SAYFALAR

8 Nisan 2014 Salı

BRASTİKLİ AZİZ AĞA

1852 yılında Erzincan ili Kemah ilçesi Esimli (Brastik) köyünde Gülabi'lerden Halil Ağa nın bir oğlu dünyaya gelir. Hiçbir şeyden korkmayan, uyurken bile gözleri açık olan, hatta üzerinde Azrail tüyü olduğuna inanılan bu çocuğa Aziz Ağa adı verirler. Nihayet bu korkusuz Kürt çocuğu büyür delikanlılık çağına ayak basar fakat 14-15 yaşlarında iken bir yaralamadan dolayı hapse düşer. Brastikli Aziz Ağa on sekiz yaşında iken hapisten çıkar. Çıkar çıkmaz değirmende bir akrabalarını dövdükleri için Kerezoğlu Hüseyin'i öldürür ve firar eder.

Aziz Ağanın anasına gençliğinde Palangalı İbiş Ağa aşık mış. İbiş Ağa yedi köye hükmeden bir ağadır. Aziz’in Babası ölünce anası Hanım Ağa, İbiş Ağa ile evlenir. Kale gibi korunduğu yerde Aziz Ağa, İbiş Ağa yı ve kendi öz annesini de öldürür. 'Erzincan da bir kuş var' türküsü o zaman söylenmiş.

Perçenç Köyünden üç genç, Aziz Ağanın köyünden bir genci ve annesini çok kötü bir şekilde döverler. Aziz Ağa o gençleri ararken gençler korkularından bir vadide birikmiş olan meşe yapraklarının altında saklanırlar. Aziz Ağa saklandıkları yerde onları fark ederek, kuru yaprakları ateşe verir ve üçünü de yapraklarla birlikte yakarak öldürür.

Bir zaman sonra bir münakaşa sonunda kayınpederini de öldürür. Gelir evdeki hanımını da balta ile keser öldürür. 

Brastikli Aziz Ağa artık kaçak olarak yaşamağa alışır ve uzun bir süre kendini korur kimseye yakalanmaz ama hakkında idam ve vur emri kararları verilir.

Erzurum Valisi Mustafa Sıtkı Paşa ve Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa, bir yolunu bulup Brastikli Aziz Ağa ile gizli temas kurar görüşürler. Osmanlı İmparatorluğu için ona çok önemli bir görev teklifi sunarlar. Teklifi kabul ederse kendisini af edeceklerini, idamdan kurtulacağını bildirirler. Brastikli Aziz Ağa sundukları teklifi kabul eder. 

İşte o günden sonra Brastikli Aziz Ağa Teşkilatı Mahsusa'nın adamı olur ve Osmanlı için çalışır, vatanı için kimsenin yapamayacağı işleri, fedakarlıkları yapar.

O zamanlar ülke çok zor durumdadır. Erzurum'da Ermeni Türk vatandaşı Kaçatur Pastırmacıyan tehlikesi vardır. Halk arasında "Pastırmacı" lakabıyla tanınan bu ası Doğu illerinde isyanlar başlatmış ve örgütlediği Ermeni militanlarıyla halka zulüm etmekte kan kusturmaktadır.

Kaçatur Pastırmacıyan ile hiç bir güç baş edemez. Baskın yapıp yok ettikleri askeri birliklerden ele geçirdikleri ağır silahları da kullanarak devletin başına tamamen bela olurlar. Kaçatur Pastırmacıyan'ı vurmağa veya yakalamağa hiç kimse cesaret edemez. Bu ası topladığı yandaşları ile ortalığı kasıp kavurmağa, günahsız insanları öldürmeğe katliamlar yapmağa devam eder. Osmanlının silahşoru dedikleri Yakup Cemil bile bu adama yaklaşamazken, işte böyle zor bir dönemde Brastikli Aziz Ağa'dan Kaçatur Pastırmacıyan'ı öldürmesi istenir.

Eylül 1872 tarihinde bir sabah Aziz Ağa kıratıyla dört nala giderek yaklaşık 200 silahlı korumalarının arasında, Kaçatur Pastırmacıyan'ı Erzurum'da kaldığı konağın önünde, adamlarının içinde, elinde ki mavzerle attığı tek kurşunla öldürerek, kendisine atılan onlarca kurşunların arasından sıyrılır kaçar.

Aziz Ağa çok küçük yaşlarda ata binip silah kullandığı için binicilik ve atıcılıkta üstüne yokmuş Aziz Ağa'nın. At dört nala giderken, o atın karnının altına saklanır, atın üzerinde görünmez, uzun süre öyle gidermiş.

Bir kaç yıl sonra Kaçatur Pastırmacıyan'ın adamlarının tuttuğu, Trabzon'dan gelen ünlü bir Rum tetikçiye, köylerinin karşısında Kızılyazı denen yerde yolda rastladığı zaman, o tetikçinin tam kendisini silahla öldüreceği sırada Aziz Ağa çabuk davranıp silahını çeker ateşler ve tek kurşunla tetikçiyi vurur öldürür.

Daha sonraları da Kaçatur Pastırmacıyan’ın torunu Armen Karo lakaplı Karekin Pastırmacıyan isimli Ermeni Türk vatandaşı ve mebusu, yine Osmanlı Mebuslarından Murat kod adlı Ermeni Hamparsum Boyacıyan isimli vatandaş ile birlikte yanlarına topladıkları Ermenilerden çeteler kurarak Erzurum'u bu sefer de Kaçatur’un torunu Karekin işgal eder. Doğu İllerinde yaşayan Türk ve Kürt vatandaşlara kan kustururlar. Bu isyanları da devlet bastırır.


Aziz Ağa'nın köyünün çevresinde bazı hırsızlık olayları olur. Dereşoran köyünün Şoran mezrasında oturan ve "Haymatlos" yani vatansız olarak bilinen Conolardan iki kişi bu çevrede bazı hırsızlık olaylarına karışırlar. Önceleri sürekli çevre köylerdeki insanların atlarını, katırlarını ve davarlarını çalan ve bu yüzden de birkaç defa hapse girip çıkan bu Conolar daha sonra da bazı soygun olaylarına karışırlar ve en sonunda da Kemah yolunda atlı bir postacıyı soyarlar. Jandarma bir türlü onları yakalayamaz.

Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa o iki azılı soyguncuyu yakalamak için Brastik köyüne gelerek orada Aziz Ağa'dan yardım ister. Aziz Ağa uzunca bir takipten sonra onları saklandıkları mağarada yakalar. Zincirle bağlayarak götürüp Jandarma Komutanı'na teslim eder. Dereşoran köyünün Şoran mezrasında oturan bu iki azılı soyguncu daha sonra Sivas'taki bir bakır madenine götürülerek orada idam edilirler.

Çok gözü pek ve çok cesaretli olduğundan devlet tarafından bir çok görevler verilir. O her verilen görevi başarıyla yerine getirir. 

Aziz Ağa yı en sonunda hizmetçisi Mustafa Efendi satar ve İbiş Ağa'nın adamlarını eve alır. Yattığı yerde, kendi evinde, yedi kişi İbiş Ağa’nın adamları tarafından vurularak öldürülür, 1887. Sonraları Atatürk bile Aziz Ağa isminden bahsetmiştir.

Ölümüne atı bile yas tutar. Bir gün Aziz Ağa'nın arkadaşı Milis, Aziz Ağa'nın kıratıyla yaylaya giderken mezarlıkların yanında, at hemen Milis'i üzerinden atıp Aziz Ağa'nın mezarına koşar, başını mezar taşına koyar ve göz yaşı ile ağlar ve altı ay sonra at ta ölür. Bu olaylardan sonra yöre halkının çoğu çocuklarına 'Aziz' adı koyarlar. 

https://www.cerezforum.com/konu/brastikli-aziz-aga-1852-1887.37300

http://www.tarihbilinci.com/konular/brastikli-aziz-aga.40984/

http://www.azeribalasi.com/showthread.php/91749-unlu-pastirmaciyan-ailesi

5 Nisan 2014 Cumartesi

RESNELİ NİYAZİ PAŞA


Türk Tarihi mucize olaylarla doludur. Bir tanesi de Resneli Niyazi'nin hayat hikayesidir.

Niyazi Paşa1873 yılında Manastıra yakın Resne Kasabasında doğar. Atatürk'ümüzün de eğitim gördüğü Manastır Askeri Okulu'nda öğrenimini tamamlar.

1897 Türk Yunanistan savaşlarında çok büyük kahramanlıklar gösterir. Sırp ve Bulgarlara karşı da savaşır. Geri Selanik'e döndüğü zaman hürriyet kahramanı olarak karşılanır. 

Memleketin gidişatını beğenmeyen İttihat ve Terakkiciler Makedonya da bulunan Resneli Niyazi Paşa'ya görev verirler ve160 kişilik Rum, Ermeni, Çerkez ve Türk olan mahiyetinde ki askerleri ile birlikte dağa çıkar. Yanı eşkıya olur. Kendisini yakalamak için Şemsi Paşa görevlendirilir. Askerleri Resneli Niyazi vatanı savunduğu için üzerine gitmez, görev bırakırlar, hatta bir kaç asker onun yanında yer alırlar. Şemsi Paşa durumu İstanbul a bildirmek için Manastır postanesinde bulunurken suikasta kurban gider. 

Daha sonra Selanik Merkez Kumandanı Nazım Beye de suikast düzenlenir. Alay müftüsü Mustafa Bey de suikasta uğrar. Mirliva (Genel Kurmay Başkanı) Osman Hidayet Paşa askerlere nasihat ederken konuşturulmaz, çıkan arbedede silahla yaralanır. Debre Valisi Hüsnü Bey şehit edilir. Padişah Abdülhamid, Müşir Tatar Osman Paşayı yollar. Onu da dağa kaldırırlar. 

Yakalanması için İzmir den bölgeye gönderilmek için gemiye bindirilen askerlerin hepsi Resneli Niyazi'nin tarafı olurlar. Resneli Niyazi Paşa dağlarda iken yere göğe sığmaz. Halk kahramanı ilan edilir. 

1908 Rodop dağlarında iken yanına bir geyik gelir ve arkadaş olurlar. Savaşlarda baskınlarda ve bütün görev zamanlarında bu geyik hiç yanından ayrılmaz. Hatta mahiyetinin bu geyiğe selam vermeleri adet haline getirilir. Uzun süre bu geyik ile birlikte yaşarlar. O yörelerde yeni doğan erkeklere 'Niyazi', kızlara da geyiğin adı 'Maral' takılır. 

Enver Paşa ve Resneli Niyazi hakkında marşlar bestelenir. İttihatçılar Hükümet kurunca af edilir ve Prespe gölünün yanına 40 odalı bir saray yaptırır orada yaşamağa başlar. 

Yaşar fakat zaman sonra Balkanlar Osmanlı dan alınır, Yunan, Bulgar ve Sırp'lara verilir. Resneli Niyazi'nın çok ağırına gider ve oraları terk etmek ister. İstanbul'a gitmek için Avalonya limanına giderek beklerken, İstanbul'dan gönderilen korumalardan birisi tarafından şehit edilir. 

Tetikçiyi İttihat liderlerden Esat Toptani ve İsmail Kemal'in gönderdiği tahmin edilir. Bu kahramanın kalpağında 'VATAN FEDASİ' diye yazıyormuş. Koruması vurduğu için hemen uydurmuşlar 'Ne şehit oldu ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi' deyimi o zamandan kalmış. 1913


4 Nisan 2014 Cuma

YEMEDUM ONİ

Temel İstanbul'da lokantaya gitmiş. İyice karnını doyurduktan sonra hesap istemiş. Hesap bir haylı kabarık. "Ben o kadar yemedum çi" demiş. Adam ikna edebilmek için başlamış bir bir sormağa ve hasaplamağa, Temel de cevap vermeğe;
-Bir porsiyon taze fasulye,
-Yedum onı.
-Bir porsiyon kuru fasulye,
-Yedum onı.
-Bir porsiyon pilav üzeri kadayif,
-Yedum onı.
-Yüzde on garsoniye,
-Yoo..Yemedum onı daaa.