SAYFALAR

25 Aralık 2011 Pazar

BİLİYOR MUSUNUZ

1-İngiltere de insanları tembel alıştırdığı için on beş yaşına kadar bilgisayar kullanmak yasak mış. Kullanan çocuk ve veliler ciddi bir şekilde cezalandırılırmış.
2-Böbreklerimiz günde on damacana (200litre) kan süzermiş ve bir buçuk litre zararlı atığı sidik olarak ayırırmış.
3-Yaban keçileri sürüsü yaz başında dişisi bir, erkeği bir ayrılırlar ve güz gelince tekrar birbirlerine karışırlarmış.
4-Yeryüzündeki sırların sadece %4'ü çözülebilmiş, %96 sı hala araştırılıyormuş. Bu çözülenlerde tamamen tesadüflerle mümkün olmuş.
5-Yeryüzündeki icatların hepsi hayvanlar alemi ve hayvanların yapıları incelenerek tesbit edilmiş.
6-Ses ceyrana çevrilip havaya gönderiliyor ve antenle yakalanarak tekrar sese çevriliyor. (modülasyon, demodülasyon) Resim ve görüntü de tabi.

ŞEHZADE ÖĞRETMENİ

Fatih Sultan Mehmet Han altı yaşına geldiği zaman babası 2. Murad, Şehzade nin eğitilmesi için çok sayıda öğretmene görev verir. Küçük Şehzade hepsine teneke çalar. Hiç biri bu çocukla baş edemez, şehzadeyi eğitemezler. Molla Gürani Hazretleri öğretmen olarak görevlendirilir. Şehzade Mehmed (Fatih) buna da teneke çalar. Fakat yediği iki tokatla gözlerinde şimşekler çakar. Ağlayarak doğruca babası 2. Murad'a koşar şikayet eder. 2. Murad oğlu Şehzade Mehmed'in elinden tutarak doğruca öğretmeni Molla Gürani Hazretlerinin odasına giderler. Padişah Öğretmene; "Benim çocuğumu nasıl döversin bre mel'un"diye çıkışır. Molla Gürani Hazretleri Şehzade oğlunun yanında padişah 2. Murad'a da bir tokat vurur ve odasından kovar. Padişah 2. Murad döner altı yaşında ki, sonra yirmi yaşında İstanbul'u fet edecek olan Şehzade Mehmed'e "Oğlum bu öğretmen. Bak karşı çıkarsam beni de dövüyor. O nun öğrettiklerini öğreneceksin ki, dövmesin." Der ve çocuğunu bu öğretmene teslim eder. Kaç yaşında İstanbul'u fet etti? Hepsine Rahmet diliyorum.

23 Aralık 2011 Cuma

SARHOŞU VURAMADINIZ

1980 de askeriyenin yönetime el koymasından sonra yurt dışı görevimden yeni dönmüş Adana da Cinayet Masasında aslı görevime devam ediyordum. Bir gece saat 01.00 sıralarında İnönü caddesi üzerinde çatışma olduğu anonsu geçti. On beş dakikada olay yerine intikal ettik. Tüm asker ve polis çoktan gelmişlerdi. Herkes parkın yanında ki bir apartmana doğru ateş ediyorlardı. Bizim ekip hiç ateş etmedik. Çünkü görünen kimse yoktu. Arada bir ses kesilince yanı güvenlik güçleri ateşi kesince bu apartman girişinden bir el silah sesi geliyor, ateşi de görünüyordu. O taraftan ses kesiliyor, bu taraftan şuursuzca yaylım ateşleri tekrar başlıyor ve arada da teslim ol çağrıları yapılıyordu. Tekrar sukut olunca, tekrar o taraftan bir el ateş ediliyordu. Karşımızdakinin çok ilginç bir terörist olduğu belli oluyordu. Kimse onu vuramıyor, oda kimseyi vurmuyordu.

Karşılıklı müsademe üç saat kadar sürdü. Yine silah sesleri kesildi, apartman merdiven boşluğundan bir adam elindeki tabancayı yere atarak meydana çıktı. Askerler bağırıyordu. "Olduğun yerde kal." Celal isminde herkesin tanıdığı polis arkadaşımızdı. Giresunlu olan bu arkadaşımız biraz deli olarak bilinirdi. İki sivil arkadaşı ile meyhaneden çıkmışlar, İnönü Caddesinde yürürken aşka gelmiş dört el ateş etmiş. Yakın ekiplerde terörist bilip ateş etmiş merkeze bildirmişler. Sivil arkadaşları yanından kaçmışlar. Kendisi apartman boşluğuna sığınmış ve ateş etmeğe başlayınca bu olay olmuş.

Mesleğe tekrar döndü fakat öyle bir yemin etmişti ki rakı olduğu yerden geçmezdi. Ve yeri geldiği zaman da kendini met edenler oldu mu
"Sizden polis olmaz bir sarhoşu öldüremediniz" derdi.