SAYFALAR

28 Ağustos 2021 Cumartesi

BİZ ÜÇ KİŞİ DEĞİLİZ

Bedirhan, Nazlıcan ve Suphi. Biz üç kişiyiz!

Cizre, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Şırnak İlinin bir ilçesidir. Ancak Güneydoğu Anadolu bölgesi sınırları içinde bulunur. Kuzeyinde Şırnak Merkez, doğusunda Silopi ve batısında İdil ilçeleriyle çevrilmiş, Güneyinde ise Suriye vardır.

Cizre İlçesinde hudutta bir de Jandarma Karakolu bulunur, adı ‘Katran Jandarma Karakolu’ 

Yeni dağıtım olan acemi erlerden bir kaç tanesi askeri araçlar ile Cizre Katran Karakoluna getirilirler ve artık askerliklerini bu karakolda yapacaklar. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için çalışacaklar. İlk etapta acemi oldukları için bir şeye pek karışamazlar, sadece usta askerlerin verdikleri görevleri yerine getirirler.

Yeni gelen erlerden bir tanesi, Ali çok geçmeden aynı karakolda askerliğini tamamlamağa çalışan amcasının oğlu Mehmet’i görür. Mehmet’in askerliği bitmesine çok az zaman kalmış ve bu Katran Jandarma Karakolunda bayağı bir sözü geçen usta askerlerden biridir. İki kuzenler aynı karakolda buluşunca çok sevinirler, Mehmet Kuzeni Ali’ye sahip çıkar artık gece gündüz hep birlikte hem görev yaparlar hem de günlerini geçirirler.

Birkaç gün sonra kuzenlerden usta asker Mehmet memleketi Bingöl'den bir telgraf alır. Kız kardeşine düğün yapacaklarından memlekete çağırmaktadırlar. Mehmet zar zor on beş gün izin alır ve memleketine gider. Kuzen Ali da düğüne katılmak için izin almak ister fakat o izin alamaz, Katran Karakolunda kalır.

Amcaoğlu Mehmet’i uğurlayan Ali, hudut bölgesinde, kritik bir yerde bir sabah nöbet tutarken, yaklaşmakta olan bir koyun sürüsü görür. O bölgede hayvancılık birinci geçim kaynağı olduğu ve koyunların sık sık görüldüğü için dikkatini pek çekmez. Hiç bir şeyden şüphelenmez. Sürü nöbet yerine yaklaştığı zaman, sürünün içinden Nöbetçi Ali'nin üzerine yaylım ateşi açılır ve Ali nöbet tuttuğu yerde şehit edilir. Teröristler yine koyun sürüsünün içinde kaçarlar.

Kuzen Mehmet daha izni bitmeden amcaoğlu Ali’nin şehit olduğunu memleketi Bingöl de duyar ve cenazesini karşılar, teslim aldıktan sonra köylerinde aile kabristanlığına defnederler. Mehmet izni bitmeden, iznini böler ve görevli olduğu Katran Jandarma Karakoluna geri döner ve vatani görevini bitirmek için askerlik görevine devam eder. 
Mehmet göreve başlar fakat amcasının oğlu Ali artık yoktur. O teröristlerin saldırısı sonucu şehit olmuştur. 

Mehmet yapılan o kalleşçe saldırıyı bir türlü unutamaz, içi içini yer, bu olaydan dolayı çok üzgündür. Mehmet’in çok üzgün olduğunu fark eden komutanlar terhisi de yakın olduğu için ona pek görev vermez, nöbet filan yazdırmazlar. Kısaca Mehmet'in geri kalan günlerinde pek kimse ona karışmaz. O kendi kendine gün doldurmağa çalışır. Bu sırada Kuzeni Ali'nin ölümünü bir türlü unutamayan Mehmet kendi kendine araştırır, koyun sürüsü içinden ateş açıldığını öğrenir. Her koyun sürüsü gördüğü zaman ondan kuşkulanır, o sürüyü dikkatle inceler ve kimseye çaktırmadan hep takip eder. Bir ay kadar sonra bir akşam üzeri, hava kararmak üzereyken, yine bir koyun sürüsü otlakta yayılır. Mehmet şüphelenir ve gizlice koyun sürüsünün arkasına takılarak, onu yerde sürünerek takip etmeğe başlar.

Düşündüğü gibi çıkar. Koyun sürüsü Katran Jandarma Karakoluna yaklaştığı sırada, koyun postunun içine girmiş ve koyun sürüsünün içinde saklanmış üç terörist bu sefer karakola yaylım ateşi açtıkları sırada, Mehmet peş peşe basar tetiğe ve daha koyun postunun içinden çıkarlarken ellerinde Kaleşinkov tüfekleri ateş ederlerken bu teröristleri öldürür. Silah seslerine karakolda ki diğer askerler de cevap verir ve o civardan halk ta gelir. Daha önce aynı yöntemle askerleri şehit eden ve karakola da ateş açıp katliam yapacak olan bu üç kişinin kimlikleri tespit edilir.

İşte bu üç terörist PKK lı teröristler; Bedirhan, Nazlıcan ve Suphi dir. Ses sanatçısı Ahmet Kaya’nın kayınbiraderi Yusuf Hayaloğlu tarafından bu teröristler için bir şiir yazılır ve şarkı yapılır. Şarkıyı Ahmet Kaya seslendirir. Ve o üç teröristlerin isimleri de bir şarkı ile devamlı gündemde tutulur, güya ölümsüzleştirilir.

Şarkının adı ‘Biz Üç Kişiydik’

Şarkıdan bazı satırlar;

"Ey Bedirhan; katran gecelerin heyulası,
.........
Biz üç kişiydik Bedirhan Nazlıcan ve ben
Üç ağız üç yürek üç yeminli fişek
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara
Boynumuzda ağır vebal koynumuzda çapraz tüfek
........
Biz üç kişiydik
Üç intihar çiçeği"

İlk satırın açıklaması: Ey Bedirhan Katran Karakolu gecelerinin korkulu rüyası.

Bu satırda ki ‘KATRAN’ Şırnak-Cizre-Katran Jandarma Karakolu, Ali'nin askerlik yaptığı ve teröristlerce şehit edildiği karakolun adıdır.

Abdullah Öcalan'ın ifadesinden bir satır;
"Ahmet Kaya, Şivan Perwer ücret almaksızın bazı etkinliklere katılarak, örgüte katkı sağladılar" dedi.

Ya onların şehit ettiği Ali. Onun başka bir suçu yok. Sadece bu vatanın evladı olduğu, bu vatanı koruduğu için öldü. O kendisini öldürenleri tanımıyor, hiç görmemiş bile. Öldüren teröristler de ölen asker Ali'yı tanımıyorlar. Ali şehit oldu, ona şiir filan yazan yok. Ali'ye hiçbir şey yok. O unutuldu gitti. Belki de anne babasının arada bir verdiği rahmetler var. Başka bir şey yok. Ama o üç terörist unutulmasın diye besteler yapılıyor.

Hiç kimseyi kötülemek veya karalamak niyetim yok. Üstelik Ahmet Kaya'nın söylediği şarkıları da seviyorum ve dinliyorum. Olup bitenlerden habersiz milletimizin gerçekleri görmesi çok önemlidir. Ben bu vatanın, bu milletin kurtulması için çırpınıyorum. Çünkü batması da kurtulması da bizlerin elinde. Eskiden Araplar da aynı şekilde kandırılıp Türklerden ayrıştırıldılar. Benim demek istediğim bu şekilde insanlara kanıp ta vatanımıza yazık etmeyin. Batılılarda hiç vaz geçmedikleri ve devamlı ustalıklarla uyguladıkları bir kural var; "Böl, parçala ve yok et." Anlayın artık. İnsan bir defa aldatılır, ikinci defa aldanmak aptallıktır.

Gazeteler yazıyor; "Türkiye'yi ziyaret eden Ürdün Kralı II. Abdullah'ın Anıtkabir ziyareti esnasında ağlaması tartışma yarattı. Kral Atatürk'ün huzurunda neden ağlamış olabilir? Göz yaşları ne anlama geliyor?" Bunu tartışıyorlar. Evet ne için ağladığını ben biliyorum. Tüm Arap ülkeleri Türklerden ayrıldıkları için bin pişmandırlar fakat artık iş işten geçmiş, yok olup gidecekler. 

Ben Dubai de bir salonda otururken, televizyonda Halit Ergenç'in baş rol oynadığı, konusu İngiliz Kemal diye bilinen, Türk Ajanı Ahmet Esat Tomruk'un gerçek hayat hikayesinden alınan 'Vatanım Sensin' dizisi oynuyordu. Kendisi Yunan Subayı iken, Mustafa Kemal'in kendisine yazdığı mektubu gizli okuyup ta resmini defter yaprakları arasından çıkarıp bakıp öptüğü zaman, ödüm koptu. Orada bulunan genç ihtiyar bütün Araplar büyük bir gürültü ile birden ayağa kalktılar ve dizi bitene kadar alkışlayıp ayakta seyredip beklediler. İşte onlar da kendi atalarının hatalarını inkar etmiyorlar ve çok pişmandırlar fakat ne yapsınlar hatalarının telafisi artık mümkün değildir.

Her zaman derim; geçmişini unutan bir millet yok olur gider. Tarih insanların kökleridir. Geçmiş ne kadar iyi öğrenilirse o kadar iyi kök salınmış olur. Türk Milletinin şanlı şerefli geçmişini unutturmağa çalışıyorlar. 

Ey bu ülkede yaşayan kandırılmışlar, sizleri ekonomik nedenlerle satın alabilirler. Sizleri kandırabilirler fakat damarlarınız da ki dolaşan o asıl kanı asla kandıramaz, satın alamazlar. Ben çok ümitliyim ki bir gün uyanacak, kendinize geleceksiniz. Hiç şüphe yok ki kandırıldığınızı anlayacaksınız.

Unutmamak lazım. Geçmişi hep kahramanlıklarla dolu Türk Milleti övünerek, gurur duyarak geçmişini öğrenmeli, sahip çıkmalı, savunmalı ve geçmişiyle birlikte yaşamalı. Kürdü, Laz'ı, Ermeni'si, Rum'u, Çerkez'i, Abhaza'sı ve bu topraklarda doğmuş, aynı kaderi yaşamış kim varsa, hepsi ile birlikte vatanına sahip çıkmalı, bir bütün olarak birbirlerine sarılıp öyle yaşamalı Türk Milleti. Saygılarımla. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder