SAYFALAR

14 Şubat 2014 Cuma

SİVİL DARBE

1980 yılında 12 Eylül darbesinden önce ki aylarda hiç tanımadığımız polisler gelirler. Arabamızı alırlar. Biz Cinayet Masasında çalışacağız. Siz gidin." derlerdi. Korsan olarak bu polisler amirleri ile birlikte Cinayet Bürosunda çalışırlardı. Biz Cinayette on bir kişi olmamıza rağmen, onlar 20-25 kişi gelip çalıştıkları da olurdu. Bizler olup bitenlerden habersiz Emniyet Müdürlüğünde oturur onlar ne yaparlardıysa güya bir hafta on gün görev yaparlardı. Kayıp olur giderler, on, on beş gün kadar sonra yine bir başkaları ile gelirlerdi.

 Bu durum bir kaç defa tekrarlanınca bir kaç polis durumu belirterek cinayet masasından ayrılmak için dilekçe verdik. Zaten 1979 yılının sonlarında ben yurt dışında iken Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul öldürülmüştü. Gece ve gündüz faili meçhul cinayetler hızla çoğalıyordu. Bu korsan polislerin ya kendileri Türk değildi veya akıl verenleri dışardandı. Çünkü onların yaptıklarını bir adamın düşünüp yapması olanaksızdı. Bırakın adamı onların yaptıklarını şeytan bile düşünüp yapamazdı. Birlikte gittiğimiz bazı baskınlarda sağcı suçlular hakkında 'Polisleri öldüreceklermiş' filan gibi söylentiler çıkartarak onların vurulmaları sağlanırdı. Onlar zaten "Bu terörist çok tehlikelidir." dedikleri zaman biz o suçlunun sağcı olduğunu anlardık. Veya sağcı bildikleri bazı kişiler hakkında kendileri isimsiz dilekçeler yazar Valiliğe, Genel Müdürlüğe bu dilekçeleri gönderirler. Kendi gönderdikleri isimsiz veya uyduruk bir isimli dilekçeler havaleli olarak 'Gereğinin yapılması' emriyle geri ellerine gelirdi. Ondan sonra tam yetki ile istedikleri rezillikleri yaparlardı. Polis olup olmadıkları da belli değildi. Sadece tabancaları vardı. Ne işler çevirdikleri zamanla ortaya çıktı.

Yandaş militanlar tarafından verilen bilgiler doğrultusunda, ev kurşunlama ve kundaklama yaptıkları ortaya çıktı. O devreye ait suçlulardan yakalanan silahların hepsi Adli emanettekilerde getirtilerek tekrar balistik incelemeye gitti. Yakalanıp Adli Emanete gönderilen silahların çoğu önceki balistik incelemeden sonra ağır suç olaylarında tekrar kullanıldığı tespit edildi. Emniyet Müdürlüğü kuvvesinde bulunan zimmetli silahların bir çoğunun ağır suç olaylarında kullanıldıkları tespit edildi. Kendi yerlerine suçsuz gariban bir iki polis yandı. Bu Polis Memurlarından biri de Konyalı Himmet Deniz dir. Hatta ilginç olduğu için anlatayım. Ülkücü takma adı 'Ceset', esas adı Mervan Ç. olan bir terörist vardı. Bu terörist uzun süre yakalanamadı. Alnının ortasından başka bir terörist vurulduğu zaman polis anlardı. 'Onu Ceset vurdu' Ceset in sadece eşgalı bilinirdi. 14 lü tabancasının kabzasını tek eli kavramadığı için silahı iki elle tutar ve hasmını tam alnının ortasından tek kurşun ile öldürürdü. İşte bu polisler Ceset in çok saf olan babasını göz altına almışlar. Oğlunun yerini biliyorsun, ille söyleyeceksin diye dövmüşler, ceyran vermişler. Adam söylememiş veya bilmiyormuş.

 Bırakıldığı zaman doğru Savcıya gitmiş. Savcı Bey adamın haline acımış doktora gönderip rapor aldıktan sonra dava açmışlar. O korsan polisler meydanda yok ya, Cinayet Masası olarak bizleri çağırdılar. Adam ifade verirken hakime şöyle anlattı. Ülkücülere KURTÇU diyordu. "Hakim Bey, ben ayaklarımla yürüyerek kurtçulara bir şeyler taşıyıp yardım ettim. Polisler ayaklarıma vurdular kabul ediyorum. Ellerimle de bir şeyler tuttum kurtçulara yardım ettim. Ellerime de vurdular onu da kabul ediyorum. Hakim Bey, ben pipimle ne ettim ki ona ceyran verdiler. İşte onu bir türlü kabul edemiyorum" diyordu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder