SAYFALAR

7 Ekim 2020 Çarşamba

FIRSATLARI KAÇIRMA


Eski zamanlarda kasabanın birinde, güzelliği dillere destan, güzel mi çok güzel, bir kız yaşarmış. Kendisiyle evlenmek isteyen uzak ülkelerden gelen nice insanları, asıl, zengin ve yakışıklıları reddetmiş.  Kimseleri beğenip kendisine layık görüp evlenmiyormuş.

Bu güzel kıza kendi kasabalarından çok seven genç bir yakışıklı delikanlı da evlenmek için talip olmuş. Ama kız onu da beğenmemiş, reddetmiş. Delikanlı gururundan günün birinde kasabayı terk edip gitmiş. Başka bir kasabada kendini seven başka bir kız bulup onunla evlenmiş. Yeni bir hayat kurup çoluk çocuğa kavuşmuş, mutlu olmuş.

Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra yolu o terk ettiği güzel, şirin eski kasabasına düşmüş. Aklına bir zamanlar aşık olduğu ve evlenemediği o güzel kız gelmiş. Ona ne olduğunu zaten çok merak edip dururmuş.

O terk ettiği kasabada dolaşırken tanıdık yaşlı bir adama rastlamış. Hemen o güzel kızı sormuş. Yaşlı adam biraz gittikten sonra kasaba dışında bir ev göstermiş ve evlenip bu eve taşındığını söylemiş o güzel kızın. Delikanlı o eve yaklaşmış ve evi gözlemeğe başlamış. Çünkü kimseleri beğenmeyen bu kızın kiminle evlendiğini çok merak edermiş. 

Evden çıkarken görmüş. Kızın yolcu ettiği adam yaşlı, çok şişman, kel, bir ayağı da topal, kaba saba bir adammış. Üstelik hiç te zengin değilmiş. Bu sefer bu adamın kim olduğunu çok merak etmiş. Kocası olamaz diye düşünmüş. Çünkü feleği beğenmeyen o kız, o yolcu ettiği adamla evleneceğine hiç inanamamış. Kız ile konuşmak için hemen gidip evin kapısını çalmış. Kız kapıyı açınca bir müddet bakışmışlar ve delikanlıyı tanımış, içeri buyur etmiş.

Delikanlı eskiden sevdiği bu kıza hemen evlenip evlenmediğini ve kocasını sormuş. Kız kocasını az evvel yolcu ettiğini anlatınca o gördüğü yaşlı ve şişman adamın kocası olduğunu anlamış ve kıza tekrar sormuş;

“Sen ki hiç birimizi beğenmedin, nice kısmetlerini geri çevirdin, nasıl oldu da böyle biriyle evlendin?” demiş.

 Kız da ona:

“Sana cevabı vereceğim fakat önce benimle gel.” Demiş. Almış delikanlıyı çok büyük ve güzel bir gül bahçesine götürmüş. “Bu gül bahçesine gireceksin. Hiç geri bakmadan ilerleyeceksin ve bana gördüğün en güzel gülü koparıp getireceksin.” Demiş. Delikanlı "peki" demiş ve çok güzel güllerin olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Önce çok güzel kara bir gül görmüş. En güzel gül bu deyip yanına gidip tam koparacakken biraz ileride daha güzel kocaman pembe renkli bir gül daha görmüş. Tamam budur işte diye düşünüp kara gülü bırakıp pembe gülün yanına gitmiş. Tam onu koparacakken ilerde muhteşem güzellikte sarı bir gül daha gözüne ilişmiş. Kırmızı gülü bırakıp hemen sarı gülün yanına koşarak gitmiş. Hangisini koparacağına bir türlü karar verememiş, daha güzel çiçeği bulacağım derken, bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş. Geriye de gidemeyeceğine göre, bahçenin sonunda ki yaprakları solmuş kötü bir gülü mecburen koparıp kıza götürüp vermiş.

Kız gülü almış ve gülümseyerek adama:

“Bak gördün mü? Daha iyisini  bulacağını düşünürken sen farkında olmadan gül bahçesi bitti ve beğendiğin güller arkada kaldı. Hayatta işte buna benzer. Kimseye beğenmezsin, bu arada ömür geçer de sonunda en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. İşte bana da öyle oldu. Bu yüzden vaktin geçmeden, gençlik bitmeden elindekinin değerini bilip, kanaatkar olmak ve yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.” Demiş.

Hepimiz belki de böyle durumlarla karşılaşmış, bir çok fırsatları değerlendirmiş, bir çoğumuzda böyle fırsatları kaçırmışızdır. Hayat dediğimiz yolda yürürken aynı şartlar altında bir daha aynı yerden geçemeyiz. Bu vesileyle karşımıza çıkan fırsatları iyi değerlendirmezsek bu fırsatları kaçırırız.

Bir gün bir bakmışız hedeflediğimiz noktadan da uzaklaşıp çok farklı bir noktaya gelmişiz. Yaşadığımız hayat dönüp baktığımızda geriye kalan sadece kaçmış bir çok fırsat ve bize kalan içimizi kemiren “KEŞKE” diye yankılanan düşüncülerimiz. Onun için her şeyi zamanında değerlendirmek ve doğru kararları vermek gerekir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder