SAYFALAR

27 Mart 2017 Pazartesi

HELESSA YALESSA

Eskiden dedelerimiz Fındıklı da ve Köylerin de ev veya nayla-sehender gibi büyük yapılar yapacakları zaman, ağır ve çok uzun ağaçları ormanda keser, hazırlar, köy halkını Laz ve Hemşinli erkekleri 'mec ederek', imece usulü; çok uzak mesafelerden, dar, yokuş yollardan ve derelerden halatlar ile bağlar, çekerler, hatta bazı yerlerde yuvarlatırlar, bazı yerlerde de altına ağaçlar vererek, üzerinde kaydırır, kullanacakları yere kadar bin bir zorluklarla taşırlardı. 

Erkekler taşıma işi yaparlarken kadınlar da evde yemekler pişirip tatlılar yaparlar, o gece de sabahlara kadar karşılıklı türküler atılır ve horonlar oynarlardı. Bilmem hatırlayanınız var mı? Ben çocukluğum da öyle bir imeceye rahmetli Babam ile birlikte gitmiştim ve çok hoşuma gitmişti, günlerce etkisin de kalmış hep onu düşünmüştüm. 

Halata hep birlikte asılırken önce bir kişi bir tekerleme söylüyor, sonra diğer insanlar hep bir ağızdan aynı şeyi bağırıyorlar ve bir taraftan da tuttukları halatı var kuvvet çekiyorlardı. Yoruldukları zaman daha zor bağırıp, halattan hep birlikte daha çok çekerek götürecekleri yere kadar götürüyorlardı. Yemek zamanı haricinde öyle oturup pek istirahat etmiyorlardı. 

Söyledikleri sözlerin bir kısmı aklımda kalmıştı. 
'HELESSA-YALESSA, 
HEP BERABER BAŞLAYALIM, 
AYVA TURUNÇ AŞLAYALIM'. diye başlamışlardı.

Geçenlerde o sözlerin tamamına internette rastladım ve yine o günleri yaşayarak çok duygulandım. 

Şimdi böyle bir usul yok fakat yeni gençlerimiz bilsin istedim. İşte o hep bir ağızdan bağırarak söyledikleri sözler. Çok enteresan Kastamonu-İnebolu taraflarında söylenen gemici türküsü imiş. Bu türkü İnebolu'ya nerden gitmiş? Esas önemlisi, İnebolu dan 800-900 km uzakta ki, denizden 10 km içerde bizim Köye Ihlamurlu'ya nasıl gelmiş? Belki de Dedelerimiz eskiden geldikleri yerlerde gemicilik te yapıyorlardı? Belki de İnebolu'da yaşayan halk ile akrabayız? Merak ediyorum tabi. 

Bir de 'Gelir mola, gelmez mola, tramola' değişi var. Bu da gemicilerin türküsü fakat bu türkü de Ihlamurlu Köyünde eskiden düğünlerde söylenirdi. Yemek yemeden önce bayan ve erkekler karşı beri oturur, bu türkü ile bir nevi damat ve gelini sofraya çağrılırdı. Bu türküyü de gelecek zamanlarda anlatacağım.

İşte Helessa-Yalessa sözlerinin tamamı;
Haydeun uşaklar;
Hep beraber başlayalım (helessa yalessa)
Ayva turunç aşlayalım (helessa yalessa)
Biz bu işi işleyelim (helessa yalessa) Helessa yalessa

Helessa yalessa
Heyamola yesa yesa hop
Mola heyamo Yamo heya mo
Mola heya mo Ya mo heya mo Helessa yesa

Bir gemim var boyu uzun (helessa yalessa)
Gider yazın gelir güzün (helessa yalessa)
Bu sefere yoktur sözüm (helessa yalessa)

Helessa yalessa
Heyamola yesa yesa hop
Mola heyamo Yamo heya mo
Mola heya mo Ya mo heya mo Helessa yesa

Bir gemim var boydan boşta (helessa yalessa)
Dip ambara kurduk posta (helessa yalessa)
Selam söylen eşe dosta (helessa yalessa) Helessa yalessa

Heyamola yesa yesa hop
Mola heyamo Yamo heya mo
Mola heya mo Ya mo heya mo Helessa yesa

Bir gemim var gabze bağlar (helessa yalessa)
Gabzeden göründü dağlar (helessa yalessa)
Sıla diye gönül ağlar (helessa yalessa) Helessa yalessa

Heyamola yesa yesa hop
Mola heyamo Yamo heya mo
Mola heya mo Ya mo heya mo Helessa yesa

Sarı Recep (Güray) Kastamonu-İnebolu; Gemici Türküsü. 09.10.1942 tarihinde Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş. Kastamonu, İnebolu'ya aittir. Kaynağa ek olarak Hasan Çoban verilmektedir. Rept. No: 1807. Sözleri Çiğdem Gökay Seçkal 

Fatih Sultan Mehmet de İstanbul'a gemileri karadan böyle yürütmüştü galiba.


24 Mart 2017 Cuma

ALLAH KAYSERİYİ KORUSUN

Padişah II.Ahmet döneminde Erzurum korkunç bir sel felaketine uğrar. Sadrazam padişahın huzuruna çıkar ve olayı haber verir. 
"Allah sizi korusun hünkarım bir acı haber vereceğim. Erzurum şiddetli bir sel felaketine uğradı, şehir çok zarar gördü, çok sayıda insan ve hayvan can verdi."

 Padişah şöyle konuşur:
"Cenab-ı Hak Kayseri'yi bu gibi felaketlerden korusun."
Aradan bir süre geçtikten sonra acı bir haberi daha padişaha verir:
"Devletlüm bugün Üsküp şehri yangınla mücadele verdi. Şehrin yarısı yandı, zarar çok fazla." Padişah yine üzgün bir tavırla şöyle konuştur: 

"Üsküp şehrinin kederini canı gönülden paylaşıyorum. Allah Kayseri'yi bu gibi felaketlerden korusun."
Her felaket haberinden sonra padişahın Kayseri'yi koruması veziri-azamı hayrete düşürür. Sonunda dayanamaz ve sorar.
Padişah, vezirine şu açıklamayı yapar: 

"Erzurum sel felaketine uğrayabilir ama bunun etkisi geçince halk yerli yerine döner, eski hayatını yaşamaya başlar. Üsküp te öyle. Her vilayet için aynı şeyi düşünebiliriz ama Allah göstermesin Kayseri’de bir felaket ortaya çıkarsa, Kayserililer yurda dağılır ve tüm halkın işlerini ellerinden alırlar. İşte asıl felaket o zaman olur." der.

22 Mart 2017 Çarşamba

BİZ SENİ UYANIK BİLİRDİK

İstanbul’da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine sultanın karşısına çıkarılmıştı. 
Yaşlı kadın:
Uyuduğu sırada evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu belirterek, bizzat padişahın kendisinden şikayetçi olduğunu bildirir.
Bunun üzerine hiddetlenen Padişah 4. Murat:
"Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da, evinin soyulduğunu duymadın?" deyince, Yaşlı kadın:

"Padişahım! Kusura bakma, biz seni uyanık bilirdik. Onun için evimizde rahat uyuyorduk!" der.
Bu cevap üzerine Padişah:
"Haklısınız" diyerek, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından öder.