ancak bundan on yıl kadar sonra, bu isim ‘insan hayvanat bahçeleri’ ya da ‘insanat bahçeleri’ olarak anılmaya başlandı.

İnsanlar kafeslere konularak, bazıları yöresel kıyafetleriyle ya da çoğu zaman çıplak olarak sergileniyorlardı.

1889’da Paris Dünya Fuarı’nda 400 Aborjin ve Afrikalı kafesler içinde ziyaretçilere gösterilmiş 18 milyon insan tarafından ziyaret edilmişti. 1931 yılında bu garip gösteriler devam ediyordu ve fuarı tam 31 milyon insan ziyaret etti.

MAYMUNLARLA BİR ARADA TUTUP DÖVÜŞTÜRÜYORLARDI 

İnsanat bahçelerinde bazıları, diğerlerinden çok daha fazla dikkat çekiyordu. Sık sık adı geçen ve özellikle görülmek istenen, hatta ekstra para ödenen bir isim vardı

Bronx Hayvanat Bahçesi’ndeki ‘İnsan Sergisi’nde hayvanlarla bir arada tutulan, maymunlar ile oynamaya ve orangutanlarla dövüşmeye zorlanan Ota Benga’ydı. 

Ota Benga, Kongolu Mbuti pigmesiydi. Bir gün avdan evine döndüğünde, eşinin ve çocuklarının kabilesi ile birlikte öldürüldüğünü gördü. Daha sonra, market alışverişi yapar gibi dolaşan insanlar Ota Benga’yı alıp Amerika’ya götürdüler ve tutsak ettiler.

KAFESLERİN BAŞINDA BİLGİ TABELALARI VAR DI

İnsanlar sergilenirken, nereli oldukları yaşları, boyları ve ne kadar süre sergide kalacağı kafeslerin hemen yanında asılı olan tabelalarda yazıyordu.

Afrika Pigmesi, Ota Benga

Yaş: 23 Yıl

Boy: 1.49 metre

Ağırlık: 46 kg

Kasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika'dan 

Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi. 

Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.

ABD ve Batı Avrupa ülkelerine ek olarak, insan hayvanat bahçeleri İskandinav ülkelerinde de ortaya çıktı. 1914 yılında Norveç’te Oslo şehrinde bir insan hayvanat bahçesi kuruldu. Bu bahçe Senegal'den getirilen en az 80 Afrikalı erkek içeriyordu ve aynı zamanda gösterilere muazzam bir halk topluluğu katılım sağlıyordu. 

Yirminci yüzyılın başlarında, insan hayvanat bahçeleri beyaz ırkın üstünlüğü fikrini desteklemede önemli bir rol oynadı ve birçok antropoloğun evrim teorisi hakkında araştırma yapıp ırkçı kitaplar yayınlamasına neden oldu. 

İşte Avrupanın övündüğü demokrasileri ve her ortamda öne sürdükleri 'insan hakları' Kendi kurtuluşunu kendin ayrlayacaksın. Hiç bir zaman seni kurtarması için başkasını beklemeyeceksin. Türklük çatısı altında birleşip, kendi kaderini kendin tayın edeceksin. Alıntı