SAYFALAR

17 Mayıs 2012 Perşembe

CANLI GETİRMEYİN

Köyün birinde imam cenazeleri karanlık odada yalnız başına yıkarmış. Köylüler her ne kadar itiraz etseler de imam  dediğini yürütmüş. Karanlık odada tek başına cenazeleri yıkamağa devam etmiş. Herkes 'acaba içerde ölülere ne yapıyor?' diye hep merak ederlermiş.

Köylü imamdan gizli köyün en kuvvetli delikanlısı ile anlaşmışlar. Bu güçlü kuvvetli delikanlı 'öldüm' numarası yapmış ve hocanın gizli sırlarını çözmek üzere imamın karanlık ölü yıkama odasına götürülmüş. Karanlıkta ölü numarası yapıp hocayı beklerken, hoca birden içeri girmiş ve kapıları içerden kilitlemiş. Delikanlı bir taraftan da göz ucuyla imamın hareketlerini karanlıkta takip ediyormuş. İmam meğer önce ölüleri sopa ile güzel bir döver ondan sonra yıkarmış. Eline kalın ve sağlam bir sopa aldığını görünce yerinden kalkmış ve imam ile başlamışlar boğuşmağa. Bu sırada köylü de içerde olup bitenlerden habersiz kapıda bekliyorlarmış. Biraz sonra imam üstü başı yırtılmış, harptan çıkmış yorgun bir kahraman gibi yüzü gözü kan ter içinde kapıyı açmış ve cemaate bağırmış;
"Bre laf anlamazlar, ben size yarım canda getirmeyin, tam ölünce getirin demiyor muyum, hah?" demiş.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

HERİFİNDEN İZİN ALMIŞ

Bir zamanlar yayaların kırmızı ışıktan geçmeleri cezaya tabi idi.
Polis yakalarsa 5,00tl ceza yazardı.
Ulus ta Yozgat tan yeni gelen kadının biri kırmızı ışıkta geçerken Trafik Polisi bağırır; "Hanımefendi, hanımefendi. Dur bakalım nereye gidiyorsun?"
Hanımefendi de polise;
"Herifimden izin aldım, babamın evine gidiyom. Sen ne karışıyon? Be adam" der.

13 Mayıs 2012 Pazar

BİZ NERDEYİZ

1998 Ankara Akayı yokuşunda Kürt Kadir'in ikinci katta ki kumarhanesinde büyük kumarlar döndüğü istihbaratını aldım. Ancak burası da çok sağlam yerde kim gelip giderse erketeler tarafından görünüyor, polis gelirken hemen kumarcılar uyarılıp polis içeri girene kadar herkes 'gazete okuyormuş' görünümüne geçiyorlardı. Gittim inceledim yakalamak imkansızdı.

Az yukarısında gece aleminin uğrak yeri olan sabaha kadar açık işkembeci vardı. İki gözü pek memurum ile, bu lokantaya saat 03.20 sıralarında gittim. Birer işkembe içtikten sonra biraz oturduk. Bahsettiğim kumarhanenin bir tarafı buradan gözüküyordu. İçerde kalabalık vardı ve gidiş gelişleri, oturup kalkışları biraz seyrettikten sonra çorbacının kasasına yakın bir yerde oturmağa başladım. Şoförüm bir memur ile dışarda arabada bekliyordu. Diğer memurum lokanta içerisinde önümde oturuyordu. İşletmeci zaten müşterilerle ilgileniyordu. Yarım saat geçmemişti ki bir telefon geldi. Kuşkulu bekliyordum ya hemen telefonu kaldırdım. "Ağabey Kürt Kadir'in kulübe iki tane damardan işkembe yolla danesi bol olsun" Dedi. "Müşteri çok on dakika gecikebilir" dedim. Hemen işletmeciye dedim. Danesi bol damardan hazırlandı. Aldı garson giderken ben planımı devreye soktum ve yanımdaki polis memurunu işaretle peşinden yolladım. Garson arabamın yanından geçerken oradaki polislerle birlikte ufak bir kimlik kontrolundan geçirildi. Arkadaşlarımdan biri garsonun önlüğünü onun üzerinden alarak giydi. Tepsisini de eline aldı ve hedefe doğru yola çıktı. Şimdi sizce durum biraz karıştı gibi fakat hayır hiç karşmadı. Şöyle bir pozisyon oldu; Ben İşkembecide oturuyorum ve durumu oradan kontrolle idare ediyorum. Bir memur arkadaş, şoförüm ve esas çorba götüren garson benim arabamda birlikte bekliyorlar. Bir polis memurumda tepsi elinde Kürt Kadir'in kumarhanesine garson elbisesi giymiş işkembe çorbası getiriyor. Garsonu gördükleri zaman kapı açıldı. Memurum garson giysileri ile içeri girdi.

Elinde ki tepsiyi verdikten sonra bir sandalyeye oturttular. Verdikleri çaydan bir kaç yudum aldıktan sonra yerinden fırladı. Koşuşmalar olunca bizlerde koştuk. Kadın erkek kumarcılarla 10.000 dolar civarında para yakalandı. İçerden bir adette şarj cihazı ile polis telsizi yakaladık. Bu telsiz kardeş Kısım Gasp Masasına aitmiş. Polisler devamlı karakol gibi gelip otururlarmış. Kumarcılar bir an için de olup bitenlere şaşırmışlar aval aval bakıyorlardı. Emniyet Müdürlüğünde bile ayıkamayanlar vardı. Memurlara soruyorlardı "Biz neredeyiz? Ağabey"