SAYFALAR

6 Temmuz 2012 Cuma

TAVUKLARIN GAZABI

1974 yılı Adana, millet vekili Ahmet Topaloğlu sık sık Adana'ya gelir, bazen Ceyhan'a geçer, her geldiği zaman da eskort isterdi. Bölge Trafik Ekiplerinden hangisi denk gelirse eskortluk ederlerdi. Zaten iki tane ekibi olan Bölge Trafiğin ekip otoları resmi plakalı Alman hibesi, oldukça yeni Ford binek arabaları idi.

Bu araçlar diğer polis otolarına göre hem yeni hem daha bakımlı idiler. Çünkü Adana yol byu güzergahlarında hizmet verirlerdi. Bir pazar günü Niğde İl sınırından bu Vekil Ahmet Topaloğlu nu almak için bir Bölge Trafik Ekibi istendi ve ekibe Merkez anons ederek görev verdi. Dört kişiden oluşan ekip tam bu sırada anonstan önce Tekir de yemek yemek için bir köyde mola vermişler. Evlerine götürmek üzere de köylülerden birer tane tavuk satınalmışlar. Otolarının bagajında tavuklar canlı, kanat ve bacakları bağlı olarak durmaktadırlar. Akşam görevden çıkıp evlerine gideceklerken götürüp kesip çoluk çocukları ile yiyecekler.

Birden eskortluk emri verilince ekipteki Polis Memuru Maraş lı Mustafa nın sevk ve idaresinde ki Ekip otosu, yemek dahi yemeden aceleyle giderler ve belirtilen yerde eskortluk görevini devralırlar. Misafirleri oraya kadar getiren Niğde Bölge Trafik Polislerinden oluşan eskort geri döner. Konvoy halinde gelirlerken Adana İl sınırında, Adana Valisi Lütfi Tuncel de kendi arabasıyla konvoya katılır.

Önde eskort Adana Bölge Trafik Ekibi, arkada Millet vekili Ahmet Topaloğlu, onun arkasında Adana Valisi ve avaneleri ile konvoy Ceyhan a doğru hareket ederler. Tam Raşit Ener Türistik Tesisleri diye bir yer vardır onun önünden geçerlerken aksilik ya eskortluk görevi yapan Bölge Trafik Ekibin Ford otosunun bagajı açılır. Bagajda ki dört canlı tavukların ikisinin bacak ve kanatları da çözülür. Diğerleri bağlı olarak tavukların hepsi dört tavuk birden "vak..vuk...vak" diye polis otosunun bagajından dışarı fırlayarak kara yolu üstünde etrafta uçuşmağa başlarlar.

Hemen Vali Anons etti; O zaman Vali nin telsiz kodu Bir di.
- Bir-Merkez
- Merkez dinliyor sayın Valim!
- Bölge Trafiği uyarın. Eskortluk yapan ekibin hepsini açığa aldım. Hemen yeni bir ekip yollasınlar.
Yedi aya yakın açıkta kaldılar. Kendilerine para toplayıp yardım ettik.

5 Temmuz 2012 Perşembe

HALA SİMSİYAH

Fransız Devlet Başkanı Charles de Gaulle'u (De Gol) herkes bilir ve çok iyi bir devlet adamı olduğu söylenir. Birde yaveri varmış De Gol'un; çok tatavatsız, ne zaman, nered ne konuşacağını bilmeyen adam. İsmi de var fakat şimdi hatırlayamadım. Bu Yaver'in tatavatsız olduğunu De Gol dahil herkes bilirmiş fakat iyi bir devlet adamı olduğu için De Gol de göz yumar kendisinden geçemezmiş.

Kim bilir ne potlar kırmış ki De Gol bir ülkeyi ziyarete giderken hep tembihler; "Aman ha yine bir popt kırma." dermiş.

Bir gün üst düzey bir ziyaret için İngiltere'ye gideceklermiş. Daha gitmeden De Gol Yaverini çağırmış ve yine tekrarlamış "Ne olur? olur olmaz konuşup ta bizi rezil etme." demiş. Yaver "Kesinlikle konuşmam, sizleri rezil etmem, Başkanım" demiş ve İngiltereye gitmişler. Olacaktan kaçınılmaz derler ya; yemekte Bu tatavatsız Yaver ile İngiliz Kraliçesi Elizabet tesadüfen yan yana oturmuşlar.

Aralarında havadan sudan konuştuktan sonra mevzu bitmiş, konuşacak bir şey kalmayınca, patavatsız Yaver, Kraliçe' ye sormuş:"Matmazel elleriniz niçin bu kadar çok beyaz ve güzel?" diye. Kraliçe ne desin? "Şey... on seneden beri eldiven kullanıyorum, galiba ondan böyle beyaz ve güzel" demiş.

Bunun üzerine Yaver, Elizabet'e; "Hayret yahu, elli seneden beri kilot giyiyorum, kasıklarım hala simsiyah, görmek ister misiniz? Matmazel! demiş.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

BEN NERDEYİM

Yine eskiden olduğunu anlatırlardı. Adana Emniyet Müdürlüğü, bir gece saat 04.00 sıraları, sarhoş bir Emniyet Amiri ile Haber Merkezinin karşılıklı telsiz muhaberesi:
Amir;
-45 14, Merkez
Merkez;
-Merkez dinliyor efendim.
-Bir ekip yollayın, gelsin beni alsınlar.
-Anlaşıldı efendim, 48 92 yı yolluyorum, mevkiinizi verir misiniz?
-Merkez, sorun da o işte, neredeyim bilmiyorum. Beni buldurun tamam.
-Efendim yerde mısınız, oto da mısınız?
-Sen ne biçim merkezsin? Çabuk buldur beni.
-Bulunduğun yer karanlık mıdır? Aydınlık mıdır? Tenha mı yoksa kalabalık mıdır?
-Evet, çok karanlık ve tenha. Hiç bir şey görünmüyor.
-Biz seni bulana kadar hareketsiz bekleyin. Olduğunuz yerdek ayrılmayın. Geliyoruz tamam.
-Merkez, senin mevkiin neresi? Bekliyorum, geç kalmayın tamam.
Sonunda bulunmuş. Amir bey, evinden anons ediyormuş. Elektrikler kesilmiş te karanlıkta kalmış.