SAYFALAR

3 Ekim 2020 Cumartesi

KARADENİZ DEYİMLERİ

Okut okut, bi da burnina kokut

Baktun olmayı, bakmayacaksun

Lafun tutarsa hakimsun, tutmazsa sen çimsun?

Eğer Karadeniz kızına kafa tutayisan, ya çok yağlu yidun dilun kayayi, ya da mermidan hızlı koşayisun

Geliysan gel gelmiysan haydee.

Sevduğuni alamadiysan, alduğuni seveceksun.

Cidenun peşinden ağlayamam, yüreğum ağır değil, her öküzi bağlayamam. 

Yarumden ayri düştum gözlerum nemli, içki haramdur deyi çay içtum demli.

İçune atarsun ama içunden atamazsun.

Anasinun sütiyla adam olmayani, siğur neylesun.

Bakmayun siz hamsinun ufak olduğune, sülalesi kalabaluktur.

Oksijen değilsun ğoş, sensuzde yaşarum da.

Habu yalan dünyada eleceksen elenle, sevdaluk eyi şeydur edeceksen bilenle.

Dik cidup, arkırı celesun.

Ben yol olur uzanurum nazli yarum gezerse.

Kalbim defter, dilum dönmez.

Sevduğunu alamiyasan, alduğunu seveceksun.

Kalktı rahmetli, oturdi korbakor.

Karının eyisi ele celmez, çotisi yere cirmez.

Finduk kadar aklun vardi, ondada kurt çikti.

İlan bile topraği katuk ederek yer.

Karınca çi kanadlanur, gebermeği yakin olur..

Kedi anasının canı içun sıçan tutmaz.

Kedinun kuyruğuna basmayinca sana ğırlamaz.

Kestane kumuşiden çıktı, gerisini beğenmedi.

Kim verursa bağa yerum, ben ondan yana derum.

Sesun kemençe sesu cibi, adami costurayi.

Adami yapan da karidur, yikan da karidur.

Anzer balı cibi dadlisun, Giresun findugu cibi şirinsun.

Kendume yer edeyim, bak sağa ne edeyim.

Varliğun adami, rüzgarin yelkeni savurduğu cibi sallayi.

Laz diyip geçme sakın, o da üç harflidir. Çarpar ha!

Sevdaluk deduğun ince bir maraz, yürek yakar ama can almaz.

Habu moral Çin malimudur? Ula, herkezin ki bozuk.

Kız çay yaprağına benzer, zamanını çeçurdun mi kartlaşur.

Afkurmasını bilmeyen köpek, koyuna kurt getürür.

Gemi aldın kıçına, toprak aldın içine, karı aldın başına, geç otur.

Sevdaluk, gönüllü yanmak demektur.

Karabiber karadur, diremlan satiliyi, kar da öyle beyazdur çureklen atiliyi.

Ayranum budur, yarısı sudur, yersan da budur, yemesan da budur.

Haçan yeni gelin olursun ederler seni huri, sonra mısır ekmeği da vermezler, sana kuri.

Hamsinin ufak olduğuna bakup aldanmayasun, soγu kalabaluktur.

Habu yalan dünyada öIecesun öIenlan, sevdaluk eyi şeydur edecesun biIenle.

Gözlerun ayder yaylasi gadar cuzel, culdugun zaman yüzün cunes cibi parlayi.

Korkma kışın kişundan, kork aprilun beşinden, okuz ayrilur eşinden.

Hukumet işine karışma, delinun işine karışma, Allağun işine hiç karışma.

İlan eğri buğri gider ama, deliğune düz girer.

İyiluk yap at bayışağa.

Sevdaluk edeceksan, olacak memleketlin, sen ona balum dersun, o da sana kıymetlim.

Misur ekmeğunun kara lahanaya verdugu dad cibi, hayatma dad verdun cüzelum.

Güli seven tikenine katlanur.

Adam deduğun çay gibi demIenmiş olacak, oγIe sallama, dallama olmayacak.

Sığır yavaş yavaş otlar, toprak sabırla bekler.

Çok gülen tez ağlar.

Kimse unum siyahtur demez.

Erken kalkan çok yol alır.

Siçan deliğe sığmayınca, gorgaları arkasına bağlarmış.

Eceli gelen köpek, cami duvarına işer.

Kediyi çok darlatırsan yüzüne gözüne dalar.

Lazutu değirmen dönerken öğüteceksin.

Kenduni met etme seni başkaları beğensin.





2 Ekim 2020 Cuma

HER ŞEY ALLAHTAN

 


Bektaşi, sokakta dolaşırken kendi kendine, "Her şey Allah'tan, her şey Allah'tan" diye mırıldanır dururmuş. 

Bunu gören densizin biri, Bektaşi'nin arkasından biraz takip ettikten sonra, yaklaşıp ensesine kuvvetli bir tokat patlatınca, Bektaşi can havliyle geri dönmüş.

Hemen arkasında duran ve ensesine vuran densiz adam;
"Her şey Allah'tan, her şey Allah'tan" diyerek Bektaşi'yle alay etmiş.

Bektaşi de:

"Ben de biliyorum her şey Allah'tan da, sadece bu iş için hangi şerefsizi aracı etti, onu merak ettim, bakıyorum.” Demiş.

1 Ekim 2020 Perşembe

KARA ÖKÜZ



Bektaşi’nin biri iki öküz beslermiş. Bu öküzlerin biri sarı diğeri siyah renkliymişler.

Vakti geldiği zaman bu öküzlerle çift sürer geçimini sağlarmış.

Fakat öküzlerin sarı renkli olanı uysal mı uysal, az yem yiyen, çok akıllı, çok çalışkan bir öküz, kara renkli olan öküz ise aksine çok yem yiyen, inat mı inat ve çok tembel bir hayvanmış.

Haliyle Bektaşı da kara öküzü huyundan dolayı hiç sevmezmiş.

Her gün bu kara öküze çok öfkelenir beddua edermiş.

“Ey Allahım şu kara öküzün canını al da kurtulayım.” Diye söylermiş.

Bir sabah Bektaşi ahıra girince sarı öküzün yerde yattığını görmüş. Kuyruğundan tutup çektiği halde öküz kalkmayınca öldüğünü anlamış ve hemen on yaşlarında ki oğlunu çağırmış.

Çocuk koşa koşa gelip ahıra girmiş ve sarı öküzü yerde görünce; "Ey vah baba sarı öküz öldü mü? Yerde niçin yatıyor?" diye sormuş. 

Bektaşi sarı öküz öldüğünü tam olarak anlayınca hemen ellerini göğe açmış ve;

“Ey Allahım, bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen kara ile sarıyı ayırt edemedin mi?” demiş.