SAYFALAR

30 Mart 2012 Cuma

BÖYLE PATLAR

Yıl 1972 kış ayları, yer Gürçeşme Polis Eğitim Merkezi, bizler 400 kadar polis adayı eğitim görüyoruz ve az bir zaman sonra kadroya katılarak hizmet vereceğiz.

Silah Bilgisi dersimize Okul Müdürü Sayın Şükrü Beşbudak geliyor. Kendisi çok disiplinli ve bilgili nadir bulunan Müdürlerden. Daha önce ki derslerde poliste kullanılan silahların bir kısmını tanıtmış, bu derste Kırıkkale tabancasını tanıtacaktı.

Derse girdi "Arkadaşlar şimdi anlatacak olduğum Kırıkkale tabancası, dünyanın en iyi tabancasıdır. O tabanca işte şudur" Dedi ve belinden çıkardı. Havaya  kaldırdı. Tabanca 'dank' diye patladı. "Dikkat etmezseniz böyle patlar" dedi ve beline soktu gitti.

O ders geri gelmedi. O zaman ben ve arkadaşlarım kazaen patlattı sandık. Fakat değil. Ben sonradan kadroda anladım ki bu silahların bazıları imalat hatası olarak, iğne çok az uzun bırakılmış. Emniyet kapatıldığı zaman horoz düşünce silah kendiliğinden otomatiğe geçiyor. İçindeki bütün fişekleri patlatıyor.

Evet ben yanlış yazmadım, sizde doğru okudunuz. Emniyet kapatılınca şarjöründeki bütün fişekleri otomatik olarak patlatıyor. Halbuki emniyet bir silahın güvencesidir.
Onun için Valter tipi, dabıl ekşın dediğimiz diğer adı çift hareketli (tetiği çekince horoz kendiliğinden kalkıp düşen, veya emniyet mandalı kapatılınca horozu kendiliğinden düşen)bütün tabancaları kullanırken,

Silahı doldurunuz. Ölü noktaya tutunuz ve emniyet mandalını çok yavaşça kapayınız. Veya boş iken silahın emniyetini kapayınız. Silahı ölü noktaya tutarak tetiğini sıkınız ve sert bir şekilde üstünü, yanı sürgüsünü çekip bırakınız.

Tüm valter tipi çift hareketli tabancalara uygulayınız. Patlarsa silahınız arızalıdır. Ve çok tehlikelidir. Kullanmayınız. Patlamazsa yine de emniyetine güvenmeyiniz.

29 Mart 2012 Perşembe

AHLAK BÜRO

1998 Yılı Ankara; Baş Müdürümüz Trabzon Of İlçesinden Cevdet Saral Ankara Emniyet Müdürü olur olmaz Personel Şubeden benim dosyamı istemiş. Anladım tayın olabilirim fakat hayatımda kimseye yalvarmadığım için hiçte sıkıntı etmedim. Evet poligon amiri idim. Çok rahat ve keyifli bir görev yapıyordum ama, yeni görev verilse de kaçılmazdı.

Personel Şube Müdürü Adnan Bey aradı. Baş Müdür dosyamı istediğini ve Cinayet Bürosuna Amir gideceğimi söyledi. Daha önce kadroda hiç karşılaşmamıza rağmen ben aklına nasıl düştüğümü hala daha bilmiyorum. Ertesi gün kara haberi aldım. Eski yerim Asayiş Şubesine Ahlak Büro Amiri olarak tayın edilmiştim. Gerekçe mesleğimize pislik en çok Ahlak Bürosundan girermiş. Pisliği önlemek için ben orada çalışmam gerekli imiş.

En sevmediğim bir yer Ahlak Büro. Bütünü ile gayri meşrü alemi. Yaşadığımız dünya ile tamamıyla ters bir yaşam şekli. Üstelik doğrudur bütün pisliklerin Teşkilatımıza girdiği bölümdür Ahlak Büro. Yirmi gün kadar göreve başlamadım. Kendime göre torpillere baş vurdum. İlk defa görevden kaçmağa çalıştım. Baş Müdür'ün çevresinden bir haber geldi. "Derhal yeni görevine başlasın. Yoksa soluğu İlçelerde alır."

Altı yıl kadar oluyordu, Asayiş Şube den ayrılmıştım. Fakat o görev bana layik görülmüş istemesem de yapmalıydım yahut ta emekli olmalıydım. Gittim bir akşam üzeri göreve başladım. O akşam baş müdür gelerek bana baka baka büronun önünden geçti. Ben ne istersem o olur demek istiyordu. On on beş gün kadar dinlemede kaldım. Pavyonculardan bazıları beni takip etmek için polis arabalarına benzeyen Toros marka arabalar almışlar. Kulağıma geldi. O adamlar, daha sonra ben kontrole gittiğim zaman benim tanımamam için 'sazı ellerine alıp, saz çalan müzisyenim' diye çalgıcıların aralarına oturup beni kandırmağa çalıştılar. İki yıl kadar bu görevi yaptım. 

28 Mart 2012 Çarşamba

BABAM LA DURUYORUM

Üç kafadar hırsızlık için bir malikaneye girmişler.
Havuzun başında yürürlerken bir bakmışlar sahibi uzaktan görünmüş.
Yanlarına doğru geliyor. Hemen bir tanesi ağaca tırmanmış ve "ü ürü üüüüüü" diye ötmeğe başlamış. İkinci şahıs beline kadar havuza girer ve "uvaaak, uvaaak" diye bağırmağa başlar.
Üçüncü arkadaşları da bakar yanda bir eşek otluyor gidip yanında ellerini yere koyup dört bacak olur ve otlama numarası yapar.
Malikane sahibi bunları böyle görünce "Sizler de kimsiniz? Ne işiniz var burada?" diye sorar. Ağaçtaki "Ben bu malikanenin horozuyum. ü ürü ü" diye öter.
Havuzda duran "Ben bu malikanenin ördeğiyim. vak vak vak." der.
Bu sefer üçüncü şahsa, eşeğin yanında durana sorar "Sen kimsin, ne yapıyorsun?" der. Üçüncü şahısta "Bende bu eşeğin yavrusuyum. Yanında duruyorum" der.
Malikane sahibi "Ama bu eşek dişi değil ki yavrusu olsun. Bu eşek erkek" deyince.
Hırsızda "E heh işte halimden anlasana? Anam öldü de babam ile birlikte duruyorum" der.