SAYFALAR

15 Haziran 2021 Salı

BÜYÜK OYUNLAR

1948 yılı, SSCB Devlet Başkanı Josef Stalin Türkiye’den Kars'ı istemesi üzerine, sınıra doğru yola çıkan Türk tankları, Sovyetler Birliği Liderinin bu isteğini kursağında bırakır ve Sovyetlerin Türkiye'den toprak talebi resmen belgelenmiş olur.

ABD ve İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı'nda Moskova ile yaptığı müzakerelerin tutanakları, "Stalin liderliğindeki Sovyetlerin o dönemde Türkiye'den Kars ve Ardahan'ı talep ettiği ve Boğazlar da üs istediğini" ortaya koyuyor.

Belgeler ayrıca, Josef Stalin'in dünyanın çeşitli ülkelerinde ki Ermenilere çağrı yaparak SSCB'ye getirttiği ve onları, işgal etmek istediği, Doğu Anadolu'ya yanı Türkiye'ye yerleştirmeği amaçladığı, Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu'yu işgale haklı zemin oluşturma çabası içerisinde olduğu anlaşılıyor.

Nazilere karşı, o zaman müttefik olan ABD, İngiltere ve SSCB arasında 16-26 Aralık 1945'te Moskova'da düzenlenen dışişleri bakanları konferansının tutanakları, Sovyetlerin Türkiye'ye yönelik toprak ve üs taleplerinin en yetkili ağız SSCB Devlet Başkanı Josef Stalin tarafından dile getirildiği konferans tutanakları belgeleri mevcuttur.

Sovyetlerin Türkiye'den toprak ve üs iddialarının varlığı her zaman biliniyordu. Batı'nın açıkça Türkiye'nin yanında yer almasının da yardımıyla, planı başarısızlığa uğrayan Josef Stalin'in ölümünden sonra Sovyet Birliği Hükümeti, 30 Mayıs 1953'te Ankara'ya yeni bir yaklaşım yaparak "Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye karşı hiç bir toprak ve us iddiasında olmadığını beyan ederiz." Şeklinde teminat vermiş ve Stalin'in dile getirdiği iddialardan geri adım atmış, durum normale dönmüştü.

Moskova konferansı sırasında İngiliz ve Sovyet heyetleri arasında 19 Aralık 1945 tarihinde, Kremlin Sarayı'nda bir görüşme yapıldı. Stalin, beraberinde Dışişleri Bakanı Vyacheslav Molotov olduğu halde, İngiltere Dışişleri Bakanı Ernest Bevin ve beraberindekileri kabul etti. İngiltere heyeti, bu görüşmenin tutanaklarını, ertesi gün Amerikan heyetine de verdi ve tutanakları içeren belge, Amerikan arşivlerine girerek hala daha burada muhafaza edilmektedir.

Bu belge, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın belgelerinin tasnif edildiği, "Foreign Relations Of The United States: Diplomatic Papers" adlı yayın (FRUS belgeleri) içerisinde kamu oyuna açıldı.

Stalin-Bevin arasında yapılan bu görüşme tutanaklarına göre, toplantıda önce Bakü petrolleri ve İran konuşuluyor, sonra Türkiye ele alınıyor. Türkiye konusunu Bevin açıyor ve Stalin'e, "Türkiye ile ilgili sorun nedir?" diye soruyor, "Yanlış anlaşılabilir ama bir 'sinir savaşının' sürdüğünü gösteren belirtiler var" diye devam ediyor.

Bevin, "Biz Türkiye'nin müttefikiyiz ve bu sorunu anlamak istiyoruz" ifadesini kullanıyor. Bu konuda iki sorunun bulunduğu karşılığını veren Josef Stalin, birincisinin Boğazlar olduğunu, ikinci olarak ise "Kars ve Ardahan'ı Sovyet sınırları içerisine katmak istediklerini" söylüyor.

İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin, "Boğazlar da bir Sovyet üssü kurulması konusunda konuşmalar olmuştu" deyince, Stalin bunu teyit ediyor ve "Boğazlar da üs istediklerini, bu isteklerinin sürdüğünü" ifade ediyor.

Kars ve Ardahan ile ilgili olarak da Stalin, buraların, "Türkiye'nin ele geçirdiği topraklar" olduğunu iddia ediyor. "Bu durum düzeltilsin, 1921 öncesi sınıra geri dönülsün" diyor.

1870'ten itibaren Çarlık Rusya'nın denetimine giren Kars ve Ardahan, Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk ve Lenin yönetimlerinin mutabakatı sonucu 1921 Kars ve Moskova antlaşmalarıyla geri alınmıştı.

Stalin dönemindeki Sovyet yönetimi ise "1921'de zayıftık, Türkiye bundan faydalandı, bu haksızlık giderilsin" iddiasını ortaya atıyor.

İngiltere'den Türkiye'ye destek

Bevin, Stalin'in tehditleri karşısında Türkiye'nin yanında yer alacaklarının işaretini de veriyor. Belgelere göre, ABD Dışişleri Bakanı James Francis Byrnes ile Moskova'da baş başa bir görüşmesi sırasında Bevin, "Sovyet politikası rahatsız edici" diyor.

Bevin, Amerikalı muhatabına, “İngiltere Hükümeti, Rusya'nın Türkiye'ye yönelik tehditleri karşısında tarafsız kalamaz, Türkiye'nin yanında yer alacaktır. Sovyetlerin Boğazlar da üs ve Kars, Ardahan talepleriyle mutabık olmamız mümkün değil" diyor. Batılı Ülkeler ve İngiltere bu istekleri Türkleri sevdiği için değil de kendi ulusal çıkarlarına ters düştüğü için kabul etmiyorlar.

ERMENİLERİN KULLANLMASI

ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre, SSCB Lideri Josef Stalin, işgal etmeği planladığı Türk topraklarına yerleştirmek, işgale gerekçe olarak kullanmak için dünyanın çeşitli ülkelerinden Rusya’ya getirttiği Ermeniler, ABD ye göre "Stalin'in Türkiye'den toprak ilhak etmesinde gerekçe olarak kullanılmaları" planlanıyordu. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edwin C. Wilson, 19 Aralık 1945'te Washington'a gönderdiği bir mesajda, bu durum açıkça belirtiliyor. Büyükelçi, Ermenilerin SSCB'ye götürülmelerinin, bunların ileride ilhak edilmesi planlanan Türk topraklarına yerleştirilmesi planının bir parçası olduğunu belirtiyor.

Büyükelçinin mesajlarına göre, yalnız ABD, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinden değil, Türkiye'den de bazı Ermenilerin SSCB'ye götürülmeleri sağlanıyor.

İŞLERİ BİTİNCE ERMENİLERİN SİBİRYA YA SÜRÜLMELERİ

Dünyanın çeşitli ülkelerinden SSCB'ye getirilen Ermeniler, Rusya'nın Türk topraklarını işgal planlarının suya düşmesinden sonra bu kez Rusya da toplanan Ermeniler SSCB yönetimi tarafından sorun olarak görülmeye başlanıyor ve ABD'de yayımlanan "Cold War International History Project Bulletin" adlı dergide yer alan bir belgeye göre, getirilen Ermeniler Türkiye'ye yerleştirilemeyince, Moskova yönetimi tarafından, ‘Bunlar Batı ülkelerinden geldi, aralarında casuslar olabilir’ gerekçesiyle Sibirya'ya sürülüyorlar.

"http://www.wilsoncenter.org" adresinden ulaşılabilen bültende, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti Komünist Partisi Sekreteri Grigori Arutinov'un, Stalin'e gönderdiği, 22 Mayıs 1947 tarihli bir mesaj yer alıyor.

Bu mesajda, SSCB'den gelen Ermenilerin sayısının 50 bin 945 olduğu belirtiliyor. Ermenistan devlet arşivlerinin bugünkü Müdürü Karen Haçatriyan'ın sağladığı belirtilen bu belgede, gelenlerin güç koşullar altında kaldıkları, içlerinde geri dönmek isteyenlerin bulunduğu, hatta 21 Ermeni'inin sınırdan Türkiye'ye kaçtığı kaydediliyor. CNN Türk 01.12.2007




8 Haziran 2021 Salı

BİR LAHİTTEN ALINTI


Bu sözler MS 65 yılında ölen 'Seneca' isimli bir bilgine ait. Hatay müzesinde bir lahitten alıntı.

Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.

Başlayan her şey biter.

Büyük bir servet, büyük bir köleliktir.

Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur. HER ŞEYİ EŞİT KILAR.

Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.

Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler!

Yaşıyorsak, hala umut var demektir.

Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir.

Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.

Unutmazsan senin, af etmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, af etmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır.

Ey hayat, senin bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.

Unutma ki, birlikte olduğun insanın geçmişini kurcalamak, onunla kurmayı düşündüğün geleceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.

İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybedilmelidirler.

Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.

Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir.

Kafası boş olan insanlar yeni yapılmış tomruğa benzerler, onları istediğin şekle sokup sırtlarından yükselebilirsin. 

3 Haziran 2021 Perşembe

KAHVENİN HATIRI

Vaktiyle İstanbul Eminönünde Yemiş İskelesi’nde bir kahve varmış. Bir de bu kahveyi çalıştıran kahveci. Kahveci kahveyi çalıştırır fakat aynı zamanda hem de Yeniçeri askeriymiş. Ek iş olarak kahvecilik yaparmış.

Kahvesine bir gün başka bir Yeniçeri askeri gelmiş ve kapının üstünde durup şöyle bağırmış;

"Hey arkadaş! Kavede ki bütün müşterilerine benden birer kahve yap, lakin şu kâfire yapma." Der ve köşede oturan Rum gemi kaptanını gösterir. Kahveci herkese kahve yapar verir ve o Rum kaptanın gönlünü almak için iki kahve daha yapıp alır gider Rum'un yanına oturur ve birlikte içerler.

Herkese kahve ısmarlayan Yeniçeri; "Heeyy!.. Ben sana o kafire kahve yapma diye tenbih etmedim mi?" diye çıkışınca kahveci "Kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa!" diye cevabını verir.

Aradan zamanlar geçer. Sisam Adası'nda Rumlar büyük bir isyan çıkarırlar. Eminönü Yemiş İskelesinde kahvecilik yapan bu kahveci de isyan bastırılması için diğer askerlerle adaya sevk edilir ve orada Rumlara esir düşer.

Sisam Adasında asi Rumlar, ele geçirdikleri Türk esirleri esir pazarı kurarlar ve bir meydanda müzayede ile satışa çıkarırlar. Yemiş İskelesi'nin kahvecisi de esirlerle birliktedir ve o meydanda o da satışa çıkarılır.

İstekliler kaç kişi ise karşılarına dizilip, bekleşirler. O sırada tepeden tırnağa silahlı bir Rum gelir. Müzayade ilk, bir paradan başlar. Bir anda beş paraya, on paraya kadar çıkar. Esirlerin bir çoğu satılır. Sıra Yemişli kahvecisine gelince o silahlı Rum ilk baştan, "Beş kuruş!" diye bağırır. Hiç kimse arttıran olmayınca da esiri alıp şehirden hep birlikte çıkarlar.

Yemiş İskelesinde ki kahveci, "Beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibi işkencelerle öldürecek?" diye düşünür.

Issız bir yerde o silahlı Rum satın aldığı esir Yemiş iskelesinde ki kahvecinin yanına gider ve; "Korkma! Sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. Hani bir Yeniçeri herkese kahve ısmarladı, bana ısmarlamadı da, sen onu dinlemeyip bana kahve ikram etmiştin, Yemiş İskelesindeki o kahveci değil misin?" der ve boynuna sarılır kucaklaşırlar.

Bir fincan kahvenin hatırı orada görülür.

Kaynak: İstanbul Ansiklopedisi V-2808 - Prof. Dr. Erkan TOPUZ.