SAYFALAR

30 Ocak 2022 Pazar

ŞAMANİZM VE TÜRKLER

Türklerin İslamiyet öncesi dinleri bugün Tengrizm diye bilinen Şamanizm'dir. Şamanizm'den İslamiyete geçişi yüzyıllar öncesine dayansa da, hala daha Türkler de Şamanizm'den kalan birçok adet, inanç ve gelenekler vardır. Bu nedenle gelenek ve göreneklerin temelinde Şaman dininin büyük ölçüde etkisi olduğu görülür.

İşte onlardan birkaçı;

DİLEK DİLEME
Çaput bağlama olarakta bilinir. Kuzey ve Orta Asya uluslaranın eski dinleri olan Şsmsnizme mahsus önemli unsurlardan biridir. Şamanist Türklerin inanışlarına göre her dağın, her kutlu pınarın, göl ve ırmakların, kutlu ağaç ve kayaların "İZİ" dedikleri sahipleri vardır. Çağdaş Altaylı Şamanistlerin inandıkları "İZİ"ler, Göktürklerin bıraktıkları yazıtlarda "YER-SU" ile ifade edilmiştir. İşte onların gönlünü etmek için dilek tutarak kayalara ve ağaçlara çaput bağlanır ve uğur getireceğine inanılır.

DİLEK TUTMA
Eski Türkler doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlar ve geleceği hep merak etmişlerdir. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. Çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri mevcuttur. Hatta çocuklara bile bu doğa olaylarının isimleri takılmıştır. Onun için iki seçenekten hangisinin olacağını anlamal için mutlaka dilek tutmuşlardır. 

ADAK ADAMA
İnsanların bir çok istekleri vardır fakat hiç birine de ulaşamıyor. İşte isteklerinin olması için dilek adarlar. İşe girebilmek, evlenmek veya her hangi bir emeline kavuşmak için 'Benim bu isteğim olursa üç gün oruç tutacağım veya kurban keseceğim' şeklinde adak adarlar. Bu inanışta Şaman inanışıdır. 

TUZLU KÜLBASTI
İnsanlar kaderlerini ve kısmetlerini, başlarına gelecek olan her şeyi, önceden merak edip öğrenmek isterler. Bekarlar Rumi Takvime göre Yılbaşı, Miladi 13 Ocak gecesi, tuzlu hamuru közde veya sıcak kül içinde pişirerek 'pelit' dedikleri külbastı yaparlar. O tuzlu külbastının yarısını yerler, yarısını da yastıklarının altına koyarlar. O gece rüyasında gelip kendisine su içirenin kısmeti olacağına, onunla evleneceğine inanılır.

TAHTAYA VURMAK
Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, korunma amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil, bir çok Avrupa kültüründe de vardır. Olumsuz bir olay konuşulurken kötü ruhların duymaması ve başına kötü bir olay gelmemsi için, üç kere sert bir yere veya tahtaya el veya işaret parmağının arkası vurulur. Aslında bu da eski bir Şaman inanışıdır.

KÖPEK ULUMASI
Bazı hayvanların insanların göremediği bazı olayları ve geleceği gördüklerine ve bazı şeyleri önceden haber verdiklerine inanılır. Köpek uluması halk arasında uğursuzluk diye yorumlanır, Ölüm haberi alınacağına inanılır. Şamanizm'den kalma inançtır.

BAYKUŞ SESİ
Gece duyulan erkek baykuş sesi uğursuz sayılır. Yakın zamanda bir ölüm olacağı haberini verdiğine inanılır.

ÖLÜDEN SONRA TOPLANMA
Eski Şaman inanışına göre ölünün ruhu, bedenini, 7 gün ve tamamıyla da 40 gün sonra terk eder. “40'ın çıkması” deyimi buradan gelir. Şamanizm'de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın ve öteki ruhlar etrafına toplanmasın diye, insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tutarlar. Bu inançta Şamanizm'in etkisidir.

YENİ AY
Yeni ayın uğurlu ve yeni başlangıçlara vesile olacağına inanılır. Bu nedenle Anadolu'da yeni ay görüldüğünde gökyüzüne, aya ve toprağa bakarak hayır duaları edilir. Bu da Şamanizm de Göktanrı inancından gelmektedir.

DESENLİ DOKUMALAR
Şamanizm de giydikleri giysilere ve yapılan halı kilim üzerlerine yılan, akrep, karınca gibi yabanî ve zararlı hayvan şekilleri işlenerek onların kaçırılacağına inanılırdı. Bugün hala daha Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim ve örülerek yapılan giysiler üzerinde buna benzer şekiller var ve Şaman giysilerinin izlerini taşımaktadır.

MEZAR TAŞLARI
Türklerin mezar taşları, gök direkleri, obalar, bengü taşlar, kutlu ağaçlar inançlarının izlerini taşımaktadır. Mezarlıklarda dilek dilemenin, dua okumanın temelinde Şamnizm inancı yatmaktadır. Tanrı ile iletişimi sağlamak, doğrultusunda mezar taşlarına bir şeyler yazmış ve eski ata ruhlarından yardım istemişlerdir.

MEZAR AYAKLIĞI
Mezarların ayak ucunda bulunan küçük oyuklar su birikmesini sağlamak içindir. Ruhlar susadıkları zaman oradan su içmeleri inancına dayanır. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna gideceğine ve o kişinin sevineceğine inanılır. Şaman kültüründe, insana can veren ruhlar kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuşa benzeyen bu ruhlar Şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olacaklarına inanılır.

YOLCUYA SU DÖKME
Giden yolcunun arkasından su dökmek eski Türkler’deki bir adet. Su yerinde hiç durmayıp devamlı dolaştığı için 'sende su gibi dön dolaş yine geri gel' anlamında su dökülür. Bu da Şaman geleneğidir.

KURŞUN DÖKME
Şamanizm, Tengricilik, Gök Tanrı; Kut Dökme, Kurşun Dökme; Eski Türk geleneğinde var olan ve günümüzde hala yapılan bir uygulamadır. Kurşun dökme Şaman geleneğinden kalan bir âdettir. İnsana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak eski dönemlerde uygulanırdı. Kişinin bağlanmış kısmetinin açılacağına, büyü ve nazara iyi geleceğine inanılır. Kurşun döküldükten sonra kurşunun su içinde aldığı şekillere göre kişinin yaşamı ile ilgili bir bağ oluşturulur.

KIRMIZI RENK
Kırmızı rengin başkalarına etki ettiği ve uğurlu olduğuna inanılır. Lohusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdele Şaman döneminden günümüze kadar ulaşmış bir adet. Bu kurdelenin anneyi ve yeni doğan çocuğu şeytana karşı koruduğuna inanılır. Hala daha günümüzde bile devlet büyükleri tarafından açılışlar kırmızı kurdele kesilerek yapılır.

NAZAR
Anadolu'da halk arasında “nazar” kavramı çok yaygın bir inanç. Bazı insanların bakışlarının rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” veya “göz boncuğu” takılır. Nazar olgusu da eski Şamanizm inançlarından olmasına rağmen Kur'ani Kerimde de 'NAZAR'a yer verilmektedir ve korunmak için nazar duaları vardır.

MÜZİK
Şaman ayinlerinde davul ve kopuz kullanılırdı. Müziksiz ayin olmazdı. Oysa İslam dininde Kur’an dışındaki dinî eserlerin müzikle okunması günah sayılır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu'da Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali'nin hayatları müzikle okunmaktadır. Mevlit ve ilâhiler sadece Anadolu'da Türkler tarafından uygulanan müzikli anlatımlardır.

İÇKİ
Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenek. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği var. Şamanizm den kalma bir uygulamadır. Oysa İslâm'a göre içki içilmesi yasaktır.

SAĞ AYAK
Kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da Şaman kültüründen kalma bir ritüel. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.

KUŞ SESİ
Bazı kuşların insanın bulunduğu yere gelerek ısrarlı bir şekilde ötmesi, o insanın uzaklarda bulunan bir yakınından iyi veya kötü haberler alacağına inanılır. Bu da Şaman geleneğidir.

MİSAFİRE SAYGI
Eve kim gelirse gelsin, düşman dahi olsa saygı duyulur ve en güzel yiyecekler ikram edilir, en iyi bir şekilde ağırlanırlar.

EŞİK
Eski Türklerde kapı eşiği çok önemlidir, eşiğine oturulmaz ve üzerinde durulmaz. Uğursuz sayılır. Oturanın yakın zamanda annesi veya bir yakını öleceğine inanılır. Bu da çok eski bir Şaman inancıdır.

TIRNAK
Gece tırnak kesilmez, gündüz tırnak kesildiği zaman tırnaklar toplanır ve bir yere gömerek saklanır. Türklere Şamanizm den kalmıştır.

SAKIZ
Gece sakız çiğnenmez. Gece sakız çiğneyen ölü eti çiğnediğine inanırlar.

UĞUR VE BEREKET
Rumi takvime göre 1 Ocak, Miladi takvime göre13 Ocak YILBAŞI sabahı, eve gelen ilk kişiyi de sınarlar. Eğer o sene bereketli, bolluk veya bereketsiz olursa o kişiden bilirler. Ertesi sene o kişinin evlerine gelmemesi için kapıları kilitlerler, onu içeri almazlar. Yılın bereketli geçmesi için yılbaşı sabahı eve öküz veya at getirilir. Öküz, at ve koç başının uğurlu olduğuna inanılır. Yeni yapılan binalara boynuzlarıyla koç kafası çakılır. 

Bir gelin evlenip te yeni evine ilk getirildiği zaman kucağına erkek çocuk oturtulur ve kapının eşiğinden içeri girerken başına buğday, pirinç ve bozuk para serpilir. Bu adetlerde şamanlardan kalma uğur sayılan adetlerdir ve Anadolunun bir çok yerinde hala daha uygulanmaktadır.

27 Ocak 2022 Perşembe

İSLAM MASKELİ MİSYONERLER

Kimdir bu Mühtedi Misyonerler diye merak ederseniz, veya bu Ülkeyi yıkmak isteyen dış güçlerin, Türkiye de ki MİSYONERLİK çalışmalarını öğrenmek isterseniz, daha detayları internette bulabilirsiniz.

Türkiye'de düşmanları tarafından misyonerlik çalışmaları iki türlü yapılmaktadır. 

1) Gerçek kimliğiyle, Ülkemizde ki Müslüman Türkleri propaganda süretiyle kandırarak Hristiyan yapmak ve bu insanları Türk Milletinin aleyhine kullanmak. 

2) Kimlik değiştirerek, Müslüman olmadıkları halde, Müslüman Türk Milletine Cemaatler yoluyla Molla ve Derviş gibi karışarak din okullarını ve medreseleri ele geçirip onları kandırmak. 

Her ikisinde de Amaç aynıdır. Türkleri ve Müslümanlığı yok etmek. Zira Osmanlı İmparatorluğu bu faaliyetler neticesinde, bu kişiler tarafından yıkılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk bu zamanlarda yaşadığı için, Tekke ve Zaviyelerin zararlı oldukları, ajanların bu yoldan içeri sızdıklarını çok iyi bildiğinden kapatmıştır.

(Mühtedi; diğer dinlerden veya dinsiz iken İslâm'a girenlere söylenen terimdir. Osmanlı döneminde hidayete ermiş, İslâmiyeti seçmiş olan, doğru yolu seçen, Hak dinine giren kimse anlamında kullanılmıştır. Doğru yol olan İslam'a girmeye 'ihtida', İslam'dan çıkmaya da 'irtidat' denir. "Mühtedi"nin zıddı "Mürted"tir.)

Mühtedi Misyonerler, Ajanlar dan aşağıda gördükleriniz bilinip te biraz öne çıkanlardır. Bunların yanında bilinenler fakat bahsedilmeyenler, bir de hiç bilinmeyen daha binlercesi, belkide milyonlarcası var.

İşte Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Topluluğunun düzenlediği bir panelde konuşan Yunan asıllı Mühtedisi güya Hıristiyanlıktan İslam’a dönen bir Yunanlı, ismine bir de Hamza ismini eklemiş, Hamza Andreas Tzortzis yaptığı konuşmada Cumhuriyet, Laiklik ve Atatürk için bakın neler söylemiş. Söylediklerinin aynılarını ülkemizde başkalarından da duyduk. Umarım hatırlayacaksınız.

İkisinin arasında bir bağ olması gerekiyor. Video bu cümle ile başlıyor. Öncesinde kiminle karşılaştırma yaptığını bilmiyorum. İkinci husus da laik Türklerin nereden geldiğini bilmeniz gerekiyor. 

"Hatırlayın ki büyük bir mücadele verdiler. Onların isimlerini söylemeyeceğim. İslam’ı bu ülkeden kaldırmak istediler. Bu, bu kadar basit. Eğer kendi tarihinizi okursanız bu şahsın, yanı Atatürk'ün ve diğerlerinin memleketinizden İslam’ı kaldırmak istediğini anlarsınız. Beni de bu memlekette onun ne kadar resmi olduğu ilgilendirmez. Bu saçma bir şeydir. Hakikat hakikattir. Sonuçta dininizi ortadan kaldırmak için bir uğraş verdiler. Örtünmeyi kaldırdılar. Ezanı kaldırdılar. Arapçayı kaldırdılar. İslami Eğitimi kaldırdılar. Bu Allah’ın dostu mudur yoksa Şeytan’ın dostu mudur? Siz düşünün. Ben bunun cevabını vermeyeceğim. Birisi size ezanı yasaklıyorsa, insanların Laik olmalarını söylüyorsa, Allah kelamını saymayıp şeriatı kaldırıyorsa, örtünmeyi kaldırıyorsa, Arapçayı kaldırıyorsa, Kuran ve imamları atıyorsa, bu Allah’ın mı, şeytanın mı dostudur? Kimdir bu? Şeytanın dostu." 

Salondan bir isim söyleniyor. İsim anlaşılmıyor. Bunun üzerine ellerini iki tarafa açarak, "bunu ben söylemedim, sizler söylediniz” diyor. Peki, kimdir bu konuşmayı yapan Hamza Andreas Tzortzis?

Wikipedia’da hakkında epeyce bilgi var.

Bu zat başka bir konuşmasında da der ki; 

"bugün burada mağdurlar olarak toplanmadık, burada protestocular olarak toplanmadık, vallahı 
burada öğretmenler olarak toplandık. bu insanlara adaleti öğretmeliyiz. Allah Kur'an-ı Kerim'de der ki: "muhakkak ki Allah (c.c) adil olanları sever." Allah Kur'an-ı Kerim'de der ki: "Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz." 

Bakın, bakın, nasıl vaizler ediyor. Çok ustalıklı bir şekilde insanları yönetip istediği şekle sokabiliyor. Tam bir hokkabaz. BİR MÜHTEDİ. Yani Hıristiyanlıktan güya İslam’a dönen bir Yunanlı.

Yunan asıllı İngiliz Araştırmacı. Hamza Andreas Tzortzis; ayrıca ABD, Avustralya, Hollanda, Malezya, Kanada ve Lübnan gibi pek çok üniversitede dersler vermiş konuşmalar yapmıştır. Mayıs 2014'te ise Boğaziçi Üniversitesi'nde Uyanın Artık temalı bir konuşma gerçekleştirmiştir. O konuşma da işte yukarıda özetini verdiğim konuşmadır.

Hamza Andreas Tzortzis’in adını biraz araştırınca başka gönül dostları da buldum. Wikpedia bunları da listelemiş. Buyurun bunlara da bakalım.

ACCAN EL HADİD EL HÜSEYNİ ER-RİFAHİ adını takan Iraklı şeyh;

ABD Irak'ı işgal ettiği sırada Guantanamo Hapishanesinden uçarak kaçmış. Sakarya da devlet protokoluyla karşılanmış. Aynı heyet kendisini İstanbul da dergahında ziyaret etmiş. Kendi beyanlarına göre çok büyük bir ülema. Bu zat Türkiye'ye geldikten sonra din yoluyla insanları kandırarak, kolay geçimin ve zengin olmanın yolunu bulmuş. https://www.boldhaber.com/gundem/ucan-seyhlerin-dolaplari-962h

ABDUR RAHEEM GREEN

BİR İngiliz MÜHTEDİ. Bazı Müslüman topluluklarında Dawah'daki çalışmaları ile tanınan bir İngiliz Selefi Müslüman dönüştürmesidir. Hem televizyonda kullanılan ortamlarda hem de Hyde Park'ın Konuşmacı Köşesi gibi gayri resmi bağlamlarda. Peace TV'de sunucudur ve İslami Eğitim ve Araştırma Akademisi iERA'nın başkanıdır

ABU AMMAAR YASİR QADHİ

BİR Amerikalı MÜHTEDİ. Pakistan-Amerikan Müslüman Bilginidir. 2001'den beri Teksas, Houston'da merkezi olan uluslararası bir İslami eğitim kurumu olan Al-Maghrib Enstitüsü'nde Akademik İlişkiler Dekanlığı yaptı. Ayrıca, Memphis, Tennessee’deki Rhodes College’da bulunan Dini Araştırmalar bölümünde ders vermektedir.

SUHAİB WEBB

BİR Amerikalı MÜHTEDİ.1992 yılında Hristiyanlıktan İslam'a dönüşen Amerikan Müslüman imamıdır.

SHABİR ALLY

BİR Amerikalı MÜHTEDİ. Shabir Ally, Kanadalı bir Müslüman vaiz ve Toronto'da İmam olarak görev yaptığı İslami Bilgi ve Dawah Merkezi Uluslararası Başkanıdır. TV'nin kurucusu ve online şovu Kur'an-ı Kerim Konuşur. Son zamanlarda, Toronto Üniversitesi'nde Arapça, Kuran ve İslam üzerine dersler verdi.

JOSEPH EDWARD ESTES

BİR Amerikalı MÜHTEDİ. ve eşi Ruth Lois Burger ile 1944 Şubat'ta Ohio'da doğdu. 1949 yılının Aralık ayında Teksas'a taşındılar. 1991’de güya Müslüman olduktan sonra ismini Yusuf olarak değiştirdi. Yusuf, 1960'lı yılların başında metafizik, numeroloji ve astroloji ile birlikte çeşitli dini kültüre çalıştı.

Yukarıda sadece birkaç isim verdim. Bunlar gibi binlercesi İslam dünyasını geziyor ve İslam dinini anlatıyorlar. Şu yukarıdaki Yunan Piçi bu ülkede Atatürk’e Şeytan diyor. Bu ülkede birileri bu adamın dediklerini savunuyor, hatta daha fazlasını söylüyorlar. Peki İngiliz Lawrens Filistinlilere bu Yunan Piçinden farklı bir şey mi söylüyordu? Hayır.

İngiliz ordusu Medine kapılarına dayandığında Fahrettin Paşa Bedir Savaşındaki sancağı çekti. Zannetti ki Osmanlı’nın yüzlerce yıldır Peygamber soyundan gelenleri atadığı Mekke Şerifi, Hüseyin dedelerine ve Müslüman dinine sahip çıkıp, Fahrettin Paşa saflarına geçecek. Ancak öyle olmadı. Lawrens’i atası kabul etti ve “Bizi Osmanlı boyunduruğundan kurtaran büyük insan” deyip onun saflarına geçti. Şimdi de torunları bin pişman, olanları hepimiz görüyoruz.

Aynı İngiliz şimdi de aynı şeyleri yapıyor. Geçmişte özel eğitimlerde yetiştirdiği ajanlarını Osmanlı topraklarındaki Tarikatlara gönderiyordu. Burada şeyhlerinden aldıkları eğitimle Osmanlı mülküne dağılıp halkı Osmanlıya karşı kışkırtıyorlardı. Daha da ötesi İslam’ın içindeki en büyük fitne Vehhabilik Mezhebini Kuran Süleyman Vehhab da bu İngiliz Ajanlarından birinin yetiştirmesiydi. 

Son söz!

Bu millete bu kadar söylendiği ve anlatıldığına göre bu adamlara nasıl kanıyorlar? Bilerek bu adamlara hizmet etmeleri mümkün değil. Bilmiyodunuzsa şimdi artık öğrendiniz. Ya yine bu İngiliz ajanları misyonerlerin peşine takılır “Keşke bu toprakları Yunan işgal etseydi” diyen İngiliz beslemesine inanıp İngiliz’in sömürge politikasına hizmet eder peşlerinden gidersiniz, ya da İngilizin ipine değil Allah’ın ve kendi ulusunun ipine sarılıp, esas kendi benliğine döner, bu İngiliz projelerini def eder, bu topraklara gömersiniz. Karar sadece size aittir.

Not: Yazının bir kısmı Şakir Aksu'dan alıntı.

19 Ocak 2022 Çarşamba

ÇOBAN HÜSEYİN

Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli bir gurup öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlar.

Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşırlar. Yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.
Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: "Hüseyin."

Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını isterler. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdır ki. İlk okulu bitirp okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanır.

Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi eline almayı kabul etmez. Öğretmenler bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sorar. "12" diye cevap verir ve ekler: "3 yaşımda annemi kaybettim, 11'imde de babamı." der.

Hüseyin ile bir süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun aslında çok zeki olduğunun farkına varırlar. Mutlaka okuması gerektiğini tembih ederler. Hüseyin, karşılaştığı öğretmenlerin verdiği destek ve heyecanla Denizli’de parasız yatılı okumaya başlar.

Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir. Hüseyin kitabı bir gecede bitirir.

Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, "Bu kitapta eksiklik var” der. Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, 'Görecelilik Teorisi' hakkındadır. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir Hüseyin. Fen öğretmeni konuyu İstanbul Teknik Üniversitesi'nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hocadan şu yanıt gelir: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gelsin”

Ve Hüseyin liseden mezun olunca İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gider. Denizlili öksüz ve yetim çoban Hüseyin, orada da birtakım çalışmalar yapar ve çalışmalarını hocaları anlayamaz. Hocalarından biri, "Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston'daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilebilir' deyip mektupla ona gönderir. Prof. Morse’dan da şöyle bir cevap gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin”

Yıl 1952... Hüseyin yüksek elektrik mühendisi olmuştur. Anne baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapar ve toplanan parayla Hüseyin Amerika'ya giden bir gemiye bindirilir. Hüseyin, MIT’te Prof Morse’un karşısına geçer. Morse, Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına “Write on the blackboard” der. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazar ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılır.

MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkar. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırır. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması veremeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” der.

Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton Üniversitesi'ne gider. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile birlikte çalışır.

Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür. Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar.

1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla Albert Einstein'e bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.

Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölür ve Einstein’in kuramına karşı Yılmaz kütle çekim kuramı da literatüre girer. 

Hüseyin Yılmaz 27 Ocak 2013'te ABD'de vefat etti fakat icat ettiği popüler olarak dünyada kullanılan Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi işte bu Denizlili kimsesiz çoban Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz'dır. Kendisi yok fakat icatları dünyada kaldı, her yerde kullanılmaktadır. Alıntı.