SAYFALAR

28 Ocak 2024 Pazar

KAFKA'NIN BEBEĞİ

Kafka, Bohemya Krallığı'nın başkenti ve daha sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun parçası olmuş, Çekoslovakya'nın başkenti olan Prag'da, doğmuş, Almanca konuşan, Yahudi  bir ailenin çocuğudur. Avukat olmak amacıyla hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bir sigorta şirketinde çalışmaya başladı. İşinden dolayı bulduğu boş zamanlar onu yazı yazmaya sevk etti. Yaşamı boyunca, gergin ve mesafeli bir ilişki yaşadığı babası dahil olmak üzere, ailesine ve yakın arkadaşlarına yüzlerce mektup yazdı. Birçok kez nişanlandı fakat hiç evlenmedi ve 1924'te yaşında iken veremden öldü.

Franz Kafka,

Berlin'de bir parkta yürürken, çok sevdiği oyuncak bebeğini kaybettiği için ağlayan hiç tanımadığı küçük bir kız çocuğu görür. Çocuk üzülüp ağladığı için onunla ilgilenir ve çocukla birlikte bebeği uzun süre arar fakat bulamazlar. Ertesi gün onunla bebeğini aramak için yeniden buluşurlar fakat yine bebeği bulamazlar,

Sonraki ertesi gün çocuk ile tekrar buluşurlar. Kafka teselli etmek için kaybolan bebek tarafından yazılmış bir mektup verir bu kız çocuğuna. Mektupta "Lütfen ağlama, dünyayı görmek için bir gezintiye çıktım. Maceralarım hakkında sana yazacağım,"diyordu. Böylece, Kafka'nın yaşamının sonuna kadar devam edecek bir hikaye başlar ve kız çocuğu da bu haberi alınca biraz rahatlar.

Franz Kafka küçük kızla her buluşmasında, kaybolan bebeğin maceraları yazılmış olduğu mektupları küçük kıza verir ve akabinde küçük kız çocuğunun çok mutlu olduğunu görür.

Bir zaman sonra Kafka Berlin'e dönmeden önce oyuncak dükkanda uğrar ve bir tane oyuncak bebek satın alır. Ertesi gün kız çocuğu ile buluşmaya parka gidince bebeği çocuğa uzatır. "İşte bebeğin döndü." der. Çocuk "Ama hiç benim bebeğime benzemiyor" der. Kafka, bebeğin yazdığı bir başka mektubu çocuğa uzatır. Bu mektupta da
"Seyahatlerim beni değiştirdi" yazmaktadır. Küçük kız yeni bebeği kucaklar ve onunla mutlu bir şekilde evine gider.

Bir yıl kadar sonra Franz Kafka ölür. Yıllar sonra yetişkin bir kız olan bu küçük çocuk Kafka’nın verdiği bebeğin içinde bir mektup bulur. Mektupta şöyle yazmaktadır: "Sevdiğin her şeyi er yada geç kayıp edeceksin, ama sonunda sevgi başka bir şekilde geri dönecek.”



23 Ocak 2024 Salı

YOK YOK

İşte sizlere bir HAZİNE;  İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK BİR ARŞİV, İÇİNDE YOK YOK

1- Türkiye'de yayınlanan ve yayınlanmış olan gazetelerin geçmişten günümüze tüm sayılarına ulaşabileceğiniz bir platform:

https://t.co/Doz0MiMR3g

2- Tübitak'ın tüm yayın ve dergilerinin arşivi:

https://t.co/Ts07vP30xd

3- Milli kütüphane arşivindeki tüm taş plaklara ses dosyası olarak ulaşabileceğiniz bir platform:

https://t.co/6d9xR1MEcX

4- ABD Meclis Kütüphanesi, 1800-2020 yılları arasında dünya üzerinde çekilmiş milyonlarca fotoğrafa ulaşabilirsiniz:

https://t.co/TAnRGqCJNP

5- Yüz binlerce resim, çizim, karikatür ve görseli konularına göre arayabileceğiniz büyük bir arşiv:

https://t.co/aQkjrZcVfr

6- 1920-23 arası TBMM 1. Dönem gizli celse kayıtları:

https://t.co/ibbq2sLiOz

7- Servet-i Fünun dergisinin yayınlanmış tüm sayıları:

https://t.co/g3oobfwnpY

8- İBB'ye ait Taksim kütüphanesindeki binlerce esere ücretsiz olarak ulaşıp, okuyabilirsiniz:

https://t.co/OHRr39Bm0V

9- Sultan 2. Abdulhamit'in fotoğraf arşivi:

https://t.co/ErRooRF69B

10- Geçmişten bugüne çizilmiş tüm haritalara ulaşabileceğiniz bir arşiv:

https://t.co/sSek4ilFMl

11- Birleşmiş Milletler bünyesinde yayınlanan tüm eserlere ulaşabileceğiniz bir arşiv:

https://t.co/4ALBiAtYlG

12- Balkanlar'daki Osmanlı eserlerinin olduğu fotoğraf arşivi:

https://t.co/mFrHHkEAyL

13- Türkiye'deki tüm yer isimlerinin tarihi, eski adları ve değişimlerini inceleyebileceğiniz bir platform:

https://t.co/mP2bGx5HLI

14- Çekilmiş tüm filmlerin çarpıcı sahnelerinin olduğu bir arşiv:

https://t.co/dyoYVG7Xsa

15- Telifsiz film, kitap, makale, fotoğraf arşivi:

https://t.co/A4kjVB8PPx

16- Antik Yunan, Mısır, Çin ve Asya üzerine yazılmış binlerce esere ulaşabileceğiniz bir platform:

https://t.co/ukIhS1nM1G

17- Marmara Üniversitesi'ndeki nadide eserlere online olarak ulaşabileceğiniz platform:

https://t.co/2IXnhyxhBI

18- Dünyanın her yerinden yüzlerce üniversitenin ortak çevrimiçi kütüphanesi:

https://t.co/aEBpyME6mC

19- Her dilden birçok konuda makalelere, eserlere ulaşabileceğiniz dünyanın en büyük online kütüphanelerinden biri:

https://t.co/eqwnmM8bLC

20- Telif süresi dolmuş tüm eserlere e-kitap olarak ulaşabileceğiniz bir site:

https://t.co/NhKKR7tWvN

21- Türkiye'de 1950 öncesi çıkan sinema dergileri arşivi:

https://t.co/FuI2wk2GrK

22- Ücretsiz sesli kitap arşivi:

https://t.co/93t8HhHgHT

23- Western Filmleri İzle - En İyi Kovboy Filmleri - HD:
sinema.cc›izle/western-filmleri/

24- Western Filmleri İzle, 1080P Full HD İzle - Filmizlesene:
filmizlesene.pro›kategori/turler/western-izle


16 Ocak 2024 Salı

RİZE'NİN İŞGAL YILLARI

SÜLEYMAN KAZMAZ ANILARINDA RİZE’NİN İŞGAL YILLARI

21 Şubat 2013 tarihinde aramızdan ayrılan Süleyman Kazmaz, kalemini yüreğini Rize’ye Rize kültürüne adamış koca bir çınardı. Kazmaz, zaman içerisinde kırk bir kitap, yüzlerce makale, araştırma ve derlemeye imza atarak Rize ilimizi ülkemizin sanatını, kültürünü, güzelliklerini ve gerçek değerlerini dünyaya tanıttı. Her anında yeni bir eserin heyecanı ve paylaşma arzusu vardı. Süleyman Kazmaz üstadımı rahmetle anarken Rusların Rize ilini işgali sırasında yaşananları kaleme aldığı derlemeleri sizlerle paylaşıyorum.

*Rizeli Hafız Rasim oldu Gavur Rasim

* Ruslar Rize'ye bağırsak kurdu hastalığını getirmişlerdir.

* Karadeniz'i kan gölü haline getirmek istiyorlardı.

* Rize'de de Tuzcuoğlu Nigahı Bey'in evini hastane yaptılar.

*Amaçları Rize'ye Rum mutasarrıf atamak, Rum bayrağı çekmekti.

* Taşlıdere-Fener burnu arası boydan boya Rus nakliye gemileriyle doldu.

Rize'nin 1916-1918'li yıllarda Ruslar tarafından istilâ ve işgali;

Bir gün Rize'de şöyle bir haber dolaştı: “Bugün Rus çok asker döktü, satırlar bilendi. Rize'de Türkler kesilecek, kimse yatmasın, beklesin”. O gün çok yağmur yağdı. Gece yatmadılar, herkes ağlıyor, helalleşiyor. Rus taraftarı olarak bilinen Rize’nin yerlisiydi. Gâvur Rasim namı ile anılan bu kişi için, “Bizim Gâvur Rasim, oldiler bize hasım!” deniliyordu. Ruslar gittikten sonra, Gâvur Rasim'i öldürdüler. Sonra karısını, oğlunu ve kızını aradılar. Onlar da ahırda gizlenip, üzerlerine ot döktüler. Böylece saklandılar. Halk onları bulamadı. İşgal sırasında Gâvur Rasim olarak anılan, Hafız Rasim Ruslara casusluk ederdi. Kim Rusların aleyhine bir şey söylerse hemen gider, Ruslara haber verirdi. Gâvur. Rasim çok iyi yaşardı. Giyimi çok iyi idi, kat kat elbisesi vardı. Kimsenin onun kadar elbisesi yoktu. Kimse onun kadar iyi yaşayamazdı. Bütün bunları Ruslardan aldığı paralarla yapardı. Ruslar çekildikten sonra Rasim'in cesedini bir köprünün altında buldular. Rize'nin Portakallık Mahallesi'nden Hacı Rasim bir gece eve geldi, ev halkına şöyle dedi: “Bu akşam Rize hep kılıçtan geçecek, bir evden bir eve gidilmesin!”. O gece yeni evlenen bir çift katliam olmasın diye sabaha kadar dua etti. O gece, sabaha kadar yağmur yağdı; katliam olmadı. Sonradan öğrenildi ki katliamı Ermeniler yapacaktı. Fakat Rusya'daki Türkler Çar'a baskı yaptılar. Ermeniler de katliamdan vazgeçtiler. Ardından Hacı Rasim şöyle dedi: “Rusya'da ihtilâl oldu, sonra Ruslar Rize'den çekildi. Gâvur Rasim, Rusların adamıydı, onun için Gâvur Rasim'in teyzesine "Rasim seni kurtarır" dediler. O da "Nereden kurtaracak?" diye cevap verdi. Düşman istilâsı ve işgali milletler kadar aileleri de harabeden, maddî ve manevî acılara ve kayıplara sürükleyen olayların başında yer alır. Rize'nin 1916-1918'li yıllarda Ruslar tarafından istilâ ve işgali ailemizi manevî bakımdan derin acılara sürüklediği gibi, maddî açıdan da büyük kayıplara ve yokluklara uğratmıştı. Yabancı bir devletin buyruğu altında yaşamak, bağımsızlığı, özgürlüğü ve kişiliği yitirmek gibi acıların en büyüğü en derinidir.

RİZE’Yİ YAKTILAR YIKTILAR

Ailemiz iki yıl bu acıyı yaşamış, ayrıca büyük maddî kayıplara uğramıştı. Ana tarafından dedem, Rizeli Hacı Bilâl Zade, Hacı Mahmut Efendi'nin Rize çarşısındaki camii ve dükkânı yakılmıştı. Baba tarafından da öyle; Ruslar Çayeli'nin Beyazsu Köyü'ndeki ailemizin atadan kalma evini yakmışlar, ayrıca Çayeli’nin merkezinde, Eskipazar Mahallesi'ndeki evi yağmalamışlar, evin bütün eşyasını alıp götürmüşlerdi. Bu yağmanın yarattığı darlık ve yokluk, ömür boyu telâfi edilememiştir. Öyle ki evde herhangi bir eşyadan söz edildiği zaman, "Yağmaya gitti." deyimiyle anlatılmak suretiyle yaşanan acı daima tekrar edilmiştir. Ayrıca ev Ruslar tarafından hastane olarak kullanıldığı için aile iki yıl Rize'de oturmak zorunda kalmış, ancak Ruslar çekildikten sonra Çayeli'ne dönmek imkânını bulabilmiştir.

KENDİLERİ GİTTİ HASTALIĞI BIRAKTILAR

Ruslar Rize'yi işgal ettiği zaman halk büyük ölçüde batıya ya da İstanbul'a göç etmiştir. Göçün acılarından biri de Rusların bıraktığı hastalık toplum için büyük bir acı kaynağı olmuştur. Çünkü Ruslar Rize'ye "ankilostom", başka bir deyimle, bağırsak kurdu hastalığını getirmişlerdir. Ankilostomla mücadele günlerini hatırlarım. Henüz çocuktum, bir gün evin arkasındaki tarlada iki kocaman kazan kuruldu. Kazanların birinde ilaç, ötekinde de müshil vardı. Kazanlar, altlarına ateş yakılmak suretiyle kaynatıldı. Halk toplandı, önce asıl ilâç, ardından müshil verildi. Böylece bağırsakların boşaltılması sağlandı ve hastalığın önü alındı. Bilindiği gibi Cumhuriyet'in ilk başarılı eserlerinden biri, sağlık çalışmaları, bulaşıcı hastalıklarla yapılan mücadeledir. Böylece halk sağlığa kavuştu ve sağlıklı kuşaklar yetiştirildi. Rusların Karadeniz donanmasına mensup büyük savaş gemileri, batıdan Rize yönünden doğuya doğru geliyordu. Çayeli önlerinden tekrar Rize'ye döndüler. Rize limanındaki yelkenli ticaret gemilerini topa tutarak batırdılar. Daha önce Araklı limanında bulunan tüccar gemilerini batırmışlardı. Böylece Ruslarla da Doğu Karadeniz'de savaş başlamış oldu. Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki cephe Hopa idi. Sonraları cephe Arhavi, Fındıklı, Ardeşen ve Fırtına Deresi oldu. Çayeli'ne kadar olan cephedeki ordumuz için Midilli savaş gemisinin himayesindeki yük gemileri ile Trabzon'a getirilen yiyecek maddeleri küçük yelkenli kayıklarla cepheye naklediliyordu. Ruslar ordumuza yiyecek taşıyan bu kayıkları sıkı bir şekilde izliyordu. O tarihlerde telefonla haberleşmek imkânı yoktu. Kıyı boyu seyreden yelkenli kayıkları, Rus gemilerinin saldırısından korunmak için şöyle bir haberleşme düzeni kuruldu: Kemer, Limanköy ve Taşlıdere burnuna bayraklar çekilmek suretiyle Rus gemilerinin geldiği haber verilirdi. Kemer burnuna bayrak çekildiği zaman halk toplanır, Limanköy dolaylarında, kıyı boyu seyreden kayıkları, duvarların, tümseklerin arkalarına çekmek suretiyle gizler, dolayısıyla Rus gemilerine karşı korurdu.

İstilâ ve işgal günlerini Mustafa Kazmaz hatıralarında şöyle anlatırdı; “ilkokul ikinci sınıfa devam ederken, hocamız Yelkenci Ali Efendi bir gün, “Ruslarla harbimiz var” diyerek, bizi okuldan salıverdi. Biz de evin arkasındaki tepede, günümüzde çaylık olan Sofuoğlu'nun hozan dediğimiz çimenliğine, başka bir deyimle düzlüğe çıktık, buradan denizi seyrettik. Rusların Harşid Deresi'ne kadar ilerlemesinin sebebini vaktiyle Osmanlı Devleti'nin yaptığını tekrarlamak, Karadeniz'i kendileri için bir göl haline getirmek, dolayısıyla işgal ettiği Doğu Karadeniz Bölgesi'nden çıkmamaktı. Bunun için halka iyi davrandılar. Çayeli'nde bizim evi, Rize'de de Tuzcuoğlu Nigâhı Bey'in evini hastane yaptılar. Buralarda doktor muayenesi yatak, ilaç, tedavi parasızdı. Ayrıca Dağıstan Türklerinin ve Müslümanların yöreye mısır gönderdiklerini söylerler ve bu mısırı halka parasız olarak dağıtırlardı. Böylece Dağıstan Türklerinin Rus yönetiminde, dolaysıyla Ruslar sayesinde size yardım edecek duruma geldiklerini anlatmak "Siz de Rusların burada kalmasına itiraz etmeyin ki, onlar gibi zengin olun" demek isterlerdi.

GÖRÜRSÜNÜZ NELER OLACAK

Mustafa Kazmaz Rumlarla ilgili dikkate değer bir olay anlattı. Bir Ramazan günü, vakit akşama yakın, kahvede kimse yok, kahve pişirilmiyor. Kasabada bulunan Rum terzi ocakta kendisi için yaptığı kahveyi içiyor, o sırada kahveye giren Mustafa Kazmaz'a şunları söylüyor: “Görürsünüz, neler olacak!

Mustafa Kazmaz bu sözün anlamını sonraları anladı. O günlerde Yunanlılar İzmir'e çıkmıştı. Atatürk henüz Samsun'a varmamıştı. Rum hayal kuruyordu: Trabzon'da Pontus Devleti, Sürmene'ye Rum kaymakam, Rize'ye Rum mutasarrıf ve buralarda Rum bayrağı. İşte Rumların hayalleri. Fakat Rumlar Türk gücü sayesinde bu hayallerini hiçbir zaman gerçekleştiremediler ve günün birinde Anadolu'dan çıkarıldılar.

RUSLAR KARŞISINDA ÇEKİLME

Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Pazar işgal edildiği zaman, halk Çayeli'ne, Rize'ye geldi. Bu hareket iki yıl kadar sürdü. Halk Rize'den İstanbul'a kadar göç etti. Erzurum'a gidenler, erken saatlerde bizim eve gelerek babamla vedalaştılar. Pazar'dan sonra Çayeli işgal edildi. Ruslar kıyı boyunu işgal ederken bizim askerler de dağ tarafından yollarına devam ettiler. Çayeli'nde, Büyükdere Vadisi'ndeki çarpışmada dört şehit verdik. Ruslar Çayeli'nin önüne asker çıkararak Büyükdere Vadisi'nde dağa doğru asker sevkettiler. Maksatları son cephemiz olan Fırtına Deresi'nden cephenin bozulması yüzünden dağlar istikametinde yollarına devam eden askerlerimizin önünü kesmekti. Köylere doğru çıkmakta olan Rus askerleri denizdeki harp gemilerine mevkilerini göstermek suretiyle bizim askerlerin topa tutulması için önlerine çıkan evleri yakıyorlardı. İlk yaktıkları ev bizim mahallenin, Eskipazar Mahallesi'nin yukarı kısmında, tepe üzerinde bulunan Kavranoğlu Şakir’le Kavranoğlu Mehmet Ali'nin evleri oldu. Onlardan sonra, Sabuncular Mahallesi'nde on kadar ev yaktılar. Harp gemilerinin koruması altında yollarına devam eden Rus askerleri Beyazsu Köyü'ndeki bizim ailenin evini de yaktılar ve Haramtepe Köyü'ne doğru yürüdüler. O sırada bizim birliğin komutanı Ziya Paşa, emrindeki askerlerle beyaz at üstünde Haramtepe'den Karaağaç Köyü'ne doğru yürüyordu. Haramtepe Köyü'nde İsmail Çorapçı da yaya olarak askere yol gösterdi. Ziya Paşa beyaz atıyla yoluna devam ederken Rus askerleri de kıyıdan içerlere doğru ilerliyorlardı. Ziya Paşa Rusça bilen tercüman vasıtasıyla savaş mı yapılacağını yoksa geri mi çekileceğini sordu. Ruslar geri çekilme teklifini kabul ederek, Beşikçiler Köyü'ne doğru geriledi. Bunun üzerine bizim asker Sant Boğazı üzerinden yürüyüşe devam etti.

TAŞLIDERE’DE CEPHE KURULDU, ŞEHİTLER ÇEŞMESİ VE HATIRALAR

Dağ yolundan giden askerlerimizle kıyıdan yürüyen askerlerimiz Taşlıdere'de birleşerek bir cephe kurdular. Rize Jandarma Komutanı Kalkavan Zade Kahraman Bey’in komutasında Ruslarla savaştılar. Rize Jandarma Komutanı Kalkavan Zâde Kahraman Bey Rize'deki jandarmalarla askerleri toplayarak Taşlıdere'de cephe kurdu, Ruslarla savaştı. Bu sırada Rus gemileri denizden top atışıyla bizim cepheyi bozdu. Burada birkaç şehit verdik. Şehitler yurttaşlar tarafından gömülürken aralarından birinin çorabının içinden altın çıktı. Bu altınlarla orada yurttaşlar bir çeşme yaptılar. Şehitler Çeşme'si adıyla anılan bu çeşme uzun yıllar hizmet gördü. Ordumuz geri çekilirken, Değirmendere'deki ordunun deposu ateşe verilerek yakıldı, mayın fişeklerinin patlaması etrafta bir hayli korku yarattı. Bu durumu ağabeyim Mustafa Kazmaz şöyle anlatır: “Bizim ordu, İyidere Vadisi’nde cephe kurdu. Bu cephede askerlerimiz Rusları iyice sıkıştırmıştı. O sırada Taşçıoğlu Camii'nde okuyorduk. Bir sabah kalktığımız zaman, Taşlıdere burnuyla Fener burnu arasındaki deniz bölgesinin boydan boya büyüklü küçüklü Rus nakliye gemileriyle dolu olduğunu gördük. Bu gemilerden Rusların getirdiği Kazak askerleri kıyıya çıkarılıyordu. Yine bu gemilerden vinçlerle denize indirilen atlar yüzerek kıyıya varıyordu. Gemilerden indirilen Kazak askerleri savaşa girince, İyidere'deki cephemiz bozuldu. Trabzon'da da mukavemet edecek kuvvetimiz olmadığı için Ruslar Harşid Deresi'ne kadar ilerlediler. Bu arada Erzurum işgal edildi. Bayburt'tan gelen birliklerimiz İyidere Vadisi’nden Erzurum'a doğru ilerleyen Ruslarla Çaykara ilçesinin Sinek Yaylası'nda savaşa başladılar. Yapılan savaş sonunda otuz kadar şehit verdik. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın emriyle burada şehitlik yapıldı; çevresi duvarla çevrildi. Şehitlerin başlarına dikilen mermer levhalarda savaşın tarihi, şehitlerin adları ve rütbeleri yazılıdır. Savaşın her yıl dönümünde şehitlik ziyaret edilir. Fatih Sultan KAR / İST. Alıntı