SAYFALAR

8 Aralık 2014 Pazartesi

TURSUN ÇİMDUR

Bir adam kahveye girmiş.
- Haburaya Tursun çimdur? Kalksun pakayım ayağa!
Adamın biri hemen kalkmış
- Ula Tursun benim, niçun sorayısen onı da..
Adam Dursun'u bir güzel dövmüş, yüzünü gözünü kan içinde bıraktıktan sonra kaçmış gitmiş.
Kahvede bulunan ve kendisini tanıyan diğer şahıslar, dayak yiyen adama sormuşlar.
- Ula sen Tursun değil, Temel sunda da Tursun'im niçun dedun?
- Penum adum Temel dur ama, O enayıyı kanduriirum da. demiş.

5 Aralık 2014 Cuma

ALLAH KURTARIR

Bir gün adam arabasıyla giderken sizlerden uzak, çok feci bir trafik kazası yapar. Araba uçurumdan atılır ve denizin köpüklü sularında kayıp olur. Araba yoldan çıkınca adam da arabanın içinden havaya atılır. Kendisi de arabası gibi azgın köpüklü sulara karışmak üzere denize doğru düşerken, tam uçurumun başında bir ağaca denk gelir ve ağacın dallarına tutunarak bu azgın sulara düşmekten kurtulur. Bulunduğu yer uçurum olduğu için öyle rahat iyi bir yer değil ve kendi kendine de oradan kurtulması mümkün değil. Kendi kendine 'Allah büyüktür, şimdi beni kurtarır' diye düşünüp dua etmeğe başlar. Kazayı ve adamın durumunu görenler hemen sağa sola telefonlar açarlar adamın kurtulması için yardımlar isterler. Önce bir helikopter gelir, adamı kurtarmak ister. Adam helikoptere binmez. "Allah büyüktür, beni kurtaracak." der, onu yollar. Arkasından itfaiye gelir merdiven uzatır. "Hadı gel..kurtaralım seni." derler. O yok "Allah beni kurtaracak." der merdivene binmez. Yukarıdan ip sarkıtırlar görevli yanına gider "Hadi gel seni yukarı çekelim." der. O gene "Yok beni Allah kurtaracak." der başlar beklemeğe, kolları yorulunca da tutuğu dalı bırakabilir ve O da azgın köpüklü sulara düşer kayıp olur gider. Gider fakat öteki dünyada Allaha biraz küs durur, öyle ya Allah Onu kurtarmadı. "Ben Allahı çok seviyor çok inanıyordum da O beni kurtarmadı." der, orada meleklere. Allah ta ona seslenir "Ey Ademoğlu ben senin oradan kurtulman için ne gerekiyorsa yaptım. Helikopter yolladım, itfaiye yolladım, ip sarkıttırdım. Sen onların hiç birini kabul etmedin, kullanmadın. Ben seni daha başka türlü nasıl kurtaracaktım? Söyler misin? der.  

4 Aralık 2014 Perşembe

TERÖR VE EYLEM


Hep merak ederdim 'Örgüt aynı anda nasıl bir kaç yerde birden eylem koyar?' diye. Çünkü genel de ifadeler hep aynı yönde idi. Bir örgüt mensubundan birine sordum. O zaman ki şartlara göre şöyle anlattı.

1) Televizyonda ki normal bir konuşma. Mesela örgütün lider diye kabul ettiği adam veya bağlı olduğu parti lideri normal bir konuşma yaparsa bunu gören örgüt mensupları ya banka soyarlar veya bir cinayet işlerler fakat biri Adana, biri İzmir, biri de Mersin de aynı zamanda bu eylemleri gerçekleştirirler. O liderin konuşması onlar için bir sinyaldır.

2) Traji yüksek bir gazeteye verilen yalan ölüm veya doğum ilanlarıyla örgüt elemanlarının eylem koyması sağlanır. Mesela çok okunan bir gazeteye verilen yalan ölüm ilanlarından örgüt elemanı liderinin ne yapılmasını istediğini anlar ve hemen eleman görevlendirip bir cinayet veya banka soygunu ile eylem koyar.

3) Doğrudan doğruya lider tarafından verilen emirlerle eylem koyar ve seslerini duyururlar. Bu tür olaylarda posta veya gazeteler kullanılarak kurulmuş olan beş kişilik hücrelere görev verilir ve direk eylem konulur. Eğer çok büyük bir eylem konulacaksa, mesela tanınmış biri veya lider öldürülecekse örgüt içinde 'KOD' adları ile tanınan elemanlar dan biri yakalandığı zaman öbürünü ele verememesi için, başka illerden eylem konulacağı ile çağrılır ve eylem konulduktan sonra herkes asıl kendi iline gider böylece de eylemi gerçekleştiren teröristler birbirlerini tanımazlar. Biri yakalanırsa diğerlerin yakalanması mümkün olmaz. Şimdi ise bütün bunlar internet aracılığı ile yapılır.

Örgüt elemanının soru sorma hakkı yoktur. Alınan emir tartışılmaz sadece yerine getirilir. Hele hele lider tarafından verilen bir emir yerine getirilmez safsaklanır, sorgulanır veya ifşa edilirse o üye kesin infaz edilir.

Sonra örgüt üyeleri öyle başka yerlerin adamları değildirler. Hepsi vatanın kandırılmış ve bazı sorunları olan evlatlarıdırlar. Bir evden iki düşman örgüt elemanı çıkabiliyor. Çünkü kandırılıyorlar. Birini o kandırıyor, diğerini öbürü.

1981 yılında Adana Hürriyet Mahallesinde yaşayan ayrı bir anne ve baba çocukları olan iki kardeşten erkek olan Ali Çökük, Dev-Sol Örgütünün Güney İlleri Silah sorumlusu. Kız kardeşi Mentize Çökük ise Ülkücülerin Adana İli silah sorumlusudurlar. Her ikisi de yakalandılar ve her şeyi samimi olarak itiraflarıyla anlattılar. Saklamak için kamyon lastiklerinin içinde gömüp te gösterdikleri yerlerden çok sayıda çeşitli marka, model ve çapta uzun ve kısa menzilli silahlar ve cephaneler, hatta örgütte kullandıkları daktilolar topraktan çıkarıldı. En son ikisi de, karşılaştırdığımız zaman bir birlerine sarıldılar, koklandılar ve ağlayarak uzun süre birbirlerinden ayrılmak istemediler. Çünkü beş sene kadar birbirlerini hiç görmemişlerdi. Hatta bizler de çok duygulandık. Keşke böyle insanları kurtarmak için bir formül olsa da kurtarabilsek. Fakat suç işleyeni cezasını çekmekten başka kurtarmak için başka bir formül maalesef yok.  

İki kardeş uzun yıllar düşman iki örgüt adına liderlik yapmışlardır. Bunları böyle yapan hangi güçtür ve devlet güçleri nerededir? Bu olayın yegane sorumlusu devlet ve içinde beslediği kişiler değil midir? Bir devletin yasaları ulusal güvenliği için çıkarılır. Halbuki bizde ki yasalar örgütlerin ve yıkıcı güçlerin iyi çalışabilmeleri için yine bu örgüt destekleyicilerin dayatmaları ile çıkarılır. Kesinlikle okullarda MİT elemanları öğrenci gibi okumalı ve bu zihniyette ki ajan hocaları tespit ederek işlerine son vermeli, en ağır bir şekilde cezalandırmalı.