SAYFALAR

30 Ekim 2020 Cuma

ANNEM YOLLAMADI

Seksen yaşlarında bir Dede, eskiden bekar delikanlıyken sevgilisiyle çektiği sevdalıklarını, yaşadığı heyecanlı zamanlarını düşünür ve çok duygulanır.

Yine seksen yaşlarında ki hanımı Nene ye; “Eskiden birlikte geçirdiğimiz o bekarlık günlerimiz, o gizli gizli buluşmalarımız aklıma geldi ve ben çok etkilendim. Sen o günleri hiç özlemedin mi?” diye sorar.

Nene de “Ah herif hiç özlemez miyim. Neydi o dere kenarında ki kaçamak buluşmalarımız? Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpardı.” diye Nene de hatırlayıp söyleyince, Dede iyice ipin ucunu kaçırır ve;

“Yarın o gençliğimizde buluştuğumuz yere, yine o eskisi gibi ayrı ayrı gidip te gizli buluşalım. O heyecanları yeniden bir daha yaşayalım Hatun.” Der.

Nene de; “Peki herif, çok iyi olur.” Der.

Ertesi gün olur. Dede Nene den habersiz en güzel takım elbisesini giyer. Kravatını takar. Çiçekçiden de kendine yakışan bir demet yaptırır ve doğruca Nene ile ilk buluştuğu dere kenarında ki o yaşlı söğüt ağacının altına gider. Bekler, bekler, bekler. Akşam olur fakat yok. Nene gelmez.

Dede öyle pişman geri eve gelir bakar ki Nene de en yeni elbiselerini giymiş, oturmuş başını eğmiş evde ağlıyor.

“Ne oldu niçin ağlıyorsun? Hanı dere kenarına gelecektin, niçin gelmedin Hanım?” diye sorar Dede, Nene ye.

Nene başını kaldırır, gözlerini kurular ve cevap verir: “Annem yollamadı.”

23 Ekim 2020 Cuma

ADALET İÇİN

Yakın zamanlarda Kanada’da bir olay olur. Ottowa şehrinde Michael isimli ihtiyar bir adam, aç kaldığı için, fırından bir ekmek çalar. O çaldığı ekmeği yerken Kanada polisi tarafından yakalanır ve mahkemeye sevk edilir. Hannah isimli bir bayan hakim davaya bakar.

Michael yaptığı hırsızlığı şöyle ifade vererek mahkeme heyetine anlatır:

"Yalnız yaşıyorum. Çok acıkmıştım. Neredeyse açlıktan ölecektim. Param olmadığı için bir ekmek çaldım ve karnımı doyurdum. Başka imkanım yoktu. Hırsızlık yaptığıma pişmanım." Der.

Hakim, Michael’i dinledikten sonra onun suçlu olduğuna hükmeder ve şöyle bir açıklama yapar:

"Sen hırsızlık yaptığını biliyorsun, söylüyorsun ve hırsızlığın kötü olduğunu da bilip utanıyorsun. Ben de senin suç işlediğini anladım, biliyorum ve sana on dolar ceza veriyorum. Bu cezayı sana verdiğim için ben de utanıyorum. Paran olmadığını da biliyorum. Bu parayı ödeyemeyeceğini de bildiğim için, senin yerine on dolar cezayı ben ödüyorum." Der.

Duruşma salonunda herkes sessiz, olup bitenleri izlerken dava Hakimesi Hannah Hanım  ayağa kalkıp çantasını eline alır ve içinden on dolar çıkarır, ihtiyar adam Michael’in  cezası olarak ödenmesi için vezneye gönderir.

Ardından salonda ki sükuneti tekrar aynı Hakime Hanım bozarak sesini yükseltir ve konuşmasına devam eder: "Aslında hepimiz suçluyuz. Zira, hep birlikte yaşadığımız bir şehirde, bir ihtiyar adam aç kalıp, karnını doyurmak için ekmek çalıyorsa, bizler hepimiz suçluyuz. ve on ar dolar ceza ödemeliyiz. Ben on dolar cezamı ödedim. Sizlerde her biriniz on ar dolar cezanızı ödeyiniz." Der ve duruşma salonunda 480 dolar para toplayıp, toplanan parayı ihtiyar adam Michael’e verir.

Ve sözlerine şunları da ekler.

"Eğer medeni insanların yaşadığı bir şehirde, yoksul bir insan görürseniz, bilin ki o şehrin yöneticileri halkın hakkını vermiyorlar, çalıyorlar." Der ve sözlerini bitirir Kanadalı davaya bakan Hakime Hannah Hanım!


17 Ekim 2020 Cumartesi

ADALET

Hukuk Fakültesinde, hukuk dersi veren bir profesör derse girer. Girer girmez bir öğrenciyi parmağı ile gösterir ve ayağa kalkmasını ister. Öğrencinin adını soyadını sorduktan sonra, hoca bir anda sinirlenerek; “Ahmet sen defol git ve bir daha benim dersime hiç girme. Seni derslerimde görmek istemiyorum.” Der ve öğrenciyi dersten kovar. Ahmet te nere uğradığını şaşırır, çıkar gider.

Sınıfta bütün öğrenciler paniklerler fakat hocaya hiçbir şey diyemezler. Hatta sınıfın içinde bir aşağı bir yukarı gezinen hoca ile göz göze gelmekten bile kaçınırlar. Bütün öğrenciler hocadan korkarlar. Hoca bütün öğrencileri süzerek bir kaç dakika daha geçirdikten sonra hiç bir öğrenciden ses çıkmayınca öğrencilere bir soru sorarak derse başlar.

“Çocuklar kanunlar niçin vardır?” 

Bir öğrenci, düzeni korumak için. Bir diğeri, yaşam haklarını idame ettirmek için. Öbürü, toplumda yaşayan halkların hak ve hürriyetlerini korumak için. Bir başkası, devlete güveni sağlamak için. Daha başkası, devletin vatandaşlarına haklarını nasıl arayacaklarını göstermek için, kanunlar vardır. Derler öğrenciler.

Hoca öğrencilerden kendisini tatmin edecek bir cevap alamadığı için tekrar sorar; “İçinizde başka cevap vermek isteyen  var mı?” Yok.

Öğrencilerden ses çıkmayınca hoca sorduğu soruyu kendisi cevaplar; “Ben size kanunlar niçin vardır?” diye sormuştum.

“Kanunlar ADALET için var.” Der ve devam eder.

“Peki az önce Ahmet isimli arkadaşınıza ben adaletli mi davrandım?” der. Sınıfta hep bir ağızdan “Hayır” cevabı çıkar.

Hukuk dersi anlatan profesör sınıfın kapısını açar ve kapıda iki büklüm bekleyen az evvel kovduğu Ahmet isimli öğrenciye teşekkür ederek içeri alır. O zaman herkes bu yaptıklarının bir senaryo oyun olduğunu anlar.

Hoca; “Az önce Ahmet isimli arkadaşınıza karşı yapmış olduğum haksızlığa, adaletsizliğe hepiniz şahit oldunuz. Neden kabul ettiniz ve bir tepki göstermediniz? Bir açıklama istemediniz? Arkadaşınızın hakkını neden savunmadınız? Sizler hepiniz birer hukukçu olacaksınız ve yarın topluma adalet dağıtacaksınız. Böyle mi adalet dağıtacaksınız?” diye azarlar.

Herkes susar. Hiçbiri cevap veremez.

Hoca sözlerine şöyle devam eder: “Sevgili yarın adalet dağıtacak olan genç arkadaşlarım. Bu olaydan hepinizin çıkartacak olduğu dersler olmalı. Bunu size yüz saat ders versem anlatamazdım. “der ve sözlerine şöyle devam eder: “Asla bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye düşünmeyin.  O yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır. Bir memlekette adalet unsurları sağlam kaldıkça, diğer unsurların ciddi surette bozulmasına imkan kalmazAdaleti sağlam olmayan bir millet, bu felaketini hiçbir şekilde  telafi edemez. Bir ülkeyi yıkacaksanız önce adalet unsurunu ortadan kaldırınız. Bir kişiye karşı yapılmış haksızlık, bütün insanlığa karşı yapılmış haksızlık demektir. Adaletsizlik yapıldığını görüp te göz yuman insanlar bir gün haysiyet ve onurlarını kayıp etmeğe mahkumdurlar. Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, toplumda herkese karşı yapılmış demektir. Adalet hakkı gerçekleştirmektir.” Der ve dersini bitirir.

İşte adalet ve adaletsizlik budur. Adalet herkese eşit olarak uygulanmalı ve bu anlayış bütün topluma yayılmalı. İşte o zaman bir ülke adaletle, adil olarak idare edilir ve ilelebet var olur.