Türklerden Araplara Mangala adıyla, tüm dünyaya Mangala, Mankala, Mancala adlarıyla dağılmıştır. Oyunun 4000 yıllık bir Mangala taşı geçtiğimiz günlerde Kazakistan'da Dastarbaşı'nda bulunmuştur.
29 Nisan 2022 Cuma
MANGALA
23 Nisan 2022 Cumartesi
ŞAMAN İNANÇLARI
Evlere sarımsak asmak da çok bilindik bir harekettir. Negatif enerji sarımsak ile nötr hale getirilir. Sarımsak genelde kapı girişlerine asılır.
Eski Anadolu’da yatak odalarına ayna konmazdı veya akşamları üstleri siyah bir örtü ile kapatılırdı. Nedeni ise, negatif enerjiyi büyüteceğine inanılmasıydı.
BİZDE KADIN ENERJİSİ HAKİM
Eski Türk evlerinde çatı yoktur çünkü ‘yukarı’ ile bağlantı kanalı açık olmalıdır. Eski Sümer ve Hititlerin evlerinde de çatı yoktur. Bizim kültürümüzdeki yapılarda ise dişi enerji hakimdir.
Camiler, sinagoglar, kiliseler dişi enerjiye sahiptir. Türk kültürüne baktığımızda kadın enerjinin hakimiyetini görürüz, anne kutsaldır. İslamiyet’te, Orta Asya ve Anadolu medeniyetlerinde bu böyledir. Yaşadığımız daireler kadın enerjisine sahiptir. Feng Shui’de ise erkek enerji vardır, bizim yapı şeklimiz bu değildir.
TUZ VE KİREÇ ÖNEMLİ
Türk evlerinde kireç taşı veya kaya tuzu çok önemlidir. Tuz ve kireç negatif enerjiyi üzerinde toplar. Ev halkını hastalıklardan da koruduğuna inanılır.
Evlerin balkonlarında çiçek kültürü de çok gelişmiştir. Yeşil bitki, taze enerji getirir. Evlerin çevresinde, meyve veren ağaçlar yetiştirilir.
Gül bizim için çok önemlidir, bu bitki hem dünyayı, hem insan ruhunu, hem de Hz. Muhammed’i temsil eder. Aşk ve sevginin çiçeğidir. Güldeki koku, sevgi ve mutluluk duygularını arttırır.
MAHARET ÇENGELLİ İĞNEDE
Anadolu inanışına göre; evin içinde bir yerde demir bulundurmak da önemli. Yeni doğan bebeklere nazarlık takıldığında aslında maharet, çengelli iğnededir çünkü bu tılsımın materyali demirdir. Bilinç altındaki negatif enerjiyi dengeler.
Osmanlı’nın ilk yıllarında, kente gelenler ağaca ölü koyunları asarlar, hangi koyun geç çürürse evi oraya inşa ederlermiş. Hayvan yaşamlarından aldıkları mesajlar onlar için önemliymiş.
POZİTİF BİTKİ REÇETESİ
Adaçayı: Nazardan ve kötü enerjilerden korur.
Tarçın kabuğu: Zenginlik ve bereket getirir.
Çörek otu: Nazara iyi gelir.
Üzerlik Otu: Kötü enerjiden korur.
Defne Yaprağı: Büyüden koruduğuna inanılır.
Üzüm: Yaradılışı temsil ediyor ve şifa verdiğine inanılır.
Kahve: Yakılan kahve enerji verir.
Tuz: Masaya konan tuz, negatif düşünceleri, konuşmaları üzerine çeker.
Baklagiller: Evin bereket enerjisi açısından önemlidir.
ÖNCE MUM YAKILIYOR SONRA TÜTSÜ
YATAK ODASINI KEDİ SEÇİYOR
Eskiden Anadolu’da bir eve taşınıldığı zaman, eve kedi bırakılır ve kedinin sabit durduğu yer yatak odası yapılırmış. Kediler manyetik alanı çok iyi algılar, pozitiftirler ve insandaki negatif enerjiyi alırlar. Alıntı.
17 Nisan 2022 Pazar
AYAK DELEN ZEHİRLİ ÇİVİLER
Yedi düvel
gelip dayandılar Gelibolu’ya. Sahi ne için gelmişlerdi? Hem de dünyanın dört
bir tarafından her türlü son model silahlarla donanıp gelmişlerdi. Ne
yapacaklardı? Çeşitli oyun ve bahanelerle Türklerin yurtlarını ellerinden
alacaklardı. Yoksul, üstü başı çıplak, karnı aç bir milleti hiç yok saymışlar,
kolaydan ülkeyi ellerinden alacaklarını düşünmüşlerdi.
Ama
umdukları gibi olmadı. Orada aslanlarla karşılaştılar. Ölümden korkmayan,
kahramanlarla karşılaştılar. Canlarını verip düşmana fırsat vermeyen bir millet
ile karşılaştılar. Orada Mustafa Kemal Atatürk ile karşılaştılar ve sağ kalan
düşmanlar, ölen askerlerini Türk Milletine bırakıp geldikleri gibi geri kaçıp gittiler.
Son model silahlarla saldırıya geçen süper güçler, İngiltere ve Fransa Çanakkale’yi geçemeyince her türlü kalleşliğe de baş vurdular. Türk Askerlerinin bulunduğu yerlere havadan uçaklarla; dört tarafı çivili, nasıl atarsan at bir çivisi devamlı yukarı gelen özel yapılmış, ‘ayak delen’ dedikleri zehirli çivileri attılar. Bu zehirli çiviler ormanlık alanda görünmeyip, dolaşmakta olan ve ayaklarında çarıktan başka bir şey olmayan askerlerin ayaklarına batması sonucu binlerce Türk Askeri zehirlenip öldüler, bir çoğu sakat kaldılar, bir çoğu da kangren oldular, ayakları kesildi.
Savaştan sonra bile bölgede çiftçilik yapan vatandaşların ayaklarına veya hayvanların ayaklarına battılar ve yaralanmalarına, ölmelerine sebep oldular.
İşte o
savaşta zehirli ayak çivileriyle yaralanıp ta bir zaman sonra şehit olan o
kahraman çocuk askerin anlattıkları;
"Yaşım on altı olunca beni askere aldılar. Ninem yolcu etmeden evvelki akşam elime kına yaktı. Sabah dualarla beni ve benim yaşımdakileri yolcu ettiler. Babalarımız cepheden dönmemiş ve onlardan habersizdik. Günlerce yaya yol aldık. Köyümden o güne kadar uzaklaşmamıştım. Yürüdükçe başka köyler gördüm, yanmış, yıkılmış, düşman çizmesi altında ezilmiş köyler. Adımlarımızı daha bir sert vurduk toprağa, “bu topraklar bizim” diye haykırdık yürürken. Günler sonra köylerden temin ettiğimiz eşeklerle yol alıp ucu bucağı gözükmeyen canlı bir su kaynağına geldik. Neredeyse bizim civar köyleri de içine alacak bir hareketli su vardı önümüzde. Rengi masmavi, sesi kulaklarda yankılanan, kıyılara vuran köpükleriyle ihtişamlı görünüyordu. O güne kadar dereler dışında bu kadar suyu bir arada görmemiştim. Deniz olduğunu söylediler. Duymuştum fakat duymaktan farklıydı görmek.
Sandallarla bizi karşı kıyıya geçirdiler, dalgalara elimle dokundum ve suyun
tadına baktım tuzluydu. Kimse bana deniz tuzlu dememişti. Masmavi suların
içinde kendimi su kuşu gibi hissettim. Deniz çok güzeldi ve bu güzellikler
benim vatanımsa kimse benden alamazdı.
Yolda analarımızın bize azık olarak verdiği peksimetlere çökelekleri katık edip
yemiştik. Cepheye yaklaştıkça top sesleri geliyordu. On beş kişiydik aynı yaşlarda,
birden kendimizi cephede bulduk. Tozlu arpa çorbası çeyrek somunla yarı aç yarı
tok günlerce siperlerde yattık.
Göğüs göğüse süngü ile savaşacağımız zaman siperlerden çıktık. Ayağımda köyden
getirdiğim çarık vardı. Bastığım topraktan ayağıma bir çivi battı ve canımı çok
yaktı. Bedenimi uyuşturdu ve beni toprağa serdi, gözlerim usulca kapandı.
Komutanın sesini işittim “dikkat edin Aslanlarım, düşman havadan zehirli topuk
dikeni atmış! Dikkat edin üzerine basmayın ölürsünüz!” dedi.
Ben işgal kuvvetlerinin havadan attığı zehirli topuk dikeniyle yaralandım. Bu
bir savaş suçuymuş aslında fakat onlar zaten ülkemi işgal ederek suç işlemişlerdi.
Birde bizi insan yerine koymadıklarını söyleme cüretini göstermişler. On altı
yaşımda binlerce çocuk gibi vatanım için öleceğim. Bizlerden sebep Çanakkale
geçilmez oldu. Kurtuluş Savaşını unutmayın, unutturmayın bizi, ve neden
canımızı verdiğimizi. Bizler sizler bugün özgür yaşayın diye öldük, UNUTMAYIN
ve asla vatanınızdan vaz geçmeyin!" İşte o 16 yaşında ki bir aslan yavrusu çocuğun kendi ağzından bizler için söylediği son sözleri bunlar.
O devrin
mimarları ve güya sayılı adamlarından olan esas adı Sir Winston Leonard Spencer Churchill
olan Birleşik Krallık Başbakanı bir basın açıklamasında gazetecilerin sorusu
üzerine “Evet zehirli iğneler bir savaş suçu, hatta insanlık suçudur fakat
Türkler insan olmadıkları için bu suç sayılmaz.” Demiştir.
Düşmanlarımıza hiç sözüm yok. Onlara bir şey demiyorum. Ellerinden geleni ardına koymasınlar. Benim sözüm Türk topraklarında yaşayıp ta o düşmanlara çanak tutan, onlarla iş birliği edenleredir. Kalleşlik ve ihanet iyi bir şey değildir. İlerde mutlaka başınızı ağrıtır. Bakınız Arap ülkeleri de Osmanlı'ya ihanet etti fakat şimdi bin pişmandırlar ve bir kaç yıl sonra dünya tarihinden silinecekler. Saygılarımla...