SAYFALAR

1 Ağustos 2012 Çarşamba

KUYUMCU SOYUP OTOBÜS KAÇIRDILAR

1980 yılı yer Adana, 12 Eylül darbesinden bir ay kadar önce; Haber Merkezi tarafından adres belirtilerek kuyumcu gasp edildiği iddiasıyla, olay yerine sevk edildik. Gece saat yirmi üç sıralarında kuyumcu açık olmazdı. Başka bir olay olabilirdi. Bu şekilde ihbar edip polisi oraya çeker ve başka bir yere saldırı yapabilirlerdi. Bu sebepten tedbirli bir şekilde Küçüksaat'ta Nardalı Kuyumcusuna gittik. Mehmet Nardalı enteresan bir şekilde ilk defa duyduğumuz bir metotla gasp edilmişti. 

Kuyumcu normal şekilde akşamdan dükkanını kapatır ve karanlık olurken o an için yalnız kaldığı evinin önüne gider. Reşatbey de evinin girişinde bir otomobilin yolu kapattığını ve manevra yaptığını görür. Yolun açılmasını arabasının içinde beklerken, yanına bir bayan yaklaşır. Kuyumcu Mehmet'e uydurma bir adres sorar ve konuştukları sırada elindeki silahı Kuyumcu Mehmet'in kafasına dayayıp etkisiz hale getirir. Yanlarına iki erkek terörist daha gelir ve hepsi birlikte kuyumcunun evine giderler. Kollarını iple bağladıktan sonra silahını, dükkanın ve kasanın anahtarlarını alırlar. Kız terörist kuyumcunun evinde kuyumcu ile bekler ve beklerken evde viski içer. Erkek teröristler dükkana giderler ve on altı kilogram altını aldıktan sonra tekrar eve gelip kız arkadaşlarını da alarak kayıplara karışırlar. 

Verilen binek oto plakası trafikte traktör olarak kayıtlı görünüyordu. Olayın oluş şekli ilk etapta bize 'senaryo' gibi geldi. Sigortadan para alabilmek için böyle düzmece senaryolara bazı kuyumcular baş vurabiliyorlardı. Onun için konu etraflıca tetkik edilmesi gerelirdi. 

Önce bu durumu incelerken, ertesi gün, gündüz Karşıyaka da sulama kanalının kıyısında bir ticari taksi şoförü öldürülerek, taksisi gasp edildiği, Haber Merkezi tarafından anons edildi. Buda herhalde bir senaryo olamazdı.

Şoförü öldürülen ve gasp edilen ticari taksinin plakası Haber Merkezi tarafından bütün ekiplere bildirildi. Ekipler her tarafta araştırırken, Asayiş Ekiplerinden biri aracı Karşıyaka da takip ettiklerini, içinde iki erkek bir bayan üç kişi bulunduğunu bildirdi. Tüm ekipler o bölgelere doğru kayarlarken, bir ekip araçtan indiklerini ve Anadolu Mahallesine doğru rastgele ateş ederek kaçtıklarını bildirdi. Yaya ve motorize, resmi ve sivil polis ekipleri şahısları cadde aralarında yakalamak için yaya ve motorize olarak koşuştururken şahıslardan biri sokak arasından Çevik Kuvvetin on kişilik Ekip otosunun önüne birden çıkarak, çift tabanca ile seri bir şekilde ateş etmek suretiyle ekibi taradı. Bir polis memuru şehit oldu, dört polis memuru yaralandı. 

Bütün ekipler bu kişileri ararlarken, tekrar Haber Merkezinden anons geldi. "Anadolu Mahallesinde belediye otobüsü yolcuları ile birlikte silahlı bir bayan tarafından rehin alınıp kaçırılıyor." Ve nihayet ilerde şoför ile bir vatandaşı o bayan terörist yaralamış , otobüsü kaçıran bayan terörist te yaralı olarak yakalandı. Diğer iki erkek terörist izlerini kayıp ettirdi. Tüm araştırmalara rağmen bulamadık. Hala daha yakalandıklarını duymadım ve tahmin etmiyorum. 

Yaralı bu bayan teröristin üzerinde çıkan kimlikte ki ismi Ayşe, Gümüşhane nüfusuna kayıtlı. Yapılan araştırmada kimlik sahte olduğu anlaşıldı. Kuyumcu Mehmet Nardalı'ya teşhis ettirdik. Altınları gasp edilen Kuyumcu Mehmet bayanı tanıdı. Kendisini esir alıp silah elinde evinde bekleten, beklerken de viski içen bu bayan olduğunu teşhis etti. Bayanı defalarca hastaneye getirip yarasını tedavi ettirdik. 

Bir türlü gerçek kimliğini söylemedi. MİT'in çalışmalarından kimliğinin sahte olduğu, Karataş'ın bir köyünden Hüsne Davran isminde bir bayan olduğu anlaşıldı. Çünkü Gümüşhane de onun belirttiği bir aile yoktu. 

Doğru ifade alabilmek ve arkadaşlarını söyletmek için ikna eder düşüncesiyle Karataş tan babasını getirdik. Yalan ifade verdiği gibi babasını da tanımadığını söyledi. Ve bayanın bize verdiği ifade; Belediye otobüsüne binmek için durakta beklediği sırada yanına iki genç kişi geldiğini, zorla eline iki silah verip kaçtıklarını, silahlar elimde otobüse binmek isterken şoförün korktuğunu ve arabayı hızlı kullandığını, silahın kazaen ateşlenip adamların yaralandığını söyledi. “Ben namuslu bir vatandaşım." dedi. 

Soygunda alınan on altı kilo altını bulamadığımız gibi, iki erkek arkadaşını da söyletemedik ve bu şahıslar hala daha bilinmiyorlar. Babası ise altı yıl önce evi terk ettiğini, hiç haber alamadıklarını, ilk defa burada gördüğünü söyledi.

Bayan Hüsne Davran mahkeme neticesinde tevkif oldu. Bir ay sonra bizlerden 'Dövdüler' diye şikayetçi oldu ve kendimizi savunmak için Sıkıyönetim Mahkeme kapılarında süründük. 

Böylece bir zamanlar ülkede terör olması için; Meclisinden tutunda, Adliyesi, Milli eğitimi, Sağlık kuruluşları, Askeri, Polisi, bütün kurumlar yardımcı oldular. Ama yine de emellerine ulaşamadılar. O şikayet üzerine az kalsın bizler de 'Efrada Sui Muameleden' tevkif olacaktık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder