SAYFALAR

4 Kasım 2012 Pazar

SOYAYLAYSA

Kızım Yeşim üç-dört yaşlarında iken bazı zamanlar Emniyet Müdürlüğüne iş yerime Atış Poligonuna getirir, orda yanımda dururdu. Çünkü Annesi de çalıştığı için bakacak kimsemiz yoktu.

Poligonda çalışan kendi memurlarım tanır, gördükleri zaman ilgilenirler, ben bir yere gitsem de bayan memurlar muhafaza ederlerdi çocuğu.
Kendisi de orda bulunduğu müddetçe her tarafı öğrenmiş ve kimseyi rahatsız etmeden her yere girip çıkardı.

Çok küçük olduğu için benden ayrılınca gören memurlar kayıp olmuş sanmasınlar diye genelde "Kızım kim olduğunu soran olursa falanın kızıyım" demesini tembihlerdim. Unutmasın diye de bu tembihimi kendisine her Müdüriyete gittiğimiz zaman hatırlatırdım.

Bir sabah yine arabamla geldik. Kendisini Poligan Amirliği kapısında indirdim ve "Kızım sen içeri git, ben arabayı park eder, gelirim." dedim.

Bu sefer kendisine sorarlarsa 'ne diyeceğini' hatırlatmadım. Kendisi benden bekliyordu ya söylememi, hatırlatmak için "Baba, baba kim olduğumu soyaylaysa ne diyeceğim?" dedi.

Arabadan indim, ağzını öptüm ve " Soyaylaysa! polislere 'Katilim, buraya herkesi öldürmeğe geldim' de !" dedim. Kendisi de güldü ve koşarak içeri gitti.

O zaten çok hoş sohbetti, bazı maceralarımızı anlatacağım fakat hiç hoşuna gitmiyor, hakkında yazmamı hiç istemiyor. Bazen bana yalanda olsa kızdığının farkındayım.

Ağabeyleri ile de çok maceraları vardır.
Mesela bir sefer evden dışarı çıkmış geri gelmek için kapının zilini çalınca, büyük ağabeyi Murat da kapıyı açmıyor ve içerden 'kim o' diye soruyor. O da dışardan "Benim, ben, Murat ağabey kapıyı aç" diyor. Ağabeysi içerden "Sen kimsin?" diyor.

O da dışarıdan; " Ben evin küçük kızı Yeşim da. Tanımadın mı
? Ağabey" diyor ve hepsi tatlı birer anı olarak hafızalarımız da kalıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder