SAYFALAR

24 Nisan 2015 Cuma

İNSANAT BAHÇELERİ

Çoğunuz hiç duymadınız, bir çoğunuz da belki de yeni duyuyorsunuz; İnsanlık tarihinin karanlık yüzü 'İnsanat Bahçeleri'

Avrupa'da 18. ve 19. yüzyılda meşhur olan gezme yerlerinden biri etnolojik sergiler ve insan hayvanat bahçeleri olarak da bilinen insanat bahçeleriydi. Bu alanlar da 'ilkel' olarak nitelendirilmiş insanlar, yakalanıp esir ediliyorlar ve bu alanlara toplanıp halka açık olarak sergileniyor, bu yerlerde tıpkı hayvanat bahçesi gezer gibi, diğer insanlar gezip seyrediyorlardı. İşte insanlık tarihinin karanlık yüzü insanat bahçeleri. 

İNSANAT BAHÇELERİ ZİYARET AKININA UĞRUYORDU 

1897 de Belçika kralı II. Leopold, Başkent Brüksel'in doğusunda bir insan hayvanat bahçesi kurulmasını emretti ve yaklaşık 260 Kongo vatandaşı bu bahçeye taşındı. O yıl en az 2 milyon Belçikalı Kongo'luları görmek için Brüksel'in doğusundaki insan hayvanat bahçesini ziyaret etti.

19. yüzyılın ikinci yarısında, bu fikri benimseyen sömürge güçleri, Afrika kökenli insanları Avrupa ve Amerika’nın en büyük şehirlerindeki kafeslerde sergilemek için harekete geçti.

Kurulan insanat bahçelerinde, Kongo, Afrika, Kızılderili, Aborjinler gibi toplumlarından tutsak edilen insanlar, sanki birer hayvan gibi Avrupalılar tarafından kafeslere konup diğer insanlara seyrettiriliyorlardı.                                      

FARKLI IRKLARDA İNSANLAR DA HAYVAN GİBİ SERGİLENİYORDU 

O dönemde bu fenomene ‘insan gösterileri’ adı veriliyordu. Ancak bundan on yıl kadar sonra, bu isim ‘insan hayvanat bahçeleri’ ya da ‘insanat bahçeleri’ olarak anılmaya başlandı.

İnsanlar kafeslere konularak, bazıları yöresel kıyafetleriyle ya da çoğu zaman çıplak olarak sergileniyorlardı.

1889’da Paris Dünya Fuarı’nda 400 Aborjin ve Afrikalı kafesler içinde ziyaretçilere gösterilmiş 18 milyon insan tarafından ziyaret edilmişti. 1931 yılında bu garip gösteriler devam ediyordu ve fuarı tam 31 milyon insan ziyaret etti.

MAYMUNLARLA BİR ARADA TUTUP DÖVÜŞTÜRÜYORLARDI 

İnsanat bahçelerinde bazıları, diğerlerinden çok daha fazla dikkat çekiyordu. Sık sık adı geçen ve özellikle görülmek istenen, hatta ekstra para ödenen bir isim vardı

Bronx Hayvanat Bahçesi’ndeki ‘İnsan Sergisi’nde hayvanlarla bir arada tutulan, maymunlar ile oynamaya ve orangutanlarla dövüşmeye zorlanan Ota Benga’ydı. 

Ota Benga, Kongolu Mbuti pigmesiydi. Bir gün avdan evine döndüğünde, eşinin ve çocuklarının kabilesi ile birlikte öldürüldüğünü gördü. Daha sonra, market alışverişi yapar gibi dolaşan insanlar Ota Benga’yı alıp Amerika’ya götürdüler ve tutsak ettiler.

KAFESLERİN BAŞINDA BİLGİ TABELALARI VAR DI

İnsanlar sergilenirken, nereli oldukları yaşları, boyları ve ne kadar süre sergide kalacağı kafeslerin hemen yanında asılı olan tabelalarda yazıyordu.

Afrika Pigmesi, Ota Benga

Yaş: 23 Yıl

Boy: 1.49 metre

Ağırlık: 46 kg

Kasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika'dan 

Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi. 

Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.

ABD ve Batı Avrupa ülkelerine ek olarak, insan hayvanat bahçeleri İskandinav ülkelerinde de ortaya çıktı. 1914 yılında Norveç’te Oslo şehrinde bir insan hayvanat bahçesi kuruldu. Bu bahçe Senegal'den getirilen en az 80 Afrikalı erkek içeriyordu ve aynı zamanda gösterilere muazzam bir halk topluluğu katılım sağlıyordu. 

Yirminci yüzyılın başlarında, insan hayvanat bahçeleri beyaz ırkın üstünlüğü fikrini desteklemede önemli bir rol oynadı ve birçok antropoloğun evrim teorisi hakkında araştırma yapıp ırkçı kitaplar yayınlamasına neden oldu. 

İşte Avrupanın övündüğü demokrasileri ve her ortamda öne sürdükleri 'insan hakları' Kendi kurtuluşunu kendin ayrlayacaksın. Hiç bir zaman seni kurtarması için başkasını beklemeyeceksin. Türklük çatısı altında birleşip, kendi kaderini kendin tayın edeceksin. Alıntı

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder