SAYFALAR

10 Aralık 2012 Pazartesi

REENKARNASYON

Ateist leri dilimiz döndüğü kadar anlatırken ikinci bölümün sonunda reenkarnasyon adı geçti. Reenkarnasyon; bir insan veya canlı öldüğü zaman vücudunu terk eden ruhun, bir zaman sonra, veya aynı anda, yeni doğan başka bir canlının veya insanın bedenine girdiğine ve o canlıyı canlandırdığına inanmaktır. Yanı eski başkasına ait ruh yeni başkasına ait bir bedene girerek tekrar faaliyete geçer ve o canlının hayatını sürdürür.

Elektronik cihazları düşünürsek, bir cihazın çalışabilmesi için, güç kaynağı; pil, batarya veya ceyrana ihtiyaç vardır. Güç kaynağı olmazsa bir işe yaramazlar. Canlı varlıklarında canlı kalmaları için ruh veya can dediğimiz, böyle bir güce ihtiyacı vardır. İnsan öldüğü zaman ruh veya can ölmez. Bu güç bedeni terk edince canlının vücudu ölür ve geriye leş dediğimiz cansız kısmı kalır. Ruhu biz göremeyiz. Vücuttan çıkınca gök yüzüne çıkar diye bilinir. Hatta dini bilgilere göre, Gök yüzü yedinci katında her canlıya ait petek gözlerine benzer yerler vardır ve orada dururlar. Reenkarnasyon işte burada başlar. Ölen vücuttan çıkan ruh yeni doğan başka bir canlı veya insan vücuduna girer. Bu reenkarnasyon olayıdır. Ruh asla ölmez, yok olmaz. Gerçekten böyle olup olmadığını tek Allah bilir. Günlük hayatta kullandığımız 'ceyran' ı da göremeyiz ama şiddetini ve etkilerini biliriz. Bu dünyada hissedip göremediğimiz ve sadece isimlerini bildiğimiz etkenlerin belki de öteki ucu öbür dünyada dır. Hatta bazı hayvanlar bizlerin göremedikleri bazı şeyleri belki de görüyorlar. Onun için kendi aralarında konuşup anlaştıkları halde insanlarla konuşup anlaşamıyorlar. Çünkü konuşsalar insanlara belki de bilmedikleri, sır olarak bildikleri bir çok şeyleri anlatacaklardı. Biz bazı olayları göremeyip sadece hissediyoruz. Bazı insanlar bunu da kabul etmeyebilirler. Bir insanın bir şeyi kabul edip etmemesi o şeyi değiştirmez. İnsan kimdir ki, Yüce Allahın bir oyuncağıdır.

Reenkarnasyona gelince, Adana Yüreğir de 1973 veya74 yılında yaşanan bir olaydan bahsedeceğim.
Yüreğirde yaşayan 'Arapuşağı' diye tanınan vatandaşlarımızdan bir ailenin bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Bu çocuğun adını Salih koyarlar. Salih 3-4 yaşlarına geldiği zaman ailesine itiraz eder. "Ben Salih değilim. Sizin de çocuğunuz değilim. Ben Denizli, Acıpayam, Yolçatı Köyünde oturan, falan baba, falan annenin çocuğu, Hatıp'im. Benim adım Hatıp soyadım şudur." diye. Denizli deki bir aileyi anlatır ve daha önce yaşadığı köyde ki evi de tarif eder. Verdiği Denizli adresinde gerçekten belirttiği aile ve evi var. Aile hala daha yaşamaktadır. Ailenin Hatıp adında bir çocukları da var. 20 yıl kadar önce 13 yaşlarında iken, yılan sokması nedeniyle zehirlenerek ölmüş.

Daha sonra Hatay Samandağı'nda buna benzer bir olay Dellal Beyaz adlı bir kız çocuğu ile yaşandı. Yine Adana da Adnan Kelleci isimli şahıs, Kore savaşında ölen bir asker olduğunu iddia etti. Bazı bilimcilerden 'olur, doğrudur' bazıların dan 'olamaz, yanlıştır.' diye yorumlar geldi. Genelde bu tür iddialar, kaza sonucu veya genç yaşta ölen kişiler için söylenir. ABD li Pröfesör Stevenson bu konuda çok araştırmalar yapar.

Adana dan sonra bu tür olayları icelemek üzere Hindistan, Himalıyalar ve dünyanın her tarafına bizzat giderek çok fazla bu tür vak'aları inceler. Eserleri vardır ve kendince Reenkarnasyonu ispatladı. Adana ve Hatay'da da incelemeler yaptı. Bu tür olaylar en çok Hindistan da çok yaşanır. İnsanlar Ganj Nehrinin kıyısında miskin miskin otururlar, bir daha dünyaya geldiklerinde zengin olacaklarına inanırlar. Esasen dünyanın her tarafında bu tür olaylar vardır ve çok fazla sayıdadır.

3 Aralık 2012 Pazartesi

ATEİST

Aslında akıllı insan ateist olmaz. Çünkü bu dünya öyle tesadüfen olamayacak şekilde mükemmel ve harikulade tasarlanmıştır. Bu gördüğümüz şeylerin hiç biri tesadüfen olamaz. Bu tasarımın muhakkak bir mimar veya mühendisi vardır, kendisi tektir. En iyi anlayacağımız şekilde 'ALLAH' diyoruz ve bizlerde Onun kulları oluyoruz. Bu dünyayı, gök yüzü alemini, ne için yarattığını bilemiyorum. Kime sorduysam da tatminkar bir cevap alamadım. Kendim de çözemedim. Hem zaten dini bilgim de pek azdır. Zaten çözülemeyen çok şey var, yaşadığımız bu dünyada. Bazı şeyleri hayvanlar insanlardan daha iyi biliyor. Bana kalırsa canlı, cansız, inanan, inanmayan, iyi, kötü; dünyada her tarafta, her ne aklına gelirse, hepsinin içerisinde Allah tan bir parça vardır. Yerine göre çok acımasız, yerine göre de çok sevecendir. Allah ın haricin deki bütün varlıklar bir sinema filimi gibidir. Bizim yaşantımız filim oynuyor, O bizleri filim seyreder gibi seyrediyor. Yapımcı ve yardımcıları filimi yanı bizi görebiliyorlar. Oynayanlar izleyenleri, yanı yapımcıyı ve bazı yardımcılarını göremiyorlar. En basit anlatım şekli budur. Allah, bizleri her saniye görüp izliyor. Bize karışmıyor, ancak kim ne yaptığını biliyor. Verdiği akıl ile bizleri bağımsız bırakıyor. Hareketlerimiz ile de cezalandırıp ödüllendiriyor. Bazı insanlar var çok şanslılar. Bu şans işi geldiğimiz dünya veya gideceğimiz dünya ile ilgili olabilir. Bazı olaylar irademiz dışında oluşur. O takdiri ilahidir, şans ile bağlantılıdır.

Ben genç iken bir kaç arkadaş bunun tartışmasını yapıyorduk. Daha doğrusu onlar Allah vardır, yoktur diye tartışırken bende sadece onları dinlemekle yetiniyordum. Bana "Sende söyle fikrin nedir?" diye sordular. "Boşuna tartışıp ta kendinizi zor durumda bırakmayın. Yoktur diyorsunuz fakat var ise sonra ne yapacaksınız? Huzuruna ne yüzle çıkacaksınız? Kaçacak kurtulacak başka yeriniz var mı?" dedim. Hakikaten bazı yarım hocalar dini tehlikeye sokuyorlar. Onun için her söylenene kulak asma, kendi fikrin ile doğruyu bul. Allah ile kendi arana kimseyi alma derim. Aksini iddia edip 'Allah yoktur. Dünya tesadüfen oluşmuştur. Ot gibi yerden bittik, ot gibi yok olup gideceğiz. Hele öldükten sonra dirilmek hiç olamaz. Melekler dediklerimizi kayıt edemez. Biz ne yaparsak yanımıza kar kalır.' diyenler var. Bunlar ateist lerdir. Bilmezler ki bizlerde ölümsüzüz. İnsan ölünce ölmez. Biz bize göre ölürüz. Bedenimiz işe yaramaz hale gelir toprağa karışır. Ruhumuz gök yüzüne çıkarak orda ki yerine çekilir, bekler. Veya bazılarına göre bundan sonra REENKARNASYON başlar. Toprak der geçeriz ve üzerinde gezeriz. Toprak nedir? Nasıl oluşmuş? Toprakta neler olur? Ceset çürür ama nere gider? Bilen var mı? Yok. Her şeyi bilen akıllılar mantıklı bir şey anlatsınlar bizde öğrenelim. Bazı görünmez ve bilinmez güçlerin bu dünyada insan yaşamına etkisi oluyor. Kim bize açıklayabilir? Tesadüf veya hayvanlardan aldığımız birkaç tecrübeler ile yaşamımızı sürdürüyoruz.

Ateistlere bir soru sormak istiyorum. Televizyonlardan izliyoruz veya başımıza geliyor. Durup dururken birden bire yağmur yağıyor. Hiç su olmayan yerlerde bile müthiş seller oluşuyor. Bu sel insanı, arabayı, evleri, önüne ne gelirse her şeyi alıp götürüp kayıp ediyor. İki saat sonra da eskisi gibi güllük güneşlik oluyor. Şimdi lütfen düşününüz. Böyle bir afet olmasa, hiç kimse bu afeti görmese, yaşamasa da, sadece anlatılsa inanır mısınız, inanmaz mısınız? İnanmazsiniz, biliyorum. Çünkü bende inanmam. "Su bir evi yapıldığı yerden koparıp, sokakta ki arabayı da sürükleyip götüremez." derim. Bunlar uyduruk fasaryalar derim. Fakat hem yaşıyorum, hem de televizyonlarda görüyorum ki götürüyor. O zaman, bu olay olduğu için, bende gördüğüm için, mecburen başka çarem olmadığından inanıyorum. Görüp te inanmasam olmaz 'Herkesin dediğini melekler kayıt eder, sol daki günahları, sağda ki sevapları yazar' derler. Melekleri omuzumuzda görsek mecbur inanırız. Omuzlarımızda görmeyince ona da; "Ooo öyle şey olur mu?" deyip güleriz. Halbuki öyle değil dünyada gördüğün duyduğun her şeyi birazcık düşüneceksin. Bu dünyada her şey yalan diyoruz, ama bazı hiç değişmeyen bir çok kurallar vardır. Bir misal verirsek bıçağın yanağının bir tarafında biz varız. Keskin tarafına doğru ilerliyoruz. Öbür yanağında da öbür dünya vardır. Biz hayatı bitirip öldüğümüzde bıçağın öbür yanağına geçmiş olacağız. Aslında birbirimize çok yakınız. Hatta belki de bir nefes kadar.

Tespit edilen bir şey var; bildiğime göre insan beyninin yüzde dört veya beşi dolu, yanı çalışır,  yüzde 95-96 sı boş, yanı çalışmazmış. Bunun varlığından hiç kimsenin haberi yok. Kapasitesi cigabayt ile mi ölçülür? Onu bilmem fakat madem ki vardır, muhakkak boş yerlerinde bir görevi vardır. Boş duracakmışsa neden yapılmış? Belki de melekler peşimize gezmiyorlar da, yaptığımız günah ve sevaplar kendi beynimizin bu boş bildiğimiz yerlerine kayıt oluyor. Şimdi ona da yok öyle bir kayıt yapılamaz diyeceksiniz. Samsung, Sony cihazları kayıt edebiliyor da Allah kayıt edemez mi yanı ne demek istiyorsunuz? Ne ise dünyaya bakarsanız her şeyi anlayacaksınız. Yeter ki kimsenin tesirinde kalmadan kendi iradenizle düşünebilmeği öğreniniz. Ya sonra yanılır, Allah karşınıza çıkarsa ne diyeceksiniz? O af etse de sizin yüzünüz olmayacak. Olur da gerçek hayat öldükten sonra başlarsa, siz nasıl yaşayacaksınız? İşte o zaman gerçek bir ot gibi olduğunuzu anlayacaksınız. Korkmayınız! Allah bizlere bu dünyada hiç bir şeyi yasak etmemiş. Sadece kötülük hariç. Kimseye kötülük düşünmeyiniz, size de düşünmelerine müsaade etmeyiniz, bu dünyada ölçüleri kaçırmadan dilediğiniz gibi yaşayınız.

Geçen belgeselde öğrendim, dünya da yaşanan sırlardan sadece yüzde 5 i çözülmüş. Yer çekimi, ateş vs. daha yüzde 95 i duruyor bizi bekliyor, 'var idi, yok idi' diyene kadar bu sırları çözünüz. Yanlarınızda olsam da Allah ın huzuruna çıkınca yüzlerinizin şeklini bir görsem. Bence Allah vardır ve bazı insanları çok sever, kötü kalpli olanları da hiç sevmez. Ben de her zaman iyi kalpli olamadım.

2 Aralık 2012 Pazar

şiir GEÇTİN


Seni çok sevdim ama, sen sevmedin dünyada,
Kapına geldim de, sen bana, bakmadın geçtin!
Senden sebep dolanıp ta, seni her aradığımda,
Gördün de halimi, sen bana, sormadın, geçtin!

Bir zamanlar demiştin, sevenler ayrı duramaz,
Sen sevmedin anladım, yalandan mı aranmaz,
Gönlüm bağlandı sana , bildin, sensiz olamaz,
Baktım da sen bana, bir çare, olmadın, geçtin!

Sana çok hasret olurum, yıllar sonra görürsek,
Demem ki sarılalım, yeter, göz, göze gelirsek,
Eğer bir gün biz ikimiz, bir mahkeme olursak,
Kapında bekledim, sen bana, açmadın, geçtin!
                                            Recep Ali Öztürk