SAYFALAR

21 Mayıs 2012 Pazartesi

POLİS ÇAĞIRALIM

1974 yılı Adana, Kasım ayları filan, çömez polislerden sayılırım ve bir cinayet olayını takip ediyorum. Üzerimde yırtık, pırtık, üstünde her türlü boya ve çimento deseni bulunan amele elbisesi vardı. Numune Hastanesi yakınlarında Arhavi li hemşerim Namık'a ait inşaatta bir hafta kadar amele olarak çalıştım. Bu vesile ile de hemşerim Namık ile daha sonra tanıştım. Adana da cinayet işleyen Mardinli birisini yakalayacaktım.

Bir gün öğlen yemek vakti geldi. Çimentolu filan kirli elbiselerle lokantaya gitmeğe sıkıldım. Karpuz, domates, peynir, ekmek aldım ve kenarda, arka tarafta bankın üzerinde ayak üstü ucuz yollu karnımı doyururken, birden bire bayan sesleri ve gülüşmeler duydum. Sol tarafımda dört tarafı kale gibi duvarlarla çevrili hemşire okulunu gördüm. Ve 5-6 tane kızlar okulun bahçesinde kapının iç tarafında oturmuşlar, dört beş metre mesafeden beni seyrediyorlarmış. Bende kendilerini görünce çok utandım ve oradan uzaklaşmak istedim.

Kızın biri hemen laf attı; "Ne bakıyorsun, emekçi adam! Bizi seyretmeğe utanmıyor musun" dedi. "Özür dilerim, ben sizi seyretmek değil, burada olduğunuzu bilsem hayatta buraya gelmezdim. Kusura bakmayın. Hem ben size bir şey yapmadım ki" dedim. Bana aşağılayıcı ve hakaret dolu sözler söylediler. Bende "Ayıp size hiç yakıştıramadım. Paçam bozuk diye hakaret ediyorsunuz. Paçam düzgün olsa aranıza alırdınız" gibi laflar ettim. "Ah bir polis olsa da sana haddini bildirse. Şimdi polis çağıracağız " dediler, ileri gidip başka bir bank üzerine tekrar oturdular ve garip garip bana bakmağa devam ediyorlardı. Onlar öyle yapıp beni hakir gördükleri için çok ağırıma gitti ve ben de gitmedim.

Biraz durduktan sonra aklım başıma geldi 'hakikaten kızlarla kavga olur muydu? Ne kadar kabaymışım' diye düşündüm. Açık olan kapıdan içeri girdim. Okul bahçesi beyaz önlüklü kız öğrencilerle doluydu. Bu olayımızı pek az öğrenci duymuştu. Ben içeri girince üstümdeki elbiselerden dolayı herkes beni izliyorlardı ve benimle tartışan kızların biri içeri gitmiş, iki tane hademe getirmiş oturdukları bankın yanında durmuş onlarda bana bakıyorlardı. O hademelerden biri beni biraz yaklaşınca tanıdı ve onları uyardığını hissettim. Hatta yanlarına gidince hademe bana “Ağabey hoş geldin. Bizim kızlar seni tanımamışlar. Özür dileriz.” Dedi. Ben hademeye 'hoş bulduk' dedikten sonra onlar hala tuhaf tuhaf bana bakarken tam yanlarına gittim ve o yırtık pırtık üzerimdeki elbisenin önünü toplayarak hafifçe eğildim ve saygı gösterisinde bulunarak; "Tekrar özür dilerim. Hanginiz polis çağırmak istemiştiniz? Buyurun ne emredersiniz? hanımlar" dedim. Kimliğimi çıkararak gösterdim.

Hepsi oturdukları bankın üzerinden ayağa fırladılar. Beni tuttular fakat bu sefer dövmek için değil bir taraftan yüksek sesle gülüyorlar, bir taraftan da o yırtık pırtık elbiselerimin her tarafından çekiyorlardı. Ben ellerinden hademelerin yardımı ile kurtuldum. Kapıya gidemeden duvarın üstünden atlayarak kaçtım ve oradan uzaklaştım. 

Üzerimdeki o eski, yırtık işçilik montum onların ellerinde kaldı. Ve geçerken uzun süre okul bahçesinde bir bankın yanında ağaca asılmış olarak görürdüm bu trenci montunu. Bu olayda Adana da uzun süre konuşuldu. Fakat olayın kahramanı ben olduğum bilinemedi. 'Bir polis' diye anlatıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder