SAYFALAR

30 Eylül 2013 Pazartesi

şiir O ZAMAN

Zaman geliyor artık, çağıracaklar,
Seni de beni de, zorla ayıracaklar,
Sanmam ki daha, kavuşturacaklar,
Asıl kıyamet olacak, işte o zaman.

29 Eylül 2013 Pazar

ÇOK KORKMUŞ

1985 yılı Ankara Hırsızlık Bürosu. Yakalanan bir hırsız Aktepe de bir adreste gece kondu evinde hırsızlık yaptığını söyledi. Hırsızı Ekip arabamıza aldık ve birlikte bu yere gittik evi gösterdi ve ve yer gösterme işlemlerini yaptık. Ertesi günde gelip çalınan altınlarını getirip teslim ettik. Evde sadece bayanlar vardı. Anne kız kalıyorlardı. Kadının eşi Almanya da çalışıyor, buraya arada bir geliyordu. Kadın üç çocuğu ile birlikte bu evde yaşıyorlardı.

Biz tutanaklar tutarken bayan bir ruhsat ile birlikte bir tabanca parçaları getirdi ve "Ağabey bu tabancayı akrabamız olan bir polis parçaladı, yağladı, bakım yaptı fakat geri takamadı. Sen yapabilir misin?" dedi. Tabanca yeni model Fransız Onlusuydu ve o zamanlar o tabancaya ruhsat almak imkansızdı. Ruhsata baktım başka bir tabanca, Kırıkkale tabancasına ait bir ruhsattı. Tabancayı monte ettim, kendisine verdim ve "Eğer başkaları yakalarsa başına iş açılır. Bu ruhsat, bu tabancaya ait değil. Elinde ki silah kaçaktır. Şimdi ben yakalamam lazım fakat sen burada yalnız başına kalıyorsun. Onun için vicdanım el vermiyor, yakalamıyorum. Götür silahı sakla." dedim. Biz oradan ayrılıp başka yerlerde tekrar yer göstermelere devam ettik.

Bir yıl kadar sonra bir gün bir adam Hırsızlık Bürosuna gelmiş, orada arkadaşlardan beni soruyordu. Onlarda kimsin? Ne yapacaksın? gibi sorular soruyorlardı. Adamın yanına gittim. Hiç görmemiş tanımıyordum. "Benim kardeşim. Sen kimsin? Komiser Recep'i neden arıyorsun?" diye sordum. Bana o bir yıl önceki Aktepe de bayanlarla olan olayı anlattı ve kendisi bayanın eşi olduğunu, Almanya'dan izinli geldiğini söyledi ve beni evine davet etti. Ben de kabul ettim ve evine gittik. Hanımı ve çocukları yemekler hazırlamışlardı. Yedik içtik. Bana iki tane tabanca ve iki tane de ruhsat gösterdi. Yanı o bir yıl önce bıraktığım tabanca ruhsatlı imiş. Sadece ruhsatlar değiştirilmiş, bana başka ruhsat gösterilmiş. Mesele anlaşıldı ve oh vicdanen de rahatladım.

Fakat bir yıl kadar önce, ben silahı monte ettiğim zaman, kadına silah kaçaktır dediğim için neler olmuş kadın anlatıyor.
"Ağabey sen silah ruhsatsız dedin ve gittin. O gece iki minibüs dolusu resmi polisler geldiler. Bizim kapıları hep sardılar. Resmi bir polis arabası tam kapımızın önüne geldi durdu. Biz içerde tır tır titredik. Bizim kapıdan geçtiler. Hemen bitişiğimiz deki eve girdiler. Yarım saat kadar eğleştikten sonra çıkıp buralarda dolandılar ve gittiler. Beni yakalamaları için senin gönderdiğini sandım. Evi şaşırdılar geri gelecekler diye düşündüm. Silahı kömürlükte sakladım olmadı. Tuvalete sakladım olmadı. Döşemeden bir tahta söktüm onun altında sakladım. O gece sabaha kadar korkudan çoluk çocuk hiç yatmadık. Ertesi gün o polislerin girdiği evden polislerin niçin geldiklerini sorduk, öğrendik te, bir nebze rahatladık." dedi.

'Suçluluk duygusu' budur işte. Polis belki seni yakalayamaz, ondan kaçarsın ama sen kendinden kendi vicdanından kurtulup kaçamazsın. Bir yıl sonra izine gelen eşine aynen bu olanları anlatmış. Eşi de bizlere teşekkür etmek için hem de bir tanışmak için Şubeye gelip beni aramış. Ben olayı unuttuğum halde eşi bana hatırlattı ve olay da açıklığa kavuştu.   

26 Eylül 2013 Perşembe

HAKEM HEYETİ

Hakem heyeti en nihayet bu belgeyi yolladı. İfade tarzları da bir haylı sert. Sanki ben Türkcell ı dolandırmışım. Ay maazallah birde öyle olduğunu düşünün. Bir alay jandarma, bir birlik polis ile hakim, avukat, icra memuru kapıma dayanırlar. Burada vatandaşın yapacağı bir tek şey vardır. "Allah fırsat vermesin" diye dua etmek ve ellerine düşmemek. Eeee ben şimdi düşünüyorum "Türkcell e nasıl kazık atabilirim?" Mümkün mü? Mehmet Emin Karamehmet Pamukbanktan mayayı bağladı. Şimdi de devlet içinde devlet kurdu. Ben de Tüketici Hakları Hakem Heyeti kurulduğunu duyduğum zaman ne kadar çok sevinmiştim. Meğersem adamlar devlet içinde devlet kuruyorlarmış. Onlar sevineceğine ben sevinmişim. Yukarda ki yazıyı bana tam sekiz ayda yazdılar. Halbuki iki saatte Türkcell i inceleseler. 'Bu adam hangi pakette dır, değildir. Bir de bilirkişiye sorsalar 'Bir günde 325 adet SMS yi kime çekmiş? SMS çekilen numara kime aittir? Bir günde 325 SMS çekilir mi? Çekilmez mi? Telefonu kapalı mı, açık mı imiş. Telefon kapalı iken SMS çekilir mi, çekilmez mi? Hiç biri incelenmeden Türkcell e "Ne yapalım? Bu fatura sana mı aittir " diye sormuşlar. Profesyonel hırsızlık yapmağı göze alan faturada açık verir mi? İşine geldiği gibi yazmış. Hem zaten ben faturayı sana yollamışım. Anladığım kadarı ile Türkcell e sormuşlar "Suç işledin mi işlemedin mi? Türkcell söylemiş onlar da yazmışlar ve beni korumuşlar.

Bir de sen öbür paketlere girip niçin daha çok yolunmuyorsun? diye bana kızmışlar anlaşılan. 05327572222 gibi Türkcell in dolandırıcı numaralarını görmemezlikten geliyorlar. Sade Türkcell değil bütün kuruluşlar devlet yoluyla soygun yapıyorlar. O Ürdün lünün satın aldığı Türk Telekom; ooo mübarek Ürdün Hükümetini Türkiye de kurmuş. Ev telefonu için 'Akşam saat 19 dan sabaha kadar bedava' dediler. Zaten 15.00tl hiç konuşmazsan makine parası alıyorlar. Bende hiç konuşmadım. 110.00tl fatura geldi. Parası ağırıma gitmedi de üzerine bazı şeyler yazmışlar. Mesela dalga geçer gibi, şunun fiatı şukadar mış ta, onlar indirim yapmışlar, onu şu kadar ucuza bana borç yazmışlar. Ve benim toplam 110.00tl yi ödeyince 60.00tl karim oluyormuş. Bak bak bana ne iyilik yapıyormuş. Gördünüz mü? Aldım faturayı gittim Demette ki bürolarına "Siz bana sormadan benim faturada indirim yapıp beni karlı neden çıkarttınız? Ben karlı çıkmak istemiyordum." dedim ve 40 bela kavgadan sonra zorla telefonu kapattırdım. Altı ay kapatmayıp beni aradılar. Baktılar uyanmışım daha aramıyorlar. Şimdi bunu da kapatayım ne yapayım? İhtiyaç ta oluyor. Fakat hiç farkında olmadan veya bile bile hırsızlar da yoluyor insanı. Daha önceleri de bir kaç defa söyledim. Yolunmak insanın ağırına gitmiyor da, keriz yerine koydukları çok ağırıma gidiyor. Kalın sağlıcakla.