SAYFALAR

29 Ağustos 2013 Perşembe

DÜĞÜN

1974 yılı Adana, Cinayet Büro da çalışan arkadaşımız Giresunlu Polis Memuru Kart Ahmet eşi ile kaçırarak evlendiği için düğün yapamamış. İki çocuğu kendisine devamlı düğün fotoğraflarını sorup dururmuş. Ahmet Ağabey da izinli olduğu bir gün eşine "Kalk hanım, hadi fotoğrafçıya gidelim. Orada düğün elbiseleri filan bulunur. Sen o elbiselerden giy. Bende siyah bir takım giyeyim ve yapmacık düğün fotoğrafları çektirelim." der.

Hanımı da sevinir ve doğruca birlikte Adana Yağcamı cıvarında bir fotoğraf studyosuna giderler ve durumu fotoğrafçıya anlatırlar. Salon sahibi kendisini tanır, fakat hiç belli etmez. Gelin elbisesi ve damat elbisesi temin edilip Yenge ile Ahmet Ağabeye giydirildikten sonra bizi aradı ve durumu anlattı. Biz de o zamanlar çok meşhur olan şavrole marka bir arabayı kabadayıların birinden geçici olarak aldık, gelin arabası olarak süslettik ve arkasından da 25-30 taksi araba hazır olarak fotoğrafçının önünde beklettik. Ahmet ağabey olanlardan habersiz içerde gelin damat resimlerini eşi ile birlikte çektirdikten sonra gelin ve damat elbiselerini çıkarırken fotoğrafçı "Ağabey bu elbiseler ile evine kadar git. Senin olsun ve sana hatıra kalsın. Bu günleri unutma." der ve kandırır.

Çünkü biz öyle yapmasını istemiştik. Ahmet Ağabey habersiz, yenge gelinlikli ve kendisi damat elbisesi ile dışarı çıktılar. Merdivenlerden inerken Kısım Amirimiz Cihat Bey ve beni baş tarafta şavrole arabanın içinde görünce ne anladıysa yengeyi bıraktı ve geri içeri fotoğraf studyosuna kaçtı. Kendisini zorla stüdyodan çıkardık ve yenge ile gelin arabasına bindirdik. Arabalar hareket ettiler. Bu sırada gelin konvoyuna her taraftan başka arabalar da katıldılar ve araç sayısı 100 ü geçti. O gün akşama kadar Adana sokaklarında ve baraj tarafında dolaşıldıktan sonra çok sayıda fişekler atılarak düğünleri kutlandı. Akşam üzeri Lale Palas yanında Emniyet Müdürlüğü önüne geldik. Her taraftan sılahlar sıkıldığına dair Emniyet Müdürlüğüne ihbarlar yağıyor. Yakalamak için gelen her ekipte durumu anlayınca silahlarını çıkarıp havaya ateş ediyorlardı. Asayiş Şube Müdürü Adil Bey'e daha önce Kısım Amirimiz bilgi vermişti. Neler oluyor diye odasından çıkarak kalabalığı ve kalabalığın başında bizleri görünce bağırdı "Silahlar sıkılıyor. Arıyorum cevap vermiyorsunuz. Neler oluyor?" diye fırça atarken Amirimiz durumu kendisine anlattı. O da Müdüriyet bahçesinde silahını çekerek bir şarjör fişek boşalttı ve "Bende suçunuza ortak oldum. Çocuklar." dedi.

Asayiş Şubenin ve tüm Müdüriyetin Büro memurları da pencerelerden silahlarını boşalttılar. Eeh ne demişler, imam ne yapınca cemaat bilmem ne yapar. Baş Müdür Nihat Ertürk ve Müdür yardımcıları hiç görünmediler. Ve nasıl değerlendirdiler hiç bilemedik. O günün şartlarına göre tatlı bir anı olarak hafızalarımıza kazındı. Bende bu anının saklı kalmaması için herkesin öğrenmesi için yazıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder