SAYFALAR

4 Ekim 2012 Perşembe

MESAJ

1999 yılı Asayiş Şube Ahlak Büro dan ayrılarak Eğitim Şube Müdürlüğü Atış Poligonu Büro Amirliğine ikinci defa tayın edildim. Ahlak tan ayrılmış, Atış Poligon Amiri olduğum için bir çok arkadaşlarım da hayırlı olsun için yanıma gelmişlerdi.

O zamanlarda cep telefonları yeni çıkmış, çok popülerdi. Herkes elinde taşırdı. Benim cep telefonum da masanın üzerinde dururken bir mesaj geldiğini alarm sesinden öğrendim. Açtım okudum ve çok duygulandım. Gelen mesaj beni etkiledi. 

Mesajda aynen şöyle yazıyordu;
"İslamin nurlu güneşi kalbine dolsun. Mekanınız Cennet, Hz Muhammed komşunuz olsun. Yolunuz açık ömrünüz uzun ve hayırlı olsun. Allaha emanet olun" diyordu. Böyle bir şey ile şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım için çok heyecanlandım. Gönderen numaraya baktım, bende kayıtlı değil, tanımıyordum. Dışarı çıktım ve gelen telefon numarasını aradım. 

Bir bayan cevap verdi. 'Başkasına çektiği mesajın yanlışlıkla bana geldiğini söyledim.'
"Hayır yanlış değil beyefendi, sen eski Ahlak Amiri filanca değil misin? Ben de genelev kadını filancayım. Sen bizleri tanımazsın fakat bizler seni çok iyi tanıyoruz. Sana toplu olarak gelecektik fakat yanlış anlaşılır, iyilik yaparken sana zararımız dokunur diye gelmedik. İki sene sayende rahat bir ömür yaşadık. Senin korkundan hiç bir pezevenk, hiç bir dost, post bizleri rahatsız edemedi. Sen bizlerin bir kravatını dahi takmadın. Hiçbir menfaat temin etmedin. Sana şimdiye kadar seni sevdiğimizi bildiremedik. Artık amirimiz değilsin, yanlış anlaşılmaz. Sana saygılarımızı, hürmetlerimizi ve sevgilerimizi bildiriyoruz. Allah seninle beraber olsun" dedi.

Hiçbir şey diyemedim. Konuşamadım daha doğrusu. Telefonu kapattım. Lavaboya giderek gözlerimi kuruladım ve kendi kendime "Hayret yahu, benden memnun olanlar da varmış ta, benim haberim yokmuş" diye düşündüm. Bilseydim Ahlak Amirliğinden ayrılmaz, Müdür ayırana kadar çalışırdım. 

Arkadaşım boks antrenörü Başkomiser Celal Sandal "Nedir? Ne oldu? Birden çok etkilendin Recep Bey" diye sordu. Önce söylemedim. Çok ısrar etti. Cep telefonumu alıp, gelen mesaja baktı. Konuyu anlattım. O ve diğer misafirlerim de çok duygulandılar. Mesajı yüksek sesle okumağa başladı ve ağlayanlar oldu. Biz o konuyu konuşup mütalaasını ederken bir mesaj daha geldi. O da aynı konuda başka bir mesaj çekilmişti. Ve bir çok genelev kadını, beni hiç görmeyip tanımayanlar bile benim için üzülmüş göz yaşları dökmüşlerdi.

Her zaman haksızlıklara tabi tutulan insanlar, her şeyi biriktirir ve günü geldiği zaman, patlak verir, müspet veya menfi mutlaka tepkilerini gösterirler ve bu engellenemez.

2 Ekim 2012 Salı

şiir GEÇECEK

Özlesem de gidemem ki, doğduğum yere,
Galiba ömrümüz hep uzaklar da geçecek.
Çok isterim hep orada olsam, ama ne çare,
Kader ayırdı bizi, hayatım zorda geçecek.

Resimlerine bakıp ta kendimi avutacağım,
Senden uzaklar da, bil ki seni arayacağım,
Fırsat olursa sana, kavuşmağa koşacağım,
Bilki seni özlerim, ömrüm darda geçecek.

Asla unutamam, hatıran, aklımdan çıkmaz,
Öten kuşlarının sesi, buralardan duyulmaz,
Sende geçen hayatım, bence hiç unutulmaz,
Özledim her şeyini, bu hasret nasıl geçecek.

Çamurlu yollar hala, izlerimi saklıyor ama,
Sakın 'ben yokum' diye, öyle virane kalma,
Bir gün gelir ki, hasret biter, sakın unutma,
Sonra belki kalan günlerim, sende geçecek.
                                        Recep Ali Öztürk
(Rize, Fındıklı, Ihlamurlu Köyü)


 

30 Eylül 2012 Pazar

BOMBA

1978 yılı, yer Adana terör olayları almış başını gidiyor.
Kuyumcu soygunları, banka soygunları, Çeşitli gasp olayları, adam öldürmeler, tehditle soygunlar, taksici gaspları, taksi gaspları v. s. hiç birini de yakalayamıyoruz. Hepsi faili meçhul kalıyor.
Gerçi biri yakalandı mı bir kaç olay birden aydınlanıyor fakat bu sırada vatandaş zarar görüyor. Eylemi koyanlarda amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Herkes tedirgin polisler sokağa askerlerin koruması altında çıkıp alış veriş ediyorlar. Yalnız sokağa çıkmamaları tamimlerle mecburi hale getiriliyor. Çünkü polis olmak yeterli tanıdılar mı sokak ortasında öldürülüyorlar. Vatandaş korkudan konuşmaktan kaçınıyor, şahitlik yapmıyor. Böyle bir ortamda görev yaparken her gece de bombalı pankartlar asılıyor. Kim astı, nasıl asıldı ? Bilemiyoruz. Ben şahsen tek düzenekliden tutunda çok düzenekli veya daha değişik 150-200 çeşit bomba yapılışını ve çalışma, infilak şekillerini bilirim. En korktuğum bildiğim düzeneklerin "bubi tuzağı" dedikleri aldatıcı şekilde bağlanılmasıdır. Bazısı yerden kaldırınca patlar. Bazısı yere koyunca, "yarabbi şükür patlamadı" dersin, yere bıraktığın zaman patlar. Bazısı cıvalıdır, hafif eğdiğin zaman patlar. Hiç şeytanın aklına gelmeyecek aldatıcı bomba düzenekleri vardır. Terörist te Kaleşnikof marka tüfek yakalarsın. Terörist yakalanacağını anlayınca bu tüfek ile tuzak kurar. Kapak takımı içerisine fişek yerleştirir. Kurcalarken veya ateş ederken, tüfek elinde parçalanır. Veya depo da durur. Daha sonra ele alıp kurcalandığı zaman patlar. Bazı bombaları adam kendisi yapsa bile üç düzenekli bir bombanın bir düzeneğini unutuverir, iki düzeneği imha etse bile elinde patlar. Çoğu teröristlerin elinde bu şekilde ya yaparken ya da taşırken kazaen bombalar patlar ve terörist parçalanır. Bazen de pankart asılırken alt taraflarına kutular asılır. Bu kutular bazen hepsi bomba, bazen bir tanesi bomba olabilirler bazen de hiç biri bomba olmaz. Uzun zaman asılı kalsın diye bomba süsü verilmiş boş kutular olabilir.

Adana Baraja giderken Cemalpaşa Köprüsünün üstünde on beş dakika içinde boydan boya sabaha karşı bir pankart asılmış. Pankartın altın da, yanlardan ve ortadan olmak üzere dört adet bisküvi kutuları var. Bu kutulara bomba süsü verilmiş veya gerçek bombadırlar. Polis bunun hangisi bomba olduğunu veya ne şekilde patlayacağını nerden bilecek. Çevre güvenliğini aldık, haber merkezine bilgi verdik. Alel acele Tem şubeden polis arkadaşlar geldiler, pankartı bağlı yerinden sökerlerken, nöbetçi müdürü geldi. "Aman çocuklar riske girmeyin, bomba ekibi gelecek, patlar, matlar" derken bu ekip pankartı indirdiler ve birde başarılarından dolayı takdir aldılar. Benim içime kurt düştü. Bir gün şimdi rahmetli olan o arkadaşlardan biri ile karşılaştım ve direk kendisine "Pankartı niçin astınız" dedim. "Vallah bu teröristler nasıl görünmeden bir saniyede asıp kayıp oluyorlar. Bizde bir asalım ki gören olacak mı diye, bagajımızdaki daha önce yakaladığımız pankartlardan birini astık ve gittik. Tam indirmeğe gelirken siz anons ettiniz. Çok pişman olduk fakat iş işten geçmişti" dedi.

Hakikaten gece bir yerden geçerken duvarda yarım yazılmış bir yazı vardı. Anons ettik geçtik. Tam on dakika sonra geldik ki yazının kalan kısmı tamamlanmıştı. Demek ki bizi görüp kaçmışlar veya saklanmışlar, biz geçince dönüp tamamlamışlar. Yanı teröristlerin çalışmaları çok merak konusu. O ekip te bilgi sahibi olmak için yanı denemek için pankartı kendileri asmışlar. Boş olduğunu bildikleri için kendileri indirdiler ve taltif edildiler. Bildiğim arkadaşlar öyle ard niyetleri yok fakat, yakalansalar hiç af edilmezler aynen terörist muamelesi görürlerdi. Sadece bilen bir kaç kişi takılır şakalaşırdık.